BİLİRKİŞİLİK KANUN TASARISI KABUL EDİLEMEZ
Bilirkişilik Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu gündemin ilk sırasına alınmıştır. Kanun Tasarısı incelendiğinde, Birliğimizin TBMM Adalet Komisyonu`na sunduğu görüşlerin dikkate alınmadığı, TMMOB ve TTB`nin 9 Haziran 2016 tarihli ortak basın açıklamasında vurguladığı sorunların aynen devam ettiği hatta bir adım ileriye gidilerek tüm sürecin Bakanlığa bağlandığı görülmektedir.
Konu Bilirkişilik Değil, Konu Yargı Bağımsızlığıdır!
Ülkemizde her geçen gün yargı bağımsızlığı darbelere maruz kalmakta/bırakılmakta ve bugün hiç kimse ama hiç kimse yargı bağımsızdır ve tarafsızdır diyememektedir. Bir ülkede yargı bağımsız değil ise o ülkede adaletten de söz edilemeyeceği açıktır.
2010 Anayasa Referandumu ile yargıya müdahale başlamış ve gelinen noktada ne yargı bağımsızlığı ne de yargıç teminatı kalmıştır. Yargı yeniden tasarlanırken, bilirkişiler de unutulmamıştır ve TBMM gündemine getirilen "Bilirkişilik Kanun Tasarısı" ile bilirkişiler, Adalet Bakanlığı`nın memuru konumuna getirilmektedir. Bu kanun tasarısı, bilirkişileri Adalet Bakanlığı`na bağlarken, bilirkişi seçen hâkimin takdir hakkı elinden alınmakta ve bilirkişilik hizmeti ticari sektör olarak örgütlenmektedir.
Anayasa`nın 138. maddesinin "Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa`ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler" hükmü hâkime, anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak, bu sınırlar içinde nihai takdir hakkı senindir demektedir. Hüküm verme, hukuku uygulama hâkime ait olup, yargılama sürecine kimse karıştırılmaz ve bu hak devredilemez.
Bakanlık, bilirkişilik kurumunu niçin zapturapt altına almak istemektedir? Asıl soru budur. Kamu kaynaklarını (orman alanları, tarım arazileri, zeytinlikler, meralar, HES`ler, kentsel dönüşüm alanları vb.) ranta dönüştüren talana karşı açılan davalarda mahkemeler bağımsız Bilirkişi raporlarını görmezden gelememektedir. Tasarının, bu talanın önüne geçen mahkeme kararlarını bertaraf etmeye yönelik olduğundan kuşku duymaktayız. Yerli ve yabancı sermaye kuruluşlarının oluşturduğu Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu`nun (YOİKK) Eylem Planının öncelikleri arasında bu tasarının yer alması da kuşkumuzu kanıtlar niteliktedir. Yine bu nedenledir ki, yasa teklifi ile gerçek kişi bilirkişiler tasfiye edilecek ve bilirkişilik alanı sermaye şirketleri olan tüzel kişilere teslim edilecektir.
Bağımsızlığı Anayasal düzeyde teminat altına alınmış olan hâkimlerin bir uyuşmazlıkta, bilirkişiye başvururken ve bilirkişiyi seçerken de bağımsız olmaları gerekmektedir. Oysa bu kanun tasarısı, hâkim ve savcıları Bakanlığın seçtiği kişileri seçmeye mecbur bırakmaktadır.
Gerek Ceza gerekse Hukuk Muhakemeleri Kanunu bilirkişide aranacak kriterleri ortaya koymuştur.
1-Özel teknik bilgiye sahip olmak,
2-Hakim ya da savcı tarafından görevlendirilmek,
3-Tarafsız olmak.
Bilirkişinin tarafsızlığını ortadan kaldıracak bir müdahale, adil yargılanma hakkını ve maddi gerçeğe ulaşmayı da önleyecektir.
Hukuk fakültelerinde öğrencilere öğretilen ilk konulardan biri, soyut bir yasa normunun nasıl değerlendirileceğidir. "Önce lafza bakılır, kural lafızdan anlaşılamıyorsa ruhuna bakılır." Bu tasarının sözü ve ruhu, yargılama faaliyetine müdahaledir. Çünkü;
Yasa teklifinde, "uzman" olması gereken bilirkişiler Adalet Bakanlığı eliyle eğitilecek, sertifika verilecek ve bunlar Bilirkişi Listesine yazılacaktır. Sicilleri Bakanlıkça tutulacak ve uygulanacak yaptırımlar yine Bakanlıkça belirlenecektir.
Alanında uzman olan kişiler ve öğretim üyeleri Adalet Bakanlığı`nın memuru olmayı reddedip listeye yazılmazlar ise bu alan bilirkişilik şirketlerine kalacak ve kazanan asla adalet olmayacaktır.
Bu sistemden bağımsız bilirkişilik hizmeti çıkmayacaktır.
TMMOB, TBMM gündeminde bulunan Bilirkişilik Kanun Tasarısını kabul etmemektedir.
Okunma Sayısı: 3131