OKUYUCUYA
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası örgütsel faaliyetlerini iki ana eksende yürütmektedir. Bunlardan biri meslek ve üyelere ilişkin amaçlar iken diğeri de kamu/toplum yararına ilişkin amaçlardır. Oda Yönetim Kurulumuz, görev yetki ve sorumluluk alanlarına ilişkin olarak bu faaliyetleri yürütürken bilimsel olanı toplumsal faydaya dönüştürmek konusunda olabildiğince çaba göstermektedir. Son yıllarda akılcı düşüncenin yerini hurafeye dayalı düşüncelerin alması konusunda gerici odaklarca başlatılan ideolojik ve örgütsel hegemonya kurma çabaları genelde dünyada özelde de ülkemizde inanılmaz boyutlara erişmiştir. Bilim ve Gelecek bu alana mütevazı da olsa bir katkı sunmuş, sunmaya devam etmektedir. Bu yanıyla da hem Bilim ve Gelecek ve hem de yayına katkı sunan değerli bilim insanları teşekkürü hak ediyor. Jeoloji Mühendisleri Odası da bu mütevazı katkının kendi alanından bir parçası olabilir ise bu onun ancak ve ancak görev-sorumluluğunun bir parçasıdır, bunun dışında bir anlam yüklenemez. Bu nedenle başta evrim olmak üzere doğanın, toplumun, evrenin diyalektik birliği-bütünlüğü içinde, bilimsel yasalarının ve işleyişinin açığa çıkarılması en çok da pozitif bilim eğitimi almışların sorumluluğundadır ve bunlardan bir bölümü de jeoloji mühendisleridir. Bu aydın sorumluluğu vazgeçilmez ve ertelenemezdir. Bilimsel bilgiyi toplumsal faydaya dönüştürmek, aldığımız diyalektik bütünlüklü eğitimin bir parçasıdır. Biz biliyoruz ki "yalın gerçek en devrimci olandır" ve gerçek de en çok ezilenlerin, emekçilerin ihtiyacıdır.
Bu kapsamda evrim; parça-bütün ilişkisini kurabilmemizde, kaderciliğe karşı gerçekle yüzleşme, anlama, değişme ve değiştirme irademizi de belirleyen bir rol oynamakta, bu yanıyla
da değeri bir kat daha artmaktadır. Bu yanıyla bilim biraz da evrimdir. Evrime sahip çıkmak bilime sahip çıkmaktır. Bilime sahip çıkmak da politikaya sahip çıkmaktır ki politika asla egemenlere bırakılamayacak kadar da değerlidir- .
2009 yılı aynı zamanda Darwin‘in doğumunun 200., Türlerin Kökeni yayınının ise 150. yılı olması nedeni ile özel bir önem taşımaktadır. Akıl-bilim yerine idealizmi yerleştirme çabalan hiç kuşkusuz ki politik bir tercihtir ve en çok da egemenlerin işine yarayan bir durumdur. Yüzyıllarca kilise, kralın emrinde olmuş, kralın tanrının yeryüzündeki simgesi ve iktidarının sürekliliği için kullanılagelmiştir. Dolayısıyla sınıfsaldır, dolayısıyla politiktir. Kıta Avrupasında kilise ile aydınlar/bilim insanları arasındaki mücadele ve ödenen bedeller sonucu aydınlanma dönemi yaşanmış ve geri dönüşsüz bir şekilde akıl/bilim ile hurafe/gericilik arasında ideolojik/sınıfsal/politik bir hesaplaşma yaşanagelmiş ve devam etmektedir. Bu hattan devam etmek aydın sorumluluğunun asgari koşullarından biri olsa gerektir.
Biz Harun Yahya‘nın iddialarının bilimsel anlamda hiçbir değeri olmadığını ve mali kaynakları da dahil olmak üzere nereden beslendiğini biliyoruz, ancak yetmez. Onun şahsında kurulmaya çalışılan akıldışılığa, ideolojik hegemonyaya karşı aydınlanmayı savunmaya, görevimizi yerine getirmeye devam etmeliyiz. Yine biliyoruz ki hurafenin/gericiliğin varacağı liman akıl tutulmasıdır ki bu da cemaat ilişkilerini, körü körüne inanışı besleyen, güçlendiren ve sömürü çarkını derinleştiren bir durumdur.
Bilimle, Emekle, İnatla, Umutla...
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
22. DÖNEM YÖNETİM KURULU
(595 KB) (02.04.2009 15:28:36)
Okunma Sayısı: 3148