EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK ve BARIŞ İÇİN ISRARLIYIZ!
Bugün, kadınların, hak ve özgürlük mücadelesinin sembolü, "Dünya Kadınlar Günü"nün yıldönümü. Dünyanın her yerinde kadınlar; siyasal, ekonomik ve sosyal hakları için, istihdam için, yaşam hakkı için, daha adil bir ücret için, siyasette var olabilmek için, adalet, özgürlük ve eşitlik için mücadele ediyor.
Ülkemiz; 8 Mart Dünya Kadınlar Günü`ne yine kadına yönelik şiddetin gölgesi altında giriyor. En temel hakkımız olan yaşam hakkı elimizden alınıyor. Kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığı Türkiye`de artık kadınlar, "hak" mücadelesinin yanında "can" mücadelesi veriyor.
Devlet, kadınların nasıl güleceği, nerede ne yapacağı, ne konuşacağı, cinsiyeti, gebeliği vb. durumları emretmekle kalmayıp yasal düzenlemelerle kadın üzerindeki baskısını artıyor. Bu politikalardan güç alarak kadını katleden ise bir tek "pişmanım" sözüyle veya "iyi hal" durumundan yararlanarak devlet tarafından korunup kollanıyor.
AKP, yukarıdan aşağıya muhafazakârlık temelinde yaşam alanlarına müdahalelerle tüm toplumu dinsel gericilikle kuşatırken, kadınların bedenlerini denetlemeye, kaç çocuk doğuracağından kiminle evleneceğine, hangi okullarda okuyup, ne tür meslekler edineceğine, giyimine, kuşamına yönelik kararları vermeye kalkıyor ve kadınların kendi yaşamlarını belirleme özgürlüğünü ellerinden alıyor.
İstedikleri rejime giden yolda emeğimizi, ekmeğimizi çalan, kadını istihdam dışına iten, anneliği vatani görev ilan eden, sadece doğurabiliyor diye esnek ve güvencesiz istihdamı bir ödülmüş gibi dayatan iktidar, savaş politikaları içerisinde de en çok kadınları eziyor ve anaların acısını görmemekte ve tanımamakta ısrar ediyor.
Kadınların ev içerisindeki, emek piyasasındaki konumunu yeniden belirlemeye çalışan, hedefine güçlü aileyi koyan projeler, evde bakım hizmetleri için parasal destek sunularak kadını yalnızca ev içinde değerli gören anlayış, tüm itirazlara rağmen çıkarılan 4+4+4 eğitim sistemi kadınların hayatlarının dört bir yandan kuşatıldığının göstergelerinden yalnızca bazılarıdır.
Kadının yaşamına müdahalenin ve kadına yönelik baskının artarak devam etmesinin temel nedeni; uygulanan cinsiyet temelli ayrımcılık ve kadını yok sayan, birey olarak görmek istemeyen anlayıştır. Kadın bedeni üzerinden siyaset yapan hükümet ve temsilcileri, kadın adına düşünmekte, karar vermekte ve uygulamaktadır. Hayatlar ve beden üzerinde tahakküm sağlamaya çalışmak tüm baskıcı rejimlerin ortak özelliğidir. İşsizliğin, yoksulluğun, ayrımcılığın en ağır faturası ise şüphesiz kadınlara ödettirilmektedir. Eşitliğe inanmayan, kadını kadın olarak görmekten kaçınan bir bakış açısı ile ne kadına yönelen şiddet durdurulabilir, ne kadına istihdam yaratılabilir, ne de kadın emeği görünür hale gelir.
Biz TMMOB`li kadınlar olarak hayatın her alanında kadın erkek eşitliğine giden yolda yürümekten ve mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kadın dayanışması ve örgütlülüğü ile bir araya gelerek, bedenimize, kimliğimize, mesleğimize ve emeğimize sahip çıkacağız.
Kadın erkek eşitliğinin toplumun her alanında sağlandığı, kadının, emeğinin karşılığını adil bir şekilde aldığı ve hak ettiği değeri bulduğu bir dünyada yaşamak dileğiyle "8 Mart Dünya Kadınlar Günü"nü direnişin, emeğin ve sevginin gücü ile anıyoruz.
Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizim.
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yaşasın TMMOB Kadın Örgütlülüğü
TMMOB Kadın Çalışma Grubu
Okunma Sayısı: 3155