TMMOB Odalar 24 Kasım 2024, Pazar

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yapılan görüşme üzerine TMMOB Örgütlülüğüne yönelik olarak 31 Ocak 2013 tarihinde bir mesaj yayımladı.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 31.01.2013
Güncellenme Zamanı: 01.02.2013 16:59:39

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İLE YAPILAN TOPLANTI ÜZERİNE
TMMOB ÖRGÜTLÜLÜĞÜNE


Sevgili Arkadaşlar,

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın "sürdürülebilir çevre, yaşanabilir şehirler, güvenli ve nitelikli yapılar inşa edebilme hedefine varabilmek amacıyla afet riski taşıyan yapıların tasfiye edilerek can ve mal güvenliğinin sağlanmasına, çevreye duyarlı teknik altyapısını tamamlamış, nitelikli yaşam alanlarının oluşturulmasına ve sağlıklı bir imar düzeninin kurulmasına yönelik olarak görüş alışverişinde bulunmak ve birlikte çalışılabilmesine ilişkin yol haritası oluşturmak üzere" cümleleri ile yaptığı toplantı çağrısı üzerine çağrılı 10 Odamızın Yönetim Kurulu Başkanları ile 30 Ocak 2013 tarihinde Bakanın ve Bakanlık heyetinin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirdik.

Toplantıya; Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Müsteşar Ercan Tıraş, Müsteşar Yardımcıları İrfan Uzun, Sedat Kadıoğlu, Mücahit Demirtaş, Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürü Vedad Gürgen, Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman, ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürü Mehmet Mustafa Satılmış, Mesleki Hizmetler Genel Müdürü Bülent Ercan, Çevre Yönetimi Genel Müdür Vekili Mehmet Baş, Yapı İşleri Genel Müdür Vekili Osman İyimaya, Yüksek Fen Kurulu Başkan Vekili Fuat Arabacı, I. Hukuk Müşaviri Bayram Keskin, Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Şube Müdür Vekili Erdinç Yoldaş ile TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, çağrılı odaların Yönetim Kurulu Başkanları Baran Bozoğlu (ÇMO), Cengiz Göltaş (EMO), Ertuğrul Candaş (HKMO), Taner Yüzgeç (İMO), Şevket Demirbaş (Jeof.MO), Dündar Çağlan (JMO), Ali Ekber Çakar (MMO),  Eyüp Muhçu (MO), Ozan Yılmaz (PMO), Necati Uyar (ŞPO) katıldı.

Toplantıda, Oda Başkanlarımızla birlikte özetle aşağıdaki konulara vurgu yapan görüşlerimizi ilettik:

"Mülga Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Bakanlık bürokrasisi temel mühendislik, mimarlık ve planlama alanında TMMOB‘ye yakın yaklaşımlar sergilerken, 2000‘li yıllardan sonra nedeni bizce çok iyi bilinen şekilde TMMOB‘ye siyasi hasım olarak bakmaya başladığını öncelikle ifade etmek gerekir. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, ülkemizin mühendislik mimarlık ve planlama alanındaki teknik birikime sahip önemli bir kurumu idi. Süreç içerisinde önce, Bakanlığın planlama sürecindeki düzenleyici rolü etkisizleştirildi, sonrasında da, merkezi idarenin/siyasilerin taleplerini karşılamak üzere ayrıcalıklı planlama yetkisine indirgendi. Bakanlıklar her zaman politize olmaya açık olmasına karşın, yakın zamana kadar kısmen de olsa Bakanlığın kurumsal hafızası korunmuşken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına dönüşüm sırasında ve sonrasında, ülke genelinde politika belirlenmesi zorunlu olan kentsel ve kırsal yerleşme stratejileri, yapı denetimi, afet gibi ülke için yaşamsal önemdeki konulardaki birikimini oluşturan müdürlüklerin içi boşaltıldı, kapatıldı, yetişmiş teknik elemanlar tasfiye edildi, Yüksek Fen Kurulu işlevsizleştirildi.

Bu süreç içerisinde TMMOB, yerel idarelerin yetkilerinin "resen" yetkiler ile etkisizleştirilmesine, mimarlık, mühendislik ve planlamanın yasal, teknik ve bilimsel gereklerine aykırı uygulamalara karşı hukukun ve bilimin gereği olarak görüşlerini her zaman belirtmiş ve kamuoyu ile paylaşmıştır.

Örneğin, yabancı mühendis, mimar ve plancıların çalışma izinleri -50 yıllık birikim göz ardı edilerek- uzmanlık alanı olmayan, konuya yabancı bir Bakanlığa devredilmiştir. Mülga Bakanlık bu konuda sadece seyirci kalmıştır.

Bir başka örnek, ülkenin gelişme yönü ve stratejilerinin belirlendiği temel politika belgelerinden birisi olan kalkınma planlarının hazırlanması süreçlerinde TMMOB ile birlikte çalışan Bakanlık, Kalkınma Bakanlığı‘nın TMMOB‘yi bu süreçlere dahil etmemesini sorgulamadığı gibi, Kamu İhale Yasası‘na aykırı yayımlanan yönetmeliklerden yapım işlerinde mesleki ve teknik yeterlilik kriterinin aranmamasını görmezden gelebilmektedir. (Anahtar teknik personel bir yeterlilik olmaktan çıkarılmıştır.) Bunun sonucunda gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası düzeyde hizmet ticaretinde mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetleri sahipsiz kalmakta ve geleceğe dönük programlar oluşturulamamaktadır.

Mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetleri Bakanlık bünyesinde dahi hızla itibarsızlaştırılmaktadır. Öyle ki, 25. yıl hizmetini dolduran teknik personel, teknik, hukuki ve uygulama birikimine, yeterliliğine bakılmaksızın sürekli yer değişikliğiyle emekliliğe zorlanmaktadır. İtibarsızlaşmanın bir diğer örneği, Bakanlık bünyesindeki il müdürlüklerinde kariyer ve liyakat ilkelerine aykırı olarak mühendis, mimar ve plancıların başına müdür olarak iki yıllık yüksekokul mezunu atanabilmektedir. Belediyeler ise kariyer ve liyakat ilkelerine hiç itibar etmemekte ve mühendis, mimar ve şehir plancılarının amirleri iki yıllık yüksek okul mezunu ve teknisyenler olabilmektedir.

Mühendis, mimar ve şehir plancılarının meslek odaları yapı denetim süreçlerinden yönetmelikler ve genelgeler yoluyla dışlanmıştır. Bununla da yetinilmemiş 644, 646 ve 648 sayılı KHK‘ler yoluyla mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerini gerçekleştirme koşullarının yeterlilik ve yetkinliklerinin belirlenmesi, meslek içi eğitim gibi meslek odalarının ana görevleri Bakanlığın uhdesine alınmıştır. KHK‘larla kurulan Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü, "biz meslek mensuplarının üyeliklerini ve sicillerini bu listelerden takip edeceğiz" gerekçesiyle her gün ayrı Odadan üye bilgilerinin tümünü istemektedir. TMMOB olarak tüm üye listelerini veremeyeceğimizi, TMMOB ve Odaların Bakanlığın bir alt birimi olmadığını, TMMOB ve Odaların kuruluş gerekçesini ortadan kaldıran, işlevsizleştiren taleplere olumlu yanıt vermeyeceğimizi her defasında ifade ettik. Bu yanıtlar üzerine Bakanlığınıza bağlı Müdürlük tarafından hakkımızda yasal işlemlerin başlatılacağına dönük tehditvari yanıtlar gönderilmeye başlanmıştır.

Bu süreç henüz aşılmamışken Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği ve Tip İmar Yönetmeliği‘nde değişiklikler yapılarak, yapı sürecindeki üyelerimizden (3 ve 14 Nisan Genelgeleri) oda üyeliği, sicil durum belgesi istenmeyeceği, üyelerin taahhütlerinin yeterli olduğu belirtilerek, yaşamsal önemdeki "Oda denetimi" ortadan kaldırılmıştır. Şimdi artık proje çizen, inşaat ruhsatı alan, ihaleye giren, teknik uygulama sorumlusu görevini üstlenen, yapı denetim elemanı, fenni mesullerin üye olup olmadığı bir yana mühendis ve mimar olduğu dahi kuşkuludur. Üstelik yabancı mühendis, mimar ve şehir plancılarının sınırsızca davet edildiği bu ortamda, bu süreçlerde görev üstlenen kişilerin mühendis ve mimar olduğuna ilişkin güvenilir hiçbir kayıt ve denetim bulunmamaktadır. Mühendislik, mimarlık, planlama alanlarının geriletilmesine yönelik bu genelgeler ivedilikle ortadan kaldırılmalıdır.

Bakanlık uygulamayı artık öyle bir noktaya vardırmıştır ki, üye olduğunu ve mesleki denetimden geçtiğini belgeleyen üyelerin projelerinin alınmaması için İçişleri Bakanlığı‘na, bilgi için tüm valilik ve belediyelere genelgeler yollamakta ve belge veren Oda yöneticileri hakkında ceza soruşturması açılması yönünde talimatlar vermektedir. Bakanlık tarihinde görülmemiş bu baskının gerekçesi bize ifade edilmelidir. Bu türden yazılara karşı Birliğimiz her türlü yasal yoldan hakkını arayacaktır. Tehditvari yazıların Birliğimizde ve bağlı odalarımızda bir karşılığının olmadığı Bakanlıkça bilinmelidir.

1961 yılından bu yana başta Ankara, İstanbul ve İzmir Belediyeleri olmak üzere çeşitli belediyelerce aranan Oda mesleki denetim uygulaması, öncelikle "sağlıksız proje üretimini engellemek", "yapım sürecinde fenni mesuliyet mekanizmasını disipline etmek" ve "toplum yararına bir yapı üretim sürecini projelendirme aşamasından başlayarak kurgulayabilmek" amacıyla başlatılmış ve hemen ardından mülga İmar ve İskan Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘nca yerinde bir uygulama olarak kabul edilerek yaygınlaşması istenmiş ve IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde hazırlanan 1979 İcra Planında "Kamu ve Özel Kesim İnşaatlarının Denetlenmesi" amacıyla mülga Bayındırlık Bakanlığı, Yerel Yönetim Bakanlığı ve Meslek Odalarının işbirliğini öngören 710 no.lu tedbirle önemli mesafe kat edilmişti. Ancak, 1994 yerel seçimlerinden sonra dönemin ANAP‘lı Belediye Başkanları mesleki denetimi siyasal platforma çekmişler ve o günden bu yana Odalara siyasi hasım olarak muamele etmeye başlamışlardır. Mesleki denetim konusunda onca yargı kararı ortadayken, hak, yetki ve sorumluluklar da anayasal düzeyde belirlenmişken, Bakanlığın TMMOB ve bağlı Odaların yetkisine müdahale etmesini anlamakta güçlük çekmekteyiz. Bakanlık, "ülkenin yapı, imar ve planlamaya yönelik düzenleyici rolünü üstlendiği merkezi idare olmaya devam mı edecektir? Yoksa yerinden hizmet yönetim kuruluşu mu olmak istemektedir?" Bakanlık bu sorulara yanıt vermelidir. Çünkü birbirini tamamlayan kuruluş amacı ve görevlerimizle birlikte üretmek yerine, enerjimizin büyük çoğunluğunu Bakanlığın bilim, hukuk ve mühendislik, mimarlık ve planlama disiplinlerinin bilimsel esasları ve teknik gereklilikleri ile bağdaşmayan iş ve işlemlerine karşı çıkmak yutmaktadır.

Kurulduğu günden bu yana, kuruluş amacı ve sorumluluklarının bir gereği olarak, mühendislik, mimarlık ve planlama disiplinlerinin bilimsel, yasal ve teknik gereklilikleri ile meslek kriterlerini esas alan TMMOB ve bağlı odaları, ülkedeki kamusal hizmetlerin ve varlıkların hızla özelleştirilmesi evresinde artık, bertaraf edilecek odaklar olarak hem siyasal iktidarların hem de siyasal iktidara bağlı belediyelerin hedef tahtası haline gelmişlerdir. Yerel yönetimlerin ve siyasal iktidarların hizmet amacının kamu yararı olması gerekirken, gelinen noktada TMMOB, mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetlerinin sunumunda, her ölçekteki planların yapılmasında, kamu hizmet ve mallarının ihalelerinde, ülkenin geleceğinin garantisi olan doğal varlıkların korunmasında, sağlıklı yaşanabilir bir kentsel çevrenin oluşturulmasında kamu yararını savunan birkaç kuruluştan biri olarak kalmıştır.

Yerel taleplerin sembolü haline gelen Bergama Altın Madenciliğine karşı yürüttüğümüz mücadelede,  Bugün Gazetesi ve Kanal-Türk gibi basın-yayın kuruluşlarının TMMOB ve odalar aleyhine kampanya başlatmalarının, son olarak da Sabah gazetesinde siyasetin suflesi ile yazıldığına inandığımız "Odalara 150 milyarlık Neşter" haberlerinin gerçek niyetinin "mimarlık, mühendislik, planlama ilke ve esaslarına uyulması isteğimizin, sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre talebimizin, kamu yararını savunmamızın" engellenmek olduğunu biz iyi biliyoruz. Herkes bilmelidir ki; "Nerede mimarlık, mühendislik ve planlama hizmeti var ise orada üyesi ile birlikte Odası da olacaktır". Akla, bilime ve teknolojiye aykırı her uygulama hakkında TMMOB ve Odaların görüş sunmasından doğal ne olabilir? Durduğumuz yer, aklın ve bilimin yanıdır. Bu türden aleyhimizde yürütülen kampanyalar bizim sözümüzü söylememizi engelleyemeyecektir.

Avrupa Birliği müzakerelerinde, hizmetlerin serbest dolaşımında ve mesleki yeterlilik konularında proje bazındaki çalışmalarda bizlere mesleki yeterlik ve yetkinlik konusunda meslek odalarının otorite olduğu anlatılırken -Avrupa‘dan gelen konuşmacılar Avrupa örneklerinde meslek odalarının önemine vurgu yaparken-, yasa tekliflerinde ve yayımlanan yönetmeliklerde hüküm süren tersi bir otoriter anlayışla uygulama dışına itilmekteyiz. Mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetlerini ilgilendiren konularda hiçbir görüşümüze itibar edilmemekte, yasa yapımından uygulama aşamasına kadar neredeyse tüm süreçte yok sayılmaktayız. Merak ediyoruz: Mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetleri alanında kim otoritedir ki, bu kadar mevzuat üzerine mevzuat yayımlamaktadır?  

Yapı Denetimi Hakkında Kanun Değişikliği Taslağı adı altında 11 yasada değişiklik öngören taslak 2-3 aydan bu yana tartışılmaktadır. Bu taslak metin içinde TMMOB Yasası da vardır. TMMOB Yasası‘nda bir değişiklik talep etmesi gereken kurum TMMOB olmalıdır. Ancak, TMMOB bileşenleri dışında her kurum ve kuruluş TMMOB hakkında görüş bildirmek, yasa taslağı hazırlamakta bir beis görmemektedir. Bu durum normal demokratik süreçlerde normal olmayan bir davranış biçimidir. Mühendislik, mimarlık ve planlama alanında Oda ile üyesi arasındaki ilişkiyi, uzmanlık alanlarını, mesleki yeterlilik ve mesleki etik ve hizmet sunumunu belirleyen, meslek içi eğitimleri düzenleyen kurum TMMOB ve bağlı Odalar olması gerekirken, her Bakanlık birbirinden kopuk bir şekilde kendine göre kurallar koymaktadır. TMMOB anayasal meslek kuruluşudur ancak, pratikte TMMOB dışında herkes mesleki alanımızda kendini otorite görmektedir. Bunu ortada gezen TMMOB yasa taslağında da görmek mümkündür. Bakanlığınıza bağlı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü‘nün AKP Yalova Parti Kadın Kolları Başkanına yazmış olduğu yazıdan bu taslağın Bakanlığınızca hazırlanmadığı bilgisine ulaşılmıştır. Bu bilginin muhataba yani bize değil de Kadın Kolları Başkanına verilmesi de Bakanlığın mühendislik, mimarlık ve planlama hizmetleri ile TMMOB arasında bir ilişki kurmadığının somut örneğidir. Böyle bir iletişim, keşmekeş ve dağınıklığın Dünyada bir örneği bulunmasa gerek. Müdürlüğünüzün bilgi yazısı doğru ise Bakanlığınızın konu hakkında kamuoyuna açıklamada bulunması bir zorunluluktur.

Ülkenin tüm alanını yapılaşmaya açan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa‘nın hazırlanış sürecine dahil edilmediğimiz bilginiz dahilindedir. "Bu yasanın uygulanmasında mühendislik, mimarlık ve planlama hizmeti nerededir?" diye bir soru sorduğumuzda bir yanıt vermek de olanaklı değildir. Bu yasaya göre, hiçbir kayıt ve koşula bağlı kalmaksızın yerleşim yerleri, orman alanları, kıyılar, boğaziçi, meralar, kültür ve tabiat varlıkları, tarım arazileri, zeytinlikler gibi özel koruma altında olan alanlar 3194 Sayılı İmar Kanunu ve planlamaya, yapılaşmaya, korumaya ilişkin hükümler ihtiva eden özel kanunlar da dahil olmak üzere özel mevzuatlardaki kısıtlamalara bağlı olmaksızın, yargıya başvurma hakkı dahi bertaraf edilerek rezerv yapı alanları, riskli alanlar ve riskli yapı statüsüne alınıp, tasfiye, dönüştürme, yeniden yerleştirme ve yıkım işlemlerine tabi tutulabilmektedir. Yasa cümlesi "Rezerv yapı alanını belirlemeye Bakanlık, riskli alanları Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu, riskli yapıyı ise Bakanlığın lisanslandırdığı kurum ve kuruluşlar belirlemeye yetkilidir." şeklindedir. Görüldüğü üzere, yasanın hükümleri normal zamanların hukuk normlarından muaftır ve bu alanların belirlenmesinde mühendisin, mimarın ve şehir plancısının bir söz hakkı yoktur ve bütün olağanüstü yetkiler idareye tanınmıştır. Yasada "Bakanlıkça lisanslandırılmış kurum ve kuruluşlar" ile "teknik heyet"in tanımı olmadığı gibi statüleri de belirsizdir. Yönetmeliğe bırakılan bu oluşumların niteliği ve yetkileri idarenin takdirine bırakılmıştır. Denetimin tamamen ortadan kaldırıldığı bu süreç sadece bugün yaşayanları değil gelecek kuşakların yaşamını da ipotek altına almaktadır. Diğer bir ifade ile ülkemizin geleceğinden vazgeçilmektedir.

Önemli bir kamusal çalışma alanı olan, kamulaştırma davalarında mühendis, mimar ve şehir plancılarına bilirkişilik yolu kapatılmaktadır. Sermaye piyasasına hizmet sunan değerleme şirketlerinin kamulaştırma davalarında bilirkişilik yapmalarına öncelik tanınmıştır. Bu alan, sadece daha az kamulaştırma bedeli ödemek için, sermaye piyasasına hizmet etmek üzerine eğitilmiş değerleme şirketlerinde çalışan değerleme uzmanlarına tahsis edilmiştir. Oysa kamulaştırma bedelinin tespiti mühendislik, mimarlık ve şehir planlama alanıdır. Değerleme şirketlerinde işletme, hukuk, iktisat gibi sosyal bilimlerde 4 yıllık eğitim almış kişilerin çoğunlukta olduğu dikkate alındığında mühendis, mimar ve şehir plancılarına bu alanın kapatılmasının izahı yurttaşın mülkiyeti üzerinden haksız rant elde etmek olsa gerektir. Bakanlığın bu konuda mühendis, mimar ve şehir plancıları adına çalışma yapması bir gerekliliktir.

Dönüşüm Yasası‘nın uygulama hükümleri bugüne kadar mühendis ve mimarlara öğretilen tasarım ve uygulama ilkelerine aykırıdır. Siyasal iktidarın, tartışmaya dahi gerek görmeden yürürlüğe koyduğu bu yasaların doğuracağı olumsuz sonuçlara, mağduriyetlere, yıkımlara mühendis, mimar ve şehir plancılarını ortak etmesini, hiçbir vicdanın kabul etmeyeceğini beyan etmeyi TMMOB tarihsel sorumluluk olarak görmektedir."

Ayrıca, toplantı sırasında TMMOB‘nin İKK‘lar aracılığı ile bugüne dek gerçekleştirdiği Kent Sempozyumlarının tüm kitaplarını, toplantı çağrısı ile ilgili konularda Birlik ve Oda ortamlarında bugüne dek oluşturulmuş tüm görüşleri ve açıklamaları dosyalar halinde sunduk.

Toplantıda Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar; Bakanlık yapısı ile ilgili bir sunum gerçekleştirdikten sonra özetle; görüşlerimizi dikkatle dinlediğini, TMMOB Yasası değişikliği üzerine bir çalışma yapıldığını, ancak bu çalışmanın durdurulduğunu, şimdi TMMOB Yasası ile ilgili bir gündemlerinin olmadığını, mühendislik mimarlık şehir planlama alanlarında TMMOB ve ilgili odaları ile birlikte çalışmak istediklerini, TMMOB ile gündemli toplantıları sürdürme niyetlerinin olduğunu, kısa süre içerisinde bunu gerçekleştireceklerini ifade etti.

Sevgili Arkadaşlar;

TMMOB, kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerini bundan önce olduğu gibi bundan böyle de şüphesiz "işbirlikçilik" yapmadan sürdürecektir. Şimdi beklentimiz görüşlerimizi almak, sözlerimizi dinlemek üzere meslek alanlarımızla ilgili diğer bakanlıkların da bizleri davet etmeleridir.

Ayrıca bu toplantı sonrasında vurgulanması gerekir ki; TMMOB Yasa değişikliğinin gündemden kaldırılmış olmasının söylenmesindeki en önemli etki bağlı odalarımız, İKK‘larımız ve örgütlü üyelerimizle birlikte inançla yürüttüğümüz mücadeledir.

Sevgilerimle.

 
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı


Okunma Sayısı: 3145