TMMOB Odalar 03 Aralık 2024, Salı
Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 20.01.2005
Güncellenme Zamanı: 27.06.2006 17:56:53

  TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR

ŞUBESİ İLE BİNGÖL VE MUŞ TEMSİLCİLİKLERİ

DEPREM VE KENTLEŞME ETKİNLİKLERİ

SONUÇ BİLDİRGESİ

JMO Diyarbakır Şubesi tarafından 26 EYLÜL 2002 tarihinde Bingöl’de , 27 EYLÜL 2002 tarihinde Muş’ta düzenlene ‘’ Deprem ve Kentleşme Sempozyum’’ larında bölgedeki deprem riskine dikkat çekilerek , sağlıklı ve güvenli kentleşme açısından alınması gereken önlemler dile getirildi. Sempozyumda ortaya çıkan sonuçlar aşağıda özetlenmiştir;

A) Bingöl ve Muş Kentleri ve yakın çevresi , gerek tarihsel gerekse aletsel dönemlerde büyük deprem serileri üreten Kuzey Anadolu Fayı , Doğu Anadolu Fayı ve Bitlis Bindirme Kuşağı gibi üç ana fay sisteminin birleşim bölgesi ve çok yakınında yer almaktadır.

  1. Bingöl ve yakın çevresi , yakın tarihsel dönemde en son 1789 Palu ve 1784 Yedisu ; aletsel dönemde ise 1971 Bingöl depremlerinden çok ciddi bir şekilde etkilenmiş olup çok sayıda kişi yaşamını yitirmiş ve birçok ev ağır hasar görmüştür.

  2. Muş ve yakın çevresi , yakın tarihsel dönemde en son 1789 Palu , 1646 Van ; aletsel dönemde ise en son 1903 Malazgirt ve 1966 Varto depremlerinin çok yakın etkisi altında kalmış ve çok sayıda can ve mal kaybı olmuştur.

  3. Bingöl Karlıova yakınlarından başlayıp Antakya güneyine kadar uzanan Doğu Anadolu Fayı son 200-300 yıldır suskun olup , bu yüzyıl içerisinde deprem üretme potansiyeli çok yüksek sismik boşluklar içermektedir.

  4. Kentsel Planlamanın temelini oluşturan Jeolojik-Jeoteknik etütler , 1944 yılında yürürlüğe giren ‘’ Yer Sarsıntılarından Evvel ve Sonra Alınacak Tedbirler Hakkında Kanun’’ da zorunlu hale getirilmesine karşın , gerek 1956 gerekse 1985 yılında çıkarılan 3194 sayılı İmar Yasasının hiçbir maddesinde yer almamıştır. 17 Ağustos depreminden sonra İmar Planına Esas Jeolojik Jeoteknik Etütler ve Statik projeye esas teşkil eden Zemin Etütlerinin önemi anlaşılmış ve deprem sonrası çok sayıda çıkarılan yönetmelik değişiklikleri ve genelgelerle doldurulmaya çalışılmıştır. Ancak , İmar Planına Esas Jeolojik Jeoteknik etütler , hala 3194 sayılı İmar Yasasında yer almamıştır.

  5. Bu çıkarılan yönetmelik ve genelgelerde İmar Planına Esas Jeolojik Jeoteknik Etütler’de ; hem içerik konusunda politika ve kriterler oluşturulamamış hemde bu etütlerin denetimi konusunda açıklık getirilememiştir.

B) Anadolu Depremleri , oluşum mekanizmaları gereği , sadece ve sadece ovalar ve dolgulu kıyılarda can ve mal kaybına neden olmaktadır.

Ova , toprak kalınlığının 20 m’den daha fazla ve yeraltısuyu tablasına olan derinliğin 20 m’den daha az olduğu yerler olarak tanımlanabilir. Örneğin ; Muş ve Bingöl’ün yeni genişlemekte olan kesimlerinin % 50’sinde toprak kalınlığı 20 m’den fazla ve yeraltısuyu tablasına olan derinlik ise 20 m’den daha azdır.

Anadolu depremleri sonucu meydana gelen yıkım üç şekilde gerçekleşmektedir.

  1. Sıvılaşma , sadece ve sadece ova ve dolgulu kıyılarda yıkım yapmaktadır.

  2. Anadolu depremlerinin yerkabuğu öteleme hareketleri , ilk oluştuğu ezik kuşak ve yarattığı ova içerisinde yinelenip durmaktadır.

  3. Salınım-genlik büyümesi ; sadece ve sadece ova ve dolgulu kıyılarda yıkıma neden olmaktadır.

Aşağıdaki nesnel koşullar , depremleri doğal afet olmaktan çıkarmak için önemli verilerdir;

    1. Ova ve kıyıların ülke yüzölçümüne oranı % 5 gibi küçük bir değerdir.

    2. Oysa , yapılaşmaya uygun alan oranı % 60’ın üzerindedir.

    3. Yapılaşma için gerekli alan oranı ise % 2’nin altındadır.

    4. Son fakat en önemlisi,kıyılar ve ovalar ulusal servettir. Devlet tarafından korunup geliştirilmek zorundadır. ( Anayasa: Madde 43,44-45 ).

Toplum olarak uymamız gereken bu yasal zorunluluk; kıyı ve ovaların ulusal

servet olarak kullanılmasını sağlarken , can ve mal güvenliğimizin güvencesi

olacaktır.

Ne yazık ki; Bingöl,Muş,Batman,Doğubeyazıt,Çaldıran ve Van başta olmak üzere diğer yerleşim alanları da hızla ovaya doğru ilerlemektedir. Bunlardan çoğu fay kuşakları, fay ovaları ve/veya jeoteknik açıdan sorunlu ( Örneğin Hakkari’nin kayma alanları üzerine doğru genişlemesi) alanlara doğru büyütülmektedir. Ova dışında da olsa kümes de yapılsa jeoteknik araştırma kaçınılmazdır. Bu bilgilerin herkesin kullanımına açık bir ulusal bilgi bankasında toplanması da çağdaş bir gerekliliktir.

Çözüm; Bu tür alanlar tarım açısında birinci sınıf sahalardır. Dolayısıyla (1) Devlet tarafından bu alanların dışında altyapısı tamamlanmış yerleşim alanlarının üretilmesi,(2) ovalardan ilk beş yıl içerisinde çıkmak isteyenlere ovadaki yapı mülkiyetinin 2 katı ücretsiz olarak sağlanması,(3) ovalarda,Anayasanın gereği olarak yapılaşmaya izin verilmemesi,(4) onarıma da izin verilmemesi ve (6) boşalan ovalarda tapulaştırma yapılarak ileri tarıma geçilmesi kaçınılmazdır.

Örneğin; Bingöl’ün batısı ve Muş’un güney kesimi yapılaşma için depremden korunmak amacıyla en uygun yerleşim alanlarıdır. Burada,öncelikle altyapı ve altyapının uzun eksenli omurgasını oluşturan raylı sistem kurulmalıdır.Daha sonra yukarıda bahsedilen 6 madde yaşama geçirilmelidir.

C) Doğu Anadolu Arap Kıtasının kuzeye iteklemesiyle bir doğal cennete dönüştürülmüştür. Endrüstriyel hammaddelerinden çeşitli enerji kaynaklarına kadar bir doğal zenginlik içerisinde yüzülmektedir. Ancak,bu kaynakların ya hiçbiri harekete geçirilmemiş ya da bataklığın sulanması ( örneğin Muş Alpaslan II barajı ve Muş ovası sulama projesi) gibi bilim dışı uygulamalarla daha olumsuz koşullar yaratılmıştır.

1) Hiçbir bölgede olamayacak kadar güneş ve rüzgar enerji gizligücü içermektedir. Güneşlenme süresi en yüksek bölgedir.

2) Fırat,Dicle,Zapsuyu ve bunlara bağlı çok sayıda yüksek hidrolik enerji içeren havzalar bulunmaktadır. Bunların yaklaşık 2000 m’den 600 m’ye düştüğü göz önünde bulundurulursa Toriçelli ( basınçlı boru) sistemiyle büyük baraj sistemine göre yarı maliyetle ,2 kat daha fazla enerji elde edilebilecektir. Bu sistem verimli hale vadileri ve ovaları korurken yeni sulanabilir alanlar da kazandırmaktadır. Ayrıca ,taşkınları da en aza indirmektedir. Tek bir örneği bile olmayan Doğu Anadolu’da ; Muş,Gürpınar ve çaldıran örneğinde olduğu gibi bataklıkların ve suya doygun alanların sulanması için barajlar ve sulama sistemleri kurulmuş ve kurulmaktadır.

3) Nemrut,Süphan,Tendürek,Ağrı ve diğer genç volkanik sistemlere ve bunları yaratan fay sistemleri , bölgeyi yerısısı ( jeotermal) açısından çok zengin kılmıştır. Ancak , hiçbiri kullanılmamaktadır.

D) Doğu Anadolu,topraksız ve organik tarım açısından ülkenin en şanslı bölgesidir. Henüz böyle bir uygulama yoktur.

E) Doğu Anadolu ; yerbilimleri açısından bir laboratuardır. ‘’ Doğasını tanımayan ülkesini tanımaz’’ özdeyişi burada daha çok anlam bulmaktadır.

Sonuç olarak; gerek Bingöl gerekse Muş illerimiz depremsellik açısından oldukça riskli bir bölgede yer almalarına karşın,kentsel gelişim alanlarının seçiminde jeolojik ve jeoteknik özelliklerin gözetilmesi ile oluşabilecek depremlerdeki kayıpların en aza indirgenmesi mümkündür.


Okunma Sayısı: 3228