Sayın Divan, değerli genel kurul delegeleri şahsım ve Jroloji Mühendisleri Odası adına hepinizi saygıyla, sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum.
Öncelikle, geçtiğimiz dönem boyunca görev yapan yönetim, denetim ve onur kurullarına, Birlik çalışmalarına katkı veren, kurul ve komisyonlarda görev alarak birlik çabalarına destek veren tüm arkadaşlarımıza, çalışan emekçi arkadaşlarımıza ve dostlarımıza teşekkür ediyoruz.
Sayın Divan Değerli arkadaşlar,
TMMOB Genel Kurulumuz; gezi olaylarının yıldönümünde, Soma`da 301 maden emekçisinin yaşamını yitirdiği bir facianın akabinde, alevi yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Gaziosmanpaşa ve Küçükarmutlu gibi dar gelirli, muhalif mahallelerin afet riskli alan edilerek veya Okmeydanı`nda olduğu gibi karadan ve havadan ablukaya alınarak yok edilmeye çalışıldığı bir süreçte, iktidar paylaşımı kavgalarının Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden yeniden şekillendiği, yasama, yürütme ve yargı erkinin tek elde toplanmaya çalışıldığı, baskı ve sansürün alabildiğine yoğunlaştığı, tüm kurumların kendilerince yeniden yapılandırıldığı bir dönemde yapıyoruz.
Geçtiğimiz yakın dönem aynı zamanda, emek ve demokrasi güçlerimizin, TMMOB ve Odalarımızın da en kapsamlı saldırılara maruz kaldığı bir dönem olmuştur.
AKP iktidarı, bu dönemde bütün ülke kurumları üzerinde olduğu gibi Odalarımız üzerinde de otoriter bir vesayeti kurma çabalarını yoğunlaştırmıştır. Muhalif kurumları cezalandırma anlayışının bir parçası olarak TMMOB ve Odalarımız da uzun bir süredir AKP`nin hedefi haline gelmiştir.
AKP iktidarı, her türlü müdahalesine rağmen yandaşlaştıramadığı TMMOB ve Odaları, arka arkaya çıkardığı yasal düzenlemelerle, yeniden yapılandırmaya ve güçsüzleştirmeye çalışmaktadır.
AKP‘nin son yıllarda demokrasi güçlerine karşı giriştiği saldırılar 2007 yılında "yani kalfalık döneminde" sağlıkta dönüşüm adı altında başlattığı ve sağlık sektörünün özelleştirilmesini öngören düzenlemeler önünde engel olarak gördüğü TTB ile Eczacılar birliğinin ablukaya alınmasıyla başlamış, diş hekimleri birliğinin yetkilerin kısıtlanması ile devam etmiş, özellikle kentsel rantın yaratılmasının önünde engel olarak gördüğü TMMOB ve Odalarımızı etkisizleştirme amacıyla yürüttüğü saldırılara da, 2011 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kurulmasına olanak veren Kanun Hükmünde Kararnamenin çıkarılması ile başlamış, Planlı Alanlar ve Yapı Denetim Yönetmeliklerinde yapılan ve odalarımızdan Sicil durum belgesi alınmasını taahhütnameye indirgeyen değişikliklerle bu operasyonlara devam edilmiştir. Siyasi iktidar bununla da yetinmemiş, TMMOB‘yi parçalayarak bütünlüklü gücünü kırmak amacıyla TMMOB Yasasını değiştirmeye niyetlenmiş, gelişen tepkilerle bundan şimdilik vaz geçmiştir.
Gezi Parkı direnişleri tüm ülkede devam ederken, TBMM`de görüşülen ‘Torba Yasa` görüşmelerinde bir gece yarısı operasyonu ile İmar Kanunu`nun 8 inci maddesinde değişiklik yapılarak yapı üretim süreçlerinde yer alan odaların ‘vize ve onay‘ yetkisi kaldırılmıştır.
AKP iktidarının asıl amacı, TMMOB ve Odalarını dar bir alana hapsederek; toplumla bağlarını zayıflatmak; iktidarının bilime, hukuka ve kamu yararına aykırı tüm uygulamalarının takipçisi olunmasını ve kamusal denetimin gerçekleştirilmesini engellemektir.
Siyasi İktidar Bununla da kalmamış, son olarak, 6235 sayılı TMMOB Kanunu`na 12 Eylül darbecilerince 1983 yılında eklenen, ancak bu güne kadar hiçbir iktidar tarafından uygulanmayan "ilgili bakanlıklarca idari ve mali denetim yapılması" maddesi işletilerek Odalarımız idari ve mali denetimine alınmak istenmiştir.
Bu aşamada söz konusu olan, odalarımızın denetimden kaçınması değildir. Burada karşı çıktığımız asıl olarak, Odaların idari ve mali denetim adı altında bakanlıkların vesayeti altına alınması, Türkiye‘nin demokrasi tarihinde önemli bir yere sahip meslek örgütlerinin demokratik yapılanmaları yok sayılarak, siyasal iktidarın müdahale alanı haline getirilmesidir.
Biz biliyoruz: AKP iktidarının yapmak istediği, denetim değil rant politikalarının önünde engel olarak gördüğü TMMOB ve Odalarımızı susturmak ve işlevsizleştirmektir. Son yaşanan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları da göstermektedir ki asıl denetlenmesi gereken Odalar değil, siyasi iktidarın kendisidir.
Değerli arkadaşlar,
Baskılar TMMOB ve Odalarımız ile sınırlı kalmamış; bütün kamusal birikimlerimizi ilk dönemlerinde hızla özelleştiren iktidarın "ustalık" evresinde kentlerimizin rantsal dönüşümü ile yaşam çevremizin, madenlerimizin, enerji santrallerinin, derelerin, ormanların, satışı ve talan politikalarına karşı; kim bu ülkenin suyuna, deresine, kentine, ormanına, en önemlisi insanına sahip çıktıysa; herkese, her örgütlülüğe yönelik baskılar söz konusu olmuştur.
AKP, bir taraftan yeni rant alanları yaratmak, sermeyenin kar hırsını doyurmak için yaşam çevremizi fütursuzca yok ederken, diğer taraftan kentsel dönüşüm adı altında kentlerimizi rantsal dönüşüme tabi tutmakta; tabiat varlıklarını, milli parkları, ormanlarımızı imara açan kanunlar ile talanı yasalaştırmaktadır. AKP iktidarının kentlerimizi, doğal çevremizi birer rant alanı olarak görmesine, ülkeyi, toplumu ve yaşam tarzını kendi düşünceleri doğrultusunda dizayn etmesine karşı biriken tepkinin bir sonucu, Taksim Gezi Parkı‘nın yok edilmesi ile başlayan direnişlerde somutlanmıştır.
Yok edilmek istenenin sadece yaşam alanlarının değil ülkenin demokratik geleceği olduğu görülerek halkıyla inatlaşan tek adam diktasına karşı yaşam çevrelerine sahip çıkma haklı talepleri demokrasi talepleri ile bütünleşmiştir.
Her türlü muhalefeti ezip tek adam diktatörlüğünü yerleştirmek isteyen AKP zihniyetine karşı geliştirilen bu haklı direnişlere uygulanan her türlü zorbalık ve şiddet amacına ulaşmamış, korku eşiği aşılarak, sermaye medyasının körlüğüne, baskıya rağmen başarıya ulaşan halkın haklı ve meşru talepleri üzerinden yükselen mücadelesi olmuştur.
Gezi direnişleri, ardında 7 gencimizi, binlerce yaralıyı kayıp olarak bırakırken; uluslar arası mücadele tarihine geçecek bir dizi sonucu da kazanım olarak bırakmıştır. Bu halk hareketi, klasik siyaset yapma, örgütlenme ve eylemlilik biçimini sorgulatırken; ortak bir dert etrafında bir araya gelebilmeyi, 90 kuşağını, sosyal medyanın bir araç olarak kullanımını, orantısız bir mizah gücünü ve etkisini de bu ülkeye kazandırmış, geleceğe dair umutlarımızı yeniden yeşertmiştir.Gezi ruhu önümüzdeki dönemin mücadelesine de ışık tutacaktır, tutmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
AKP iktidarı, "stratejik derinlik" adı altında yürüttüğü dış politikada duvara toslamış, Ortadoğu`da; bölgesel güç ve ‘Yeni Osmanlıcılık` hayali ile Filistin, Irak ve Mısır‘da uyguladığı yanlış politikalar ülkeyi dışarıda çıkmaza sokarken, Suriye`de; Suriye halklarına karşı yürütülen katliam ve kirli savaşın lojistiğini sağlayan ülke konumuna düşürmüş, yakın coğrafyamızdaki savaşların tarafı haline getirmiştir.
Kürt sorununda kalıcı bir çözümü getirecek adımlar atılmazken, barış ve çözüm süreci oyalama taktikleri ile belirsizliğe itilmiş, AKP iktidarı yapılan görüşmeleri, 40 yıldır sürdürülen kirli savaşın, yargısız infazların, toplu katliamların şalı haline dönüştürmek istemektedir. Çözüm çabaları sürmesine rağmen mevcut siyasi erk samimiyetsizliğini göstermiş, yolu, suyu elektriği, altyapısı olamayan köyler yerine, güvenlik barajları, kalekol inşaatları, dağlara ve yaylalara yol yapma çalışmalarına hız vermiştir., bu durum bir yandan güvensizliği artırırken, bir yandan da yeni çatışma alanı haline dönüştürmüştür.
Alevi yurttaşlarımızın sorunlarının çözümü amacıyla başlatıldığı iddia edilen çalıştaylar dizisi ; "Timur`un fiileri misali , dedelere maaş, bedava umre, camilerde ibadet, 4+4+4 eğitim sistemi ile sunni islam din dersi eğitiminin daha da ağırlaştırılması ile sonuçlanmıştır. dini bağnazlıklarla alevi yurttaşlarımız tam bir abluka alınmış bulunmaktaır.
Özet olarak, ülkemiz şu an siyasal, ekonomik, kurumsal, bölgesel bir kaos ve kriz ortamına sokulmuş durumdadır.
Ülkede uygulanan özelleştirme, taşeronlaşma, sendikasızlaştırma gibi uygulamalar sonucu; Soma`da olduğu gibi yüzlerce insanımızın, emekçimizin yaşamını almaya devam etmektedir. Soma faciasının ertesi günü odamız tarafından oluşturulan heyetle yerinde inceleme ve görüşmeler sonucunda, tespit edilmişdir ki, insan yaşamı yerine maksimum üretim ve karı esas alan AKP nin neoliberal politikaları ile, artık tek tek iş cinayetleri toplu işçi katliamlarına dönüşmüş bulunmaktadır.Ayrıca Soma Holding A,Ş nin sahibi Alp Gürkan hakkında Odamız tarafından disiplin soruşturması başlatılmıştır.
Değerli arkadaşlar
Her kesimden her kimlikten insanımızı etkileyen Tüm bu olumsuzluklar Birlik Başkanımız Sayın Mehmet Soğancı`nın da ifade ettiği üzere hem birliğimizi, hem de tek tek odalarımızı etkilemekte, etkilemeye de devam etmektedir. Elbette bu güç koşullar içinde TMMOB ve Odalarımız olarak yapılanları yeterli görmüyor, eksik bırakılan ve yapılması gerekenler olduğunu da biliyoruz.
İçinde bulunduğumuz bu durum ve gidişata karşı, bu yıl 60 yaşını dolduracak olan Birliğimizin; ülkemize, halkımıza, mühendis, mimar ve şehir plancılarına karşı olan görev ve sorumluluklarını önümüzdeki dönemde de 60 yıllık bilgi birikimi ve deneyimi ile yerine getirebilecek güçtedir.
Bu anlamda yapılmakta olan Genel Kurul önümüzdeki dönem TMMOB ve odalarımız için ayrı bir önem taşımaktadır.
Şimdi bize düşen görev; Birliğimize sahip çıkarak, bu gidişata karşı; örgütümüzü ve dayanışmamızı güçlendirmek geçmişin yol göstericiliğinden geleceğe doğru hep birlikte taşımaktır
Genel Kurulun ülkeye, halkımıza ve mühendis, mimar ve şehir plancılarına karşı olan görev ve sorumluluklarının bilinciyle, önümüzdeki döneme ışık tutacak, emek ve demokrasi güçleriyle birlikte kararlı bir duruşu sergileyecek sonuçlar üreteceğine olan inancımla hepinize saygılar sunuyorum, Yolumuz açık olsun
Okunma Sayısı: 3499