TMMOB Odalar 24 Kasım 2024, Pazar

Odamız, 28.12.2013 tarihinde meydana gelen Antalya Depremi ile ilgili bir Basın Açıklaması yapmıştır.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 29.12.2013
Güncellenme Zamanı: 30.12.2013 21:57:10

ANTALYA DEPREMİ BASIN AÇIKLAMASI

28.12.2013 tarihinde yerel saate göre saat 17:21`de can ve mal kaybına yol açmayan ancak, bölge insanımızı korku ve paniğe sevk eden bir deprem meydana gelmiştir. Deprem, Antalya Körfezi`nde anakaraya yaklaşık 80km. mesafede,  odak derinliği  AFAD`a göre  41.74 km. olan   orta büyüklükte (MI=6.0) bir depremdir. Deprem başta Antalya ili olmak üzere tüm ilçelerde hissedilirken, kuzeyde Isparta, batıda Muğla`nın Fethiye ilçesi ve doğuda Mersin ve  güneyde Kıbrıs`a kadar geniş bir alanda hissedilmiştir.

AFAD Deprem Araştırma Dairesi ile Boğaziçi Üniversitesi Kandilli rasathanesinin son verileri incelendiğinde; bölgede son bir ay içinde 4 veya üzerinde 19 adet, 5 veya üzerinde ise 1 deprem meydana geldiği tespit edilmiştir. Aynı bölgede ortalama 5 büyüklüğünde bir dizi depremlerin 2009 yılında da meydana geldiği bilinmektedir.

Antalya körfezinde meydana gelen son depremler ile 2009 yılında meydana gelen depremlerin odak mekanizması ve çözümleri ile bölgenin tektonik özellikleri birlikte değerlendirildiğinde;
Türkiye`nin güney kıyılarının tektonik olarak oldukça aktif olan Güney Ege – Kıbrıs Yayı Dalma Batma kuşağı tarafından kontrol edildiği, bu tektonik yapının değişik zamanlarda farklı büyüklüklerde çok sayıda deprem meydana getirdiği,
Anadolu Plakası ve Afrika Plakası arasında bulunan Güney Ege – Kıbrıs Yayı Dalma Batma Kuşağı yaklaşık DKD-BGB – D-B – BKB-DGD yönelimli olduğu, bu kuşağı ikincil olarak deforme eden ve kuşağa verev gelişmiş farklı bindirmelerin de mevcut olduğu bilinmektedir.

Farklı deprem araştırma merkezleri tarafından yapılan odak mekanizma çözümlerine göre depreme kaynaklık eden fayın yaklaşık KB – GD doğrultulu, kuzeye doğru eğimli bir bindirme zonundan kaynaklandığı tahmin edilmektedir.

Son deprem de göstermektedir ki, deprem ülkemizin bir gerçekliği olarak dün olduğu gibi yarın da tekrar tekrar karşımıza çıkacaktır.
Dün, ülkemizde 150  deprem üretecek fay olduğu bilinirken, bu gün güncellenen Türkiye diri fay haritasına göre ülkedeki diri fay sayısının 326 adet olduğu, alt faylarla birlikte değerlendirildiğinde orta ve büyük manyitüdlü deprem üretebilecek fay sayısının yaklaşık 485 adet olduğu belirlenmiştir.
Neredeyse tüm ülke coğrafyasının ne derecede büyük bir deprem tehdidi altında olduğu gerçeği ortaya koyulmuşken;  güncellenen diri fay haritasında, Marmara Denizi ve Saros körfezinde yer alan diri faylar gösterilmiş,  bu denizler dışında kalan kıyı ötesi diri faylara ise yeterli çalışma olmadığı için yer verilmemiştir. Son deprem ve bilinen araştırmalar göstermektedir ki, kara alanlarımız dışında ciddi depremleri üretecek kıyı ötesi fayların da  bulunması, tehlikenin bilinenden daha fazla olduğuna işaret etmektedir.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, konuyla ilgili öneri ve görüşlerimizi kamuoyu ve karar vericilerle bir kez daha paylaşmayı gerekli görüyoruz.

  • Ülkemizin deniz alanlarında yer alan ve deprem üreten tektonik yapılar hakkında yeteri kadar bilgi ve araştırmamızın olmadığı gerçeğinde hareketle, ülkemiz deniz alanlarına ait tektonik yapıların ortaya çıkarılması amacıyla başta MTA olmak üzere, üniversitelerin jeoloji mühendisliği bölümleri ile deprem araştırma merkezlerince ortaklaşa çalışmalar yapılarak denizel alanlarımızda deprem üreten tektonik yapılar belirlenerek haritalanmalıdır.
  • Antalya gibi dar kıyı şeritlerinde inşa edilen kentlerimiz başta olmak üzere, yerleşim birimlerimizin önemli bir bölümünün yüksek yeraltısuyu seviyesine sahip,  gevşek ve dar kıyı alüviyal düzlükleri üzerinde kurulduğu dikkate alındığında; bu zemin birimleri üzerinde mevcut 3. ve 4. derece deprem bölgeleri kriterlerine göre inşa edilmiş yapılar, kara alanlarına yakın bir bölgede meydana gelebilecek orta veya daha yüksek büyüklükteki bir depremde  önemli  miktarda hasar görecektir. Bu nedenle, denizel alanlarımızda deprem üreten tektonik yapılar hakkında yeteri kadar bilgimiz bulunmamasına rağmen mevcut veriler ışığında, Türkiye Deprem Bölgeleri Haritasında başta Akdeniz sahil bölgelerimiz olmak üzere önemli karasal alanlarımızın 3. ve 4. derece deprem bölgeleri kuşağı içerisinde gösterilmesi yanlışı düzeltilmelidir.
  • Depremden  zararlarının azaltılması amacıyla Türkiye Deprem Bölgeleri haritası hızlı bir şekilde yenilenmelidir.
  • Binanın üzerine oturacağı zeminin özelliklerini ortaya koyan, statik projesine veri sağlayan  jeolojik-jeoteknik etüt (Zemin ve Temel Etüt) çalışmalarıyla belirlenen parametrelere göre binalar  projelendirilmeli, buna uygunluk denetiminin araçları yerel yönetimler ve yapı denetim sistemi içinde oluşturulmalıdır.

Yapı güvenliğinin denetim dışı olduğu ülkemizde, afet güvenli yapı üretiminin ve etkin bir denetimin, jeoloji bilim ve uygulamalarına önem ve yer verilerek mümkün olacağı; sağlıklı ve yaşanabilir bir çevrede güvenli bir barınma için yapı denetim süreçlerinde jeoloji mühendislerinin mutlaka yer almasının gerekli olduğu unutulmamalıdır.

Bilimle, emekle, inatla, umutla.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
 


Okunma Sayısı: 3129