Başbakan bayram tatilinde Bodrum sahillerinde tekneyle incelemelrde bulunmuş ve gördüğü çarpıklıkları "Bu kadar vicdansızlık olmaz" diye nitelemiş. Başbakan bu kez haklı, kıyılarımız bu kadar vicdansızca katledilemez. Ama unuttuğu bir şey var Sayın Başbakanın; O da kıyı talanına en fazla kendi iktidarları döneminde, kendi elleriyle ortam hazırlandığı..
Kıyı alanları tarih boyunca ulaşım, balıkçılık, ticaret, turizm gibi sağladığı avantajlarla insanoğlunun yerleşim tercihlerinin başında gelmiştir.
Kamunun malı olan kıyı alanlarının korunarak gelecek kuşaklara aktarılması gerekirken, bugün kıyılarımız plansız ve kontrolsüz uygulamalar sonucunda topluma kapalı özel alanlar haline getirilimiş; çarpık yerleşimler, sahil yolları, limanlar, yeni rant projeleri nedeniyle kıyılarımızda ciddi çevresel sorunlar yaratılmıştır.
Kıyı alanlarını çevresel risklere karşı korumak amacıyla her ülke tarafından gerek mevzuat gerekse kurumsal yapı ile etkin işleyişe sahip "kıyı yönetim sistemleri " geliştirilirken üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde kıyı yönetimi bir türlü "sistematik bir işleyişe kavuşturulamamış"; tam tersine değişik sektörlerin rant taleplerine göre mevzuat sık sık değiştirilmiştir.
Son 10 yıldır iktidarda olan AKP‘nin kıyı alanlarına ilişkin politikaları da bu durumu daha da olumsuza götürmüş, Kıyı Kanunu‘nun Uygulanmasna Dair Yönetmelik‘te son 10 yılda 3 kez değişiklik yapılmış; her değişiklikle kıyı alanları biraz daha yapılaşmaya açılarak kıyıların korunmasına sürekli darbe indirilmiştir.
Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönündeki 100 metrelik kesim içerisindeki mevcut yapılaşmalara bir yönetmelik düzenlemesi ile daha önce meşruluk kazandırılmış; bu yetmemiş, 2013 yılı Nisan ayında yani daha dört ay önce yapılan bir yönetmelik değişikliği ile sahil şeridinde kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre mesafede yapılaşmaya imkan sağlanmıştır.
Yine, limanların, tersanelerin özelleştirilmesi de yetmemiş bu şirketlere ilave teşvikler sağlamak amacıyla 2004 yılında Kruvaziyer Limanlarda "alışveriş merkezleri, konaklama üniteleri"nin yapılmasının; 2013 yılıında, yat limanlarında konaklama tesisi yapılmasının, Balıkçı Barınağı ve Tersanelerde kat yüksekliği artırılarak yapılaşmaya gidilmesinin de yolu açılmıştır.
Kıyı alanlarımızın bu dönemdeki tahribatına ilişkin örnekleri çoğaltmak hiç te zor değil; Karadeniz Sahil Yolu ile halkla denizin ilişkisi kesilmiş, taşkınlara ortam hazırlanmıştır, ithal hammadeye dayalı termik ve nükleer santrallerin korunmuş kıyılarımıza yapılmasına başlanmış, koylarımız kapatılmış, denizin doldurulması ve Galataport, Haydarpaşa gibi projelerle kıyılarımız ranta açılmıştır.
Sadece ilk akla gelen bu örnekler bile kıyı alanlarımızın kullanımı, korunması ve planlaması noktasında en önemli sorunların son 10 yılda yaşandığını ve kıyı alanlarımızın alabildiğine talana açıldığını açıkça göstermektedir.
Bu nedenle, kıyılarımızdaki çarpık kullanımın bir tatilde farkedilmesi (!) ne kadar vahimse, basına yansıyan "sahiller denetlenecek, kıyılar temizlenecek" söyleminin bu kirliliği yaratanlarca ifade edilmesi de o derece gülünç ve inandırıcılıktan uzaktır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, kıyılarımızın kamu yararına kullanımını ve korunmasını hep savunduk ve savunmaya devam edeceğiz.
Siyasi iktidarlar da bu toplumcu anlayışı hayata geçirdikleri sürece inadırıcı olacaklardır.
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
Okunma Sayısı: 3129