TMMOB Odalar 02 Temmuz 2024, Salı

Gökçeada‘nın kuzeybatısında meydana gelen Mw=6,5 büyüklüğündeki depreme ilişkin odamız bir basın açıklaması yaptı.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 24.05.2014
Güncellenme Zamanı: 24.05.2014 20:08:12

 

DÜNYANIN FITRATINDA DEPREM VAR
ÖLÜMÜN FITRATINDA "DEPREM YOK"..

DOĞA BİZİ UYARMAYA DEVAM EDİYOR....

 

Bugün saat 12:25‘de Gökçeada‘nın kuzeybatısında Mw=6,5 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. İlk bilgiler, Depremin  Kuzey Anadolu Fay Zonunun Ege Denizi içerisinde yer alan bir seğmenti üzerinde geliştiği anlaşılmaktadır. İstanbul, Çanakkale, Balikesir, Tekirdağ, Edirne ve İzmir dahil  Kuzeybatı Ege ve Marmara bölgesinde yer alan illerimizde  paniğe neden olan deprem, Çanakkale ve Gökçeada  başta olmak üzere  bölgede özellikle alüvyal zemin birimleri üzerinde kurulu yerleşim birimlerinde bazı yapısal hasarlara ve  bazı vatandaşlarımızın yaralanmasına neden olmuştur.

2012 yılında MTA Genel Müdürlüğü tarafından karasal alanlara ilişkin olarak yapılan çalışma sonucu hazırlanan diri fay haritasına göre ülkemizde 5.5 ve daha büyük deprem üretecek boyutta  485 adet fay segmenti veya fay zonunun yer aldığı bilinmektedir.

Gelinen noktada, Ülkemiz depremsellik gerçekliği ana hatlarıyla ortaya çıkartılmıştır. Bir çok yerleşim birimimizin fay hattı veya fay zonlarının üzerinde, kenarında veya etki alanı içerisinde yeraldığıda bilinmektedir. Meydana gelen depreminde Kuzey Anadolu Fay hattının en batı ucunda Gökçeada‘nın kuzeyinde, deniz içerisinde yeralan bir seğmentinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Depremden sonra büyüklükleri 5.3‘e varan çok sayıda artçı depremlerin meydana geldiği görülmektedir.
İlk belirlemelere göre; Meydana gelen deprem nedeniyle;
Gökçeada ilçesinde bazı konutlarda hasar ve deformasyonlar ile çatı çökmeleri ile yine Çanakkale Merkez Kocatepe ve Hamidiye Camii minalerinde hasar ve deformasyonların( yana kayma) olduğu, özellikle kıyı alüvyonları üzerinde yer alan bazı  konutların duvarlarında çatlamalar olduğu rapor edilmiştir.
Yine Tekirdağ bölgesinde  paniğe bağlı olarak bazı vatandaşlarımızın yaralandığı, bazı konutların duvarlarında hasar ve deformasyonların oluştuğu, Merkez Selim Camii minaresinde devrilme ve özellikle yeraltısuyu seviyesinin yüksek olduğu alüvyal zemin birimleri üzerinde yer alan Altınova bölgesi ile Şarköy ilçe merkezinde yeralan bazı konutların duvarlarında hasarların oluştuğu ifade edilmiştir.
Ülkemizde meydana gelen depremler ve bugüne kadar yapılan tüm araştırmalar, afet zararlarının önemli ölçüde denetimsizlikten kaynaklandığını ve doğa olaylarının afete dönüşmesinin en önemli nedenlerinden birinin de "Yapı Üretim-Denetim Sistemi" olduğunu göstermektedir.

  • Son depremde meydana gelen hasarların  ilk belirlemelere göre yeraltısuyunun yüksek olduğu, gevşek alüvyal zeminler üzerine kurulmuş olan yerleşim birimlerinde meydana gelmiş olması Oda olarak söyleye geldiğimiz aşağıdaki sözlerin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha göstermiştir.
  • Sağlıklı ve güvenli kentleşmeler için; jeolojik verilere göre doğru yer seçiminden başlayarak, yapı üretim ve denetim süreçleri rantın değil bilimin ve mühendisliğin yol göstericiliğinde yürütülmelidir.
  • Afet güvenli bir yapı üretimi için gerekli olan denetim sisteminin etkin, bütünlüklü ve güvenilir bir denetimi sağlayacak ve tüm süreçleri kapsayacak şekilde ele alınarak tanımlanması halkın can ve mal güvenliği için kaçınılmaz kamusal bir görevdir.
  • Geçmişte yaşadığımız depremlerin yol açtığı can ve mal kayıpları, planlama, yapı üretim ve denetim sisteminin ne derece yetersiz ve sorunu çözmekten uzak olduğunu göstermiştir. Bu aşamada, her yönüyle etkin ve güvenli bir planlama, yapı üretim ve denetim sisteminin doğru tanımlar üzerinden yeniden kurulması kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmiştir.
  • Ülkemizde meydana gelen depremlerin yol açtığı afet zararlarının, önemli ölçüde yanlış yer seçiminden ve binanın üzerine oturduğu zeminle ilişkisinden kaynaklandığı bilinmesine rağmen, binanın oturacağı zeminin özelliklerini ortaya koyan jeolojik-jeoteknik etüt (Zemin ve Temel Etüt) çalışmalarının "Yapı Denetim Sisteminin" dışında tutularak projeler ekinde sunulan önemsiz belgeler haline dönüştürülmüş olması yapı güvenliğinde ciddi bir zafiyet yaratmıştır.
  • Yapı Denetim Sistemi uygulamada olduğu gibi sadece "bina inşasının denetimi" ile sınırlı kalmamalı; gelişmiş ülke örneklerinde olduğu gibi, arsanın imar parseline dönüştüğü aşamadan başlamak üzere "etüt-proje ile etüt-projeye uygun yapı üretim" süreçlerini de denetleyecek bir kapsama kavuşturulmalıdır. Binanın statik projesine veri sağlayan zemin ve temel etütleri de yapı denetim sistemi içine alınmalı, Yapı Denetim Kanunu ve ilgili mevzuat bu kapsamda revize edilmelidir.
  • Kentsel planlama, yapı üretim ve denetim süreçlerini yönlendirmek ve denetlemek için başta belediyeler olmak üzere bütün yerel yönetimlerde jeolojik-jeoteknik etüt birimleri kurulmalıdır.
  • Yapı ruhsatı vermeye yetkili belediyeler başta olmak üzere tüm yerel idarelerde, jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale gelmeli, jeolojik-jeoteknik çalışmaların uygunluk denetimi jeoloji mühendisleri eliyle yapılmalıdır.
  • Deprem nedeniyle meydana gelen yaralanmaların hemen hemen tamamının panik nedeniyle meydana gelmiş olması afet eğitimlerinin yetersizliğini bize bir kez daha  göstermiştir. Afet eğitimleri mutlaka jeoloji mühendislerinin desteği ve katkısınıda  alarak eğitimi alanlarda davranış değişikliği sağlayacak seviyeye getirilmesi gerekir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, meslektaşlarımızın yanı sıra halk arasında da kabul ve destek gören öneri ve taleplerin gerçekleştirilmesinin yaşamsal önemde olduğunu vurguluyor ve bir kez daha ifade ediyoruz ki;
Doğa olaylarının afete dönüşmesi "kader" değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

 


Okunma Sayısı: 3132