Kurtuluş umudumuz, büyük doğal zenginliğimiz bor yine gündemde. Ülkemizde son birkaç on yıldır kamulaştırılmış ve yeniden özelleştirilmemiş biricik alan. Küreselleşme ve liberalleşme rüzgarlarından da yıkılmamış tek kale. Pek çok liberalin de kamu eli ile çıkarılıp pazarlanmasını savunması dikkati çeken sektörümüz, bor endüstrisi. Şimdi kimimiz borç sarmalımızdan çıkış için bir umut, kimimiz de sınırlı da olsa bir dış kaynak getirici olarak bu sektörü geliştirmeyi umuyoruz. Bu yolda hazırlanan “Bor ve Ürünleri Araştırma Enstitüsü” yasa tasarısı şu anda meclis ilgili komisyonda görüşülmeye başladı. Bu amaçla hazırlanan yasa tasarısını tartışmadan önce bazı yalın gerçeklere bakalım, Dünyanın en büyük bor tuzu yatakları ülkemizde.· Dünya tüketiminin %75’ini Eti Holding ve U.S. Borax Ltd (RT) karşılıyor.· Ülkemizdeki yataklar dünyanın gereksinimini bugünkü tüketim hızı ile 400 yıldan uzun bir süre karşılayabilecek düzeyde U.S.Borax ise ancak 80 yıllık rezerve sahip (dünyada bor fiyatları makul bir düzeye düşecek olsa, bu 12 yıla inecek) Ülkemizdeki yataklar hemen bütün ekonomik bor tuzu mineralleri açısından zengin, yataklar sığda ve açık ocak işletmesine elverişli, ulaşımı kolay yerlerde · Dünya pazarının büyük bölümüne taşıma kolaylığı da ülkemizden yana · G. Amerika’daki yataklar küçük, 4000 m’den yüksekte, zor ulaşılabilir yerlerde · U.S.Borax’ın yatağı ise açık işletme ile işleniyor, ama ocak derinliği 750 m’ye ulaşmış Bu koşullarda bor tuzları açısından önü açık olan tek ülke Türkiye; en büyük kaynakların sahibi ve hemen hemen tek rakibi ise RT, U.S. Borax Ltd. U.S.Borax’ın ABD, Kaliforniya’daki yatağı Boron’da 750 m derinliğe ulaşılmış. Yatak dalımlı olduğu için bu derinleşme sürecek. 1 ton bor tuzu çıkarmak için 363 ton kaya kazılıyor. %5 eğimli olsa ocak içinde 10 mil yol gidilip ocak dışına çıkarılabiliyor bu kazılan gereç. Çöldeki ocaktan çıkarılan 1 ton bor tuzunun rafinesi için 600 galon su kullanılmak zorunda. Bu konuda da güçlükler yaşıyor U.S.Borax. Bunu biraz azalttığı için sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunduğu savında. Ocak işletmesini biraz daha optimize etmek düşüncesi ile kazı şevlerini dikleştirince ocağın kuzey aynasında bir heyelan olmuş ve ocağa 32 milyon ton gereç dolmuş. Bunun da kazılıp taşınması gerekli. Ayrıca döküm alanında da sorunları var. U.S.Borax ve RT bu nedenle dünya çapında bir program ile maliyetlerini %24 kadar düşürmeyi hedeflemiş. Ocak kapatılacağında ortaya çıkacak iyileştirme mal oluşu da korkutucu. RT Başkanı Sir Robert Wilson yalnızca ABD’ndeki maden işletmelerinin kapanış mal oluşlarının 35 milyar dolar tutacağını, bunu şirketlerin bütünü ile karşılayamayacağını söylüyor. Bu koşullar U.S.Borax’ı kısa erimli, tükenene kadar fazla yatırım yapmadan ne kazanabilir ise kazanmayı hedefleyen bir stratejiye götürmüş. Bunun en önemli aracı satış fiyatlarını yüksek tutmak olarak ortaya çıkıyor. Rezervinin kalanını en yüksek kâr marjı ile tüketmek en ussal yaklaşım. Bu arada, pazarın yüksek fiyatlarla zorlanmasından ötürü kullanım alanlarında bor türevlerinin yerine başka maddelerin geçmesi, ikame sakıncası U.S.Borax’ı fazla düşündürmüyor. Onun politikası kısa erimli.U.S.Borax bu nedenlerle olsa gerek pazara 15 yıldır yeni bir ürün sunmamış.
Türkiye’nin ise, borun pazar payını ikame ürünlerine kaptırmadan çok uzun süre satabilmesi gerekli. Bu konuda hassas olmak zorunda, çünkü dünyada rafine bor ürünleri için yeni yatırımlar yapan tek ülke. Hem rezervleri ve hem kaynak türleri açısından en zengin ülke olan ve rafine bor ürünleri için teknoloji geliştirip önemli yatırımlar yapan bir ülke olarak Türkiye’nin çıkarı, dünya bor pazarının duraylılığı ve sürekliliğinin korunmasındadır. Bu konumu nedeni ile Türkiye dünya bor pazarının U.S.Borax’ın güdümünden çıkarılması için bir şeyler yapması gerekli.
Ülkemiz bor tuzu yataklarının kamu eli ile işletme kararının alınmasından bu yana daha önce 30 USD dolayında olan satış fiyatının 200 USD’nın üzerine çıkarılmasından önemli yarar görmüş. Bugün ham bor satış fiyatı, mal oluş fiyatının 5-6 katı. Rafine borda ise mal oluşu dolayında bir fiyatla satış yapılıyor. Borik asit fiyatları 1998’de 454 USD/ton’dan 2001’de 355 USD/ton’a düşmüş. Dünya pazarında Türkiye’yi ham bor satması için özendirmeye yönelik bir baskı olduğu açık. Dünya ham bor pazarının %82’sinin Etibor tarafından doldurulmakta olması, rafine bor pazarındaki payımızın ise %16 olması bu baskının etkili olduğunu gösteriyor. Üstelik rafine bor tesisleri kapasitelerinin altında çalışıyor. Bu oyundan çıkılmak istenişi ve rafine bor ürünlerine ağırlık veren yatırımların sürdürülmesi olumlu. Ancak, hiç te yeterli değil. Çünkü, bor ürünlerinin uzun erimde ikamesi sakıncası gündemde. Bor’un bugünkü tüketiminin %19’unu kapsayan deterjan sanayinde perboratlar yerine daha ucuz ve çevre açısından yeğlenen perkarbonatlara geçiliyor. Trona bazlı deterjanlar pazara girmiş durumda. Bor’un %11’inin tüketildiği seramik sektöründe fosfat gibi başka cam yapıcı bileşenler kullanılmaya başlandı. Tüketimin %31’inin yapıldığı fiberglas sanayinde ise borun yerini uzun zincirli karbon bileşikleri ya da plastikler alabilecek. Ülkemizin dünyada bor tüketiminin azalması değil artmasında çıkarı var. Taşıtlarda hidrojen taşıyıcı olarak borun kullanılması ise tüketimde önemli bir artış getirmeyecek; çünkü, bor burada taşıyıcı ve yeniden ve yeniden kullanılacak. Bor tüketimi büyük ölçüde artmayacak; ama, bu teknoloji büyük getiriler sağlayacak geliştiren ve satana. Bora stratejik bir önem yükleyen zırhlarda ya da roketlerde kullanımının tüketimdeki payının küçük kalacağı da açık. Bu koşullarda bile dünya bor tuzu ve rafine bor pazarı küçük : bunun yıllık tutarı 1,2 milyar USD ve ülkemizin bundan aldığı pay ise 200 milyon USD’nın biraz üzerinde. Yapılan yatırımlarla bu payımızın 310 milyon USD’na çıkacağına seviniyoruz. Bunca zenginlik ve bunca çabaya karşı ülkemizin kazancı önemsenecek gibi değil. U.S.Borax Ltd’ni yok etsek ve bütün dünya pazarını ele geçirsek bile açıkçası bor ile kurtulama(!)yacağız. Ya hele bunca yatırım ve çabadan sonra bor türevleri pazarı gerçekçi fiyatlara inecek şekilde rasyonalleşirse. Bu kadarcık kazancımız bile azalmaya aday. Biz ise Brüksel’de kurulu Avrupa Borat Birliği(EBA)’nin aralarına küçük üreticileri almayan üç üyesinden biri olarak Etimine eli ile, her yıl U.S.Borax ve Lardarello ile birlikte fiyatları belirliyor ve onların biraz daha yaşaması ve son dönemlerini kârlı geçirmeleri için alternatif maddelerle yarışamayacak ve borun yerini ikame ürünlerinin almasına neden olacak politikalara katılıyoruz. RT ile işbirliği yaparak kendi geleceğimizi karartıyoruz. Yarın U.S. Borax pazardan çekilirken fiyatlar hızla düşünce biz de baş aşağı gidecek ve işe yaramaz hammadde zenginliklerimizle baş başa kalacağız.Oysa, dünya ekonomisinin birkaç trilyon dolarlık endüstriyel üretiminde bor ürünleri de kullanıldığı ve bu alanda bor uç ürünlerinin yaklaşık 50-60 milyar dolarlık bir yerinin olduğu açıklamaları, bordan bir şey kazanılacak ise, bunun teknoloji geliştirerek bor kullanan endüstrilere yatırım yaparak olabileceğini gösteriyor. İşte bundan ötürü bor uç ürünleri ile ilgili teknoloji geliştirme; bunun için de bilimsel araştırma yapmak yaşamsal önem taşıyor.
Kısacası, bor konusunda ülkemizin kaynak ya da çıkarma, jeoloji ya da madencilik konularında dar boğazı yok. Bor ön ürünleri konusunda teknoloji ve yatırım konusunda da önemli bir yol gidilmiş, belli ki. Ama yine belli ki, dünya bor pazarına çıkarken en büyük rakibimizin güdümünde kalmışız. Onun koyduğu kurallara uymuşuz. Sözde kamu kuruluşumuz, açık açık U.S.Borax’ın, RT’nun işbirlikçisi gibi davranmış. Bor pazarı RT’nun istediği gibi şekillenmiş. Biz de iki yüz milyon dolara oyalanmışız. Pazarda U.S.Borax’ı yıkacak olanaklarımız var iken, bunu kullanmamışız. Rafine üründe geri kalmışız. Uç ürünlerde yokuz. Ne kamu ve ne de özel kesimimiz bu konuda hemen hiçbir şey yapmamış.İşte bu noktada, yıllardır sözü edilen Bor Araştırma Enstitüsü kurulması isteği bugünlerde yeniden güncelleşti.Üniversitelerimizde bu konuda yaklaşık 20-25 yıldır çeşitli araştırmalar sürdürülüyor. Bunlar dağınık ve destek görmeden yapıldığı için çok sonuç alıcı ve teknolojiye dönüşücü ilerleyemedi. Ancak, zengin bir uzman ve araştırıcı bilim insanı kadrosunun yetiştiği açık. Etibank ve sonra Et Holding içinde de daha önce bir araştırma merkezi kurulmuş; sonradan güçsüzleştirilmiş olduğu da biliniyor. Şimdi ise yeni hükümet TBMM’ne “Bor ve Ürünleri Araştırma Enstitüsü Kanun Teklifi” göndererek bu boşluğu doldurma savında. Kapsamı ancak TBMM’ne gönderildiğinde öğrenilebilen; ne sivil toplum örgütlerinin, ne üniversitelerin ve ne de üniversitelerin görüşü alınmadan, belli ki Eti Holding’te hazırlanan ve 8 Nisan’da Meclise gönderilen tasarı komisyonlarda hemen ve hızla görüşülmeye başlandı. Bir telaş ile yasalaştırılma yolunda. Eleştirildiğinde de, söylenenlerin içeriğine pek kulak asılmadan, eleştiriler ideolojik olmakla suçlanarak bir acele ile iş bitirilmeye çalışılıyor.
Okunma Sayısı: 3171