Değerli Basın Emekçileri, Değerli Arkadaşlar,
Bugün Meclis’te geleceğimiz için hayati önem taşıyan Bütçe görüşmeleri gerçekleştiriliyor. Bizler, emeğiyle geçinenler, yaşam mücadelesi verenler meydanlarda haklarımızı talep ederken, onlar, rant bütçesini, sermaye bütçesini oylatmaya çalışıyorlar.
Bizler bu bozuk düzene, emekçiyi, halkı dışlayan bu sermaye düzenine karşı durmak için buradayız.
Israrla bizi duymazlıktan gelen iktidar temsilcilerine buradan bir kez daha sesleniyoruz: Halk için bütçe istiyoruz. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam istiyoruz.
Çünkü yüksek enflasyon karşısında her gün ama her gün yoksullaşırken yaşam mücadelesi veriyoruz.
Sadece ekonomik olarak değil, siyasi ve toplumsal bir krizin de içinden geçiyoruz.
22 yıldır uygulanan usulsüzlük, kuralsızlık ve yolsuzluklar üzerine oturtulmuş neoliberal ve rantçı politikalar, bizleri yoksulluğun pençesine sürüklemiş, bizleri temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz koşullara sürüklemiştir.
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki doğduğunuz an aldığımız nefese dahi göz dikiyorlar. Emekçinin boğazından geçen tek bir lokmaya, emeklerimize, haklarımıza, geleceğimize saldırıyorlar.
Her gece yarın nelere zam gelecek, eriyen ücretlerimizle nasıl geçineceğiz, kara kışı nasıl atlatacağız endişesiyle yatıyoruz.
Başta temel gıda maddeleri olmak üzere bütün harcama kalemlerindeki yıllık fiyat artışı yüzde 50’yi geçti. Akaryakıta, doğalgaza, elektriğe birbiri ardına fahiş zamlar yapılıyor. Ev kiraları, ulaşım ücretleri, haberleşme giderleri akıl almayacak kadar yükseliyor.
En temel haklarımız olan sağlık, barınma, eğitim, sosyal güvenlik, emeğiyle geçinenler için neredeyse birer lüks haline getiriliyor.
Her şey pahalanırken, her şeyin fiyatı yükselirken artmayan tek şey emeğiyle geçinenlerin gelirleri oldu.
Hepimiz giderek daha zor koşullarda yaşıyoruz. Artık sadece kendi hayatımızdan değil, gelecek kuşaklarımızın, çocuklarımızın hayatlarından da feragat ederek yaşıyoruz.
Ne için?
İktidar sahipleri koltuklarını koruyabilsin, onların etrafındaki bir avuç sermayedar daha da zenginleşebilsin daha da lüks içerisinde yaşayabilsin diye.
İşte, bu koşullar altında kabul edilecek 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, halkın hiçbir sorununa çözüm olmayacaktır.
Bizler, bu dünyayı döndürenler, ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üretenler, işçiler, emekçiler, emekliler, işsizler, güvencesiz bir geleceğe hapsolan milyonlar olarak, bu oldubittiyi kabul etmiyoruz!
Tüm ekonomik yükü ve vergi yükünü halkın sırtına yükleyen rantçı bütçeyi kabul etmiyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yok sayılmasını, kadın istihdamındaki adaletsizlikleri, işyerinde şiddet ve tacize karşı ILO sözleşmesinin dahi onaylanmamasını, kadınların kamusal hizmetlere eşitsiz erişimini, bakım ve ev içi emeğinin yok sayılmasını kabul etmiyoruz.
Eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe harcanması gereken bütçenin, yandaşlara, tarikat ve cemaatlere, silah tüccarlarına aktarılmasını kabul etmiyoruz.
Bizler halk için bütçe istiyoruz.
Eşit, özgür, adil ve demokratik bir Türkiye için bütçe istiyoruz.
Yarattığımız değerlerin, oluşturduğumuz kaynakların insanca bir yaşam, insanca çalışma koşulları ve iş güvencesi, parasız kamusal hizmet olarak geri dönmesini istiyoruz.
Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi düzeni istiyoruz.
Gelirde adalet, vergide adalet istiyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Biliyoruz ki bu sömürü düzeni kendiliğinden değişmeyecek. Halk için bütçe ve demokratik bir Türkiye toplumsal mücadelelerle elde edilebilecek bir kazanım olacaktır.
Bizlere her geçen gün daha fazla yoksulluk, sefalet, güvencesizlik dayatılan bu pespaye sistemi değiştirmek ve dönüştürmek elimizde!
Tüm emekçileri ve halkımızı ağırlaşan yaşam koşullarına, hayat pahalılığına, insafsız vergi düzenine ve yoksullaşmaya karşı demokratik ve adil bir ülke için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Ekmek ve emek mücadelesi gelecek mücadelesidir.
Demokratik bir Türkiye’yi hep birlikte kuralım. Hep birlikte yoksullaşmaya hayır diyelim.
Kamuoyuna ve basına saygılarımızla
DİSK-KESK-TMMOB-TTB
Yapılan açıklama sonrası TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz da bir konuşma yaptı. Koramaz şöyle konuştu:
"Sevgili Dostlar, Sevgili Mücadele Arkadaşlarım, Sevgili Basın Emekçileri,
Hepinizi bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları adına sevgiyle dostlukla selamlıyorum.
İnsanca bir yaşam için, onurlu bir yaşam için, emeği için yollara düşen, hakları için ülkenin dört bir yanında mücadele eden tüm emekçilere selam olsun.
Bildiğiniz gibi dün gece itibarıyla TBMM Genel Kurulunda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi`nin maddeleri üzerindeki görüşmeler ve tartışmalar tamamlandı.
Görüşmeler ve tartışmalar dediğime bakmayın.
Yıllardır bir bütçe parodisi izliyoruz. Muhalefet milletvekillerinin öneri ve eleştirilerinin hiçbiri dikkate alınmadan Beştepe’de hazırlanan bütçe tasarısı iktidar blokunun oylarıyla saraydan geldiği gibi mecliste aynen onaylanıyor.
Bütçe taslağı etrafında tam 2 ay boyunca adeta bir orta oyunu oynanıyor.
Bizim artık ülke gerçekleriyle ilgisi olmayan, dertlerimize derman olmayan bu parodiye, bu orta oyununa tahammülümüz kalmadı.
Değerli Dostlar,
Türkiye tarihinin en büyük, en sarsıcı ekonomik krizlerinden birini yaşıyoruz. Maliye Bakanının süslü söylemleri, TÜİK’in şaibeli verileri ile gizlenmek istese de gündelik hayatımızın her alanında, gündelik hayatımızın her anında krizin etkilerini iliklerimize kadar hissediyoruz.
Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk bütün toplum kesimlerinin yaşamını tehdit eder hale geldi.
Geçinemiyoruz sesleri, sokaklara, tarlalara, grevlere karıştı. Güvenceli bir geleceği olmadığı için ülkesini terk etmek zorunda olan gençlerin, açlıkla mücadele eden emeklilerin öfkesine dönüştü.
Ülke halkı olarak bizler böylesi büyük bir kriz ile boğuşurken iktidar sahipleri ve yandaşları, kendi şatafatlı yaşam tarzlarından, kendi lükslerinden hiçbir ödün vermeden yaşamaya devam ediyorlar.
Çünkü saray salonlarındaki davetlerde krizin etkisi görünmüyor.
Geçiş garantili köprülerde, yolcu garantili havaalanlarında, hasta garantili şehir hastanelerinde, alım garantili sözleşmelerde, 5’li çetenin kaptığı projelerde krizin etkisi görünmüyor.
Çünkü buralara akan paralar, vergi olarak yine bizim cebimizden, emeğiyle geçinenlerin cebinden çıkıyor. Çünkü buralara akan paralar özelleştirilen kamu işletmelerinden elde ediliyor. Çünkü buralara akan paralar yok pahasına satılan kamu arazilerinden, madenlerimizden, kıyılarımızdan elde ediliyor.
Kendi saltanatları sürsün diye halkın yaşamını zehrediyorlar. Kendi yandaşlarının cebi dolsun diye ülke kaynaklarımızı yağmalıyorlar.
Sevgili Basın Emekçileri,
Türkiye’de yatırımların, üretimin bütçedeki payı her sene, her bütçe döneminde giderek azalıyor.
Tarım Kanunu`nun 21. Maddesine göre çiftçiye, milli gelirin en az yüzde 1’i oranında destek verilmesi gerekirken geçtiğimiz bütçe döneminde zirai üretime ayrılan destek payı binde 5’e düşürülmüştü.
2025 bütçe teklifinde bu pay binde 2’ye kadar geriletilmiş durumda.
Konu sınai üretime ve yatırımlara geldiğinde ise gelinen aşama her zamankinden daha da kötü.
Bütçede yatırımlara ayrılan payın artırılmasını bir yana bırakın, bu rakam geçen yıla göre 376 milyar azaltılmış.
Bütün bu veriler ortadayken birde geçen yıl %3,5 olan büyümenin %4’e çıkacağı masalıyla aklımızla dalga geçiyorlar.
İktidarın rakamlarındaki yalancı bahar, karnımızı doyurmaya yetmiyor.
Bu ülkenin eğitimli iş gücü olan biz mühendis mimar ve şehir plancıları da üretimden, yatırımdan kopuk rantı esas alan bu politikalardan doğrudan etkileniyoruz.
Genç meslektaşlarımız arasında işsizlik oranı %40’lara ulaşmış durumda.
Yeni mezun üyelerimizin iş bulma süresi 18 aya kadar uzadı. İş bulabilen üyelerimizin ezici bir çoğunluğu meslek alanları dışında çalışmak zorunda kalıyor.
Görece iyi eğitim alan köklü üniversitelerden mezun olan genç meslektaşlarımız geleceğini yurt dışında arıyor.
İş güvencesine sahip olmamak, çalışma koşullarının giderek ağırlaşması, yetersiz ücret, işsizlik tehlikesi, sigortasız çalıştırılma, fazla çalıştırma, iş saatleri ihlali; sosyal hak ve özlük hakkı ihlalleri, insan onuruna yaraşır emeklilik sürecini yaşayamama ortak sorunumuz haline geldi.
Sevgili Basın emekçileri,
Buradan Türkiye Büyük Millet meclisinin bu ülkeyi yönetenlere ve yönetmeye talip olanlara bir kez daha sesleniyorum.
Ülkemizin, mühendislik, mimarlık ve plancılık birikimine sahip çıkmak aslında tüm toplumun geleceğine sahip çıkmak demektir.
Unutmayalım, satılan her kamu işletmesi, satılan her fabrika, talan edilen her tarım alanı, yağmaya açılan yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz hepimizin yaşam alanıdır, geçim kaynağımızdır. Çocuklarımızın geleceğidir
Bu acı tablo bizlere kaybedilmekte olan bir geleceği işaret etmektedir.
Bizler, bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları
Bilimi ve teknolojiyi esas alan, üreten kalkınan, sanayileşen, tarımda kendi kendine yeten hakça bölüşen bir ülke istiyoruz.
Dış girdilere bağımlı olmayan; kamu yararı gözeten; sosyal refah-sosyal hukuk devleti anlayışını benimseyen; erişilebilir, nitelikli, ücretsiz sağlık, eğitim, sosyal güvenlik hizmetlerini hedefleyen; doğayla, tarihle ve insanla barışık; istihdam, emek ve halk odaklı bir kalkınma planlamasının yaşama geçirilmesini istiyoruz.
Bütçelerin de bu toplumsal kalkınma planlamasına hizmet eder bir anlayışla şekillendirilmesi gerektiğini yıllardır dile getiriyoruz.
Kısacası sermayeye, rantiyeye, faize, yandaşa, cemaatlere değil halk yararına bütçe diyoruz.
Bunu dile getirmekten ve bu uğurda mücadele etmekten bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. Eşit, özgür, adil, laik ve demokratik bir Türkiye’yi hep birlikte kuracağız.
Bu umut ve inançla hepinizi sevgiyle bir kez daha selamlıyorum."
Okunma Sayısı: 111