Ankara‘da Sakarya Meydanı‘nda toplanan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB üyeleri buradan AKP İl Başkanlığı binası önüne yürüdüler. AKP İl Başkanlığı binası önünde ortak basın açıklamasını Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Bayazıt İlhan yaptı.
BASIN AÇIKLAMASI
Sevgili Basın emekçileri,
Ülkede gerçekten işler iyi gitmiyor,
Her gün ölüm haberleriyle uyanıyoruz, yıllardır süren çatışmalı ortamı daha da çıkılmaz hale getirecek ölüm haberleriyle uyanıyoruz.
Yıllardır denenen yöntemlerde ısrar; kanı, gözyaşını, düşmanlıkları artırmaktan başka sonuç vermedi.
Diyalogsuzluk, yok sayma, inkar sonuç vermedi, ülkeye barış gelmedi.
Sınır içinde, sınır ötesinde operasyonlar sonuç vermedi.
Şehirlerdeki, sokaklardaki, yollardaki bombalar, mayınlar, baskınlar sorunu çözmedi.
Silahlar susmadıkça barışın dili egemen olamayacak, silahlar susmadıkça düşmanlıktan, kandan, gözyaşından medet umanların dili hakim olacak.
Sevgili basın emekçileri,
AKP iktidarı "herşeyi ben bilirim" anlayışıyla hareket ettiği sürece, ülkede hiçbir şey yolunda gitmeyecek.
Kamu çalışanlarının yıllardır süren, sendikal haklar, toplu sözleşme ve grev hakkı mücadelesinde de AKP iktidarı, yine "ben bilirim" anlayışını, dinlememeyi, yok saymayı sürdürüyor. 2010 yılı Anayasa Referandumu sürecinde, kamuoyunu kandıran AKP‘nin gerçek yüzü, içinde bulunduğumuz günlerde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda yapılacak değişiklik çalışmalarında bir kez daha açığa çıktı. AKP iktidarı kamu emekçilerinin sendika hakkını, toplu sözleşme hakkını, grev hakkını yok sayıyor. Yine siyasi iktidarların söz sahibi olacağı bir düzenlemeyi dayatıyor. Yani kamu çalışanlarının yoksulluğu, tek taraflı belirlemeler, sürgünler, kıyımlar yine devam edecek.
Sevgili basın emekçileri,
TBMM ıskata uğratılmış durumda. Yargıyı zaten kendisine bağlamış olan siyasi iktidar, yasamanın yetkilerini de kendi elinde topladı. Hukuk ve parlamenter sistem hiçe sayılarak, kanunları hükümet yapıyor.
Hiç ilgisi olmayan düzenlemelerin içlerine, hükümler konularak kamu yönetimi kanun hükmünde kararnamelerle yeniden düzenliyor. Örneğin Adalet Bakanlığı‘nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK‘nin içine ne ilgisi varsa (!) "Tam Gün" e ilişkin düzenlemeler konuluyor.
Hükümet hazırlığını sürdürdüğü "Sağlık Bakanlığı‘nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK Taslağı"nda kamu hastanelerinin işletmelere dönüştürülmesinden "Kamu Özel Ortaklığı"na, ilaçtan tıp ve uzmanlık eğitimine, sağlık çalışanlarının sözleşmeli statüye geçirilmesinden meslek örgütlerinin Sağlık Bakanlığı‘nın politikalarına uyma zorunluluğuna kadar neredeyse sağlıkla ilgili bütün düzenlemeler yer alıyor.
Sevgili basın emekçileri,
Yaşadığımız süreç olağan değildir, önceki dönem torba yasa ile bu dönem KHK ile ilgili kurum ve kuruluşların halkın dikkatinden kaçırılarak, toplum ve ülkenin kaderi üzerinde etkide bulunabilecek düzenlemeler yapılmaktadır.
AKP iktidarı, halkın yanında, emekçilerin yanında olduğu için, emekten barıştan yana olduğu için susturmak istediği TMMOB‘yi de KHK ile etkisizleştirmek, yok etmek istiyor.
İşçilerin kıdem tazminatları yok edilmek isteniyor.
Sevgili basın emekçileri,
Temsil ettiğimiz sınıf ve kesimler açısından Türkiye‘de yaşam koşulları her zaman zordu.
Ülkeyi yönetenler, iktidarlarını sağlamlaştırmanın dayanağı olarak hep yerli ve yabancı tekelleri, uluslararası emperyalist/kapitalist organizasyonları gördüler. Kendi halklarına sırt çevirip, halkın yoksulluk, sefalet ve adaletsizlikler içinde yaşadığı gerçeğine gözlerini ve kulaklarını kapatıp, önlerine konulan politikaları uyguladılar.
AKP iktidarında yaygınlaşan, güvencesizlik, geleceksizlik, işsizlik, sefalet, adaletsizliğe karşı çıkan, sesini yükseltenler ya şiddetle cezalandırılmakta ya da şeytanı bile şaşırtan yöntemlerle derdest edilmektedir.
Türkiye ekonomik, siyasal, sosyal alanların tümünde büyük bir çözümsüzlük içindedir. Küresel krizin de etkisiyle işsizlik artmış, yoksulluk ve açlık gözlerden gizlenemeyecek bir duruma gelmiştir. Etnik ve dinsel kökenli farklılıklar, toplumsal barışı sağlayacak yönde çözüme kavuşturulamamakta, tam tersine çelişkilerin giderek derinleştirildiği bir siyaset yürütülmektedir.
Siyasal iktidar yukarıdan hükümet, aşağıdan cemaat eliyle toplumu ve devleti kuşatmakta, kendi medyasını, polisini, yargısını yaratarak herkesi dinleyen ve izleyen, korkuya dayalı büyük bir gözaltı düzeni, kendisine biat eden bir toplum oluşturmaya çalışmaktadır.
Toprağını, suyunu, havasını ve yaşama haklarını savunanlardan demokratik protesto hakkını kullanan Hopa halkı;
TİS ve örgütlenme hakkını savunan kamu emekçisinden kıdem tazminatlarının gasp edilmesine direnen işçiler;
"sağlıkta dönüşüm" aldatmacasına karşı koyan sağlık emekçileri,
örgütüne ve mesleğine yapılan saldırılara karşı mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancıları;
evde-sokakta ve işyerinde var olma mücadelesi veren kadınlar;
özerk-demokratik-bilimsel üniversite mücadelesi yürüten öğrenci gençlik;
düşüncesinden dolayı cezaevlerinde baskı ve tecride maruz kalanlar,
"savaşa hayır" diyen barış yanlıları;
asimilasyon-inkâr ve imha politikalarına karşı direnenler
yani ülkemizdeki tüm muhalif unsurlar, farklı yaklaşımlar, giderek baskı altına alınıp edilgin hale getirilmeye, susturulmaya çalışılıyor.
Sevgili basın emekçileri,
Biz bu ülkede hayatı her gün yeniden yaratan emekçilerin örgütü DİSK,
Ülkede tüm kamu kurumlarında hizmet yürüten kamu emekçilerinin örgütü KESK,
Yolları, demiryollarını, hava alanlarını, barajları, elektrik tesislerini, fabrikaları projelendiren, yapımını kontrol eden, işleten mühendis, mimar, şehir plancılarının örgütü TMMOB,
Ülkemiz insanının hastalanmaması için koruyucu sağlık hizmeti yürüten, hastalananları tedavi eden, herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmeti isteyen hekimlerin örgütü Türk Tabipleri Birliği
Ve ülkede yaşananlardan hoşnut olmayan emek demokrasi güçleri olarak;
Senelerdir yaşanan savaşın bedelini ekonomik ve demokratik hakları kısıtlanarak en ağır biçimde ödeyen bu toplumun vicdanı emekçiler olarak, "yeter artık barış hemen şimdi" diyoruz.
Tek yanlı belirlemelerle, daha da yoksullaşan emekçiler olarak Toplu Sözleşme Hakkımız, Grev Silahımız diyoruz.
Kıdem tazminatımızı elimizden alamazsınız diyoruz.
Mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının örgütlerini kapatamazsınız diyoruz.
Emeğimizin değersizleştirilmesine, hastanelerimizin özelleştirilmesine izin vermeyeceğiz diyoruz.
Susmayacağız.
İnsanca yaşamı savunacağız. EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK TÜRKİYE mücadelesini sürdüreceğiz.
Bütün ötekileştirilenleri, bütün mağdurları, ezilenleri, yoksulları, işsizleri, kadınları, gençleri, çevrecileri, barış yanlılarını seslerini birleştirip, daha yüksek sesle haykırmaları için,
8 Ekim‘de Ankara‘da yapılacak olan EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK TÜRKİYE mitingine çağırıyoruz.
Okunma Sayısı: 3131