2016 yılında Cape Town`da (Güney Afrika Cumhuriyeti) düzenlenen 35. Dünya Jeoloji Kongresi’nde, Uluslararası Jeoetiği Teşvik Etme Birliği (IAPG; International Association for Promoting Geoethics- IAPG)) tarafından hazırlanarak sunulan “JEOETİK BİLDİRGESİ” nin kabul edilmesinden sonra, 2017 yılından itibaren her yıl Ekim ayında gerçekleştirilen “ Dünya Yerbilimleri Haftasının” son gününü özel bir tema ile “ULUSLARARASI JEOETİK GÜNÜ” olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Bu sene 13 Ekim’de kutlanacak olan 6. Uluslararası Jeoetik Günü’ nün teması: “Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini teşvik etmek” olarak belirlenmiştir.
Uluslararası Jeoetik Günü`nün amacı, yerbilimleri topluluğunun ve bir bütün olarak toplumun yerbilimi bilgisi, araştırması, uygulaması, eğitimi ve iletişiminin etik, sosyal ve kültürel yönlerinin önemi hakkında farkındalık yaratmaktır.
Evrim sürecinde diğer türlerin yaptığı gibi insanoğlu da hayatta kalmak için çevresini/dünyayı değiştirme stratejisini benimsedi. Herkes için olmasa da bu strateji, refahın artması, sosyal ve ekonomik gelişme ile bilimsel ve teknolojik ilerleme sağladı. Bugün sekiz milyarı aşan nüfusumuz ile gezegenin her köşesini işgal ettik.
Ancak şimdi, değiştirdiğimiz, yoksullaştırdığımız, kirleterek tüketmeye çalıştığımız bu dünyaya uyum sağlamamız gerekiyor; örneğin, uluslararası bilimsel tüm çalışmalara göre antropojenik etkilerle neden olduğumuz küresel ısınmaya uyum sağlamamız gerekiyor.
Zira Jeoetiği benimsemek/desteklemek:
için hayati önem taşır.
Bu kapsamda da;
gibi yukarıda belirtilen Jeoetik’in Temel Değerleri belirlenmiştir:
Yerbilimleri, modern toplumların bilgi tabanı üzerinde gelişip ilerlemesi için büyük etkiye sahiptir. Yerbilimciler, insan hayatını ve refahını desteklemek, insanları doğa kaynaklı tehlikelere (jeohazards) karşı savunmak ve doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini ve kullanılmasını sağlamak amacıyla, Dünya sisteminin çeşitli bileşenlerini araştırmak, yönetmek ve müdahale etmek için gerekli olan temel bilgi ve becerilere sahiptir. Bu yaklaşım, etik yükümlülükleri gerektirir. Bu nedenle, Yerbilimciler toplumsal ve çevresel sorumlulukla ve iyi niyetle hizmet etmek için etik değerleri benimsemek / içselleştirmek zorundadır.
Katı, sıvı ve gaz halde yerküremizde bulunan ve yaşamın vazgeçilmezi olan doğal kaynakları, kontrollü üretip, kontrollü kullanımını sağlayarak gelecek nesillere aktarmak konusunda yerbilimcilere ve yerbilim mühendisliklerine büyük görevler düşmektedir. Bu görev de madenciliğin önemini anlatmak için dağı taşı maden/kaynak/rezerv olarak göstermek olarak anlaşılmamalıdır.
Bilindiği gibi “kaynak”, araştırması yapılmış, içeriği ve miktarının ne olduğu belirlenmiş katı-sıvı-gaz doğal hammadde birikimini; “rezerv” ise işletmenin yapılacağı gündeki piyasa koşullarına ve madencilik teknolojisine uygun olarak bu kaynağın üretilebilecek kısmını tanımlar. Rezervin işletilebilmesi için hazırlanan madencilik projesinin uygulamaya geçmesi ise ancak çevresel-sosyal etki değerlendirme analizlerinin olumlu sonuçlanması ile mümkündür.
Az gelişmiş pek çok ülke dahil dünyada madencilik yapılan ülkelerde onlarca yıldır başarıyla uygulanan madencilik projelerinin” çevresel-sosyal etki değerlendirmesi” ülkemizde ne yazık ki, sınırlı sayıda örnek hariç, iç karartıcı bir durumdadır.
Dünyada kurumsallaşmış, çoğu ülkelerarası iş birliği ile çalışan şirketlerin yaptığı madencilik projelerinin teknik ve ekonomik analizleri, projenin yapılabilirliğine olumlu görüş bildirse bile, rezervin işletme kararı, çevresel-sosyal etki değerlendirme (ÇSED) sonucuna göre verilmektedir. ÇSED raporu sonuçlarına göre projenin uygulanması sonucunda hiçbir biçimde baş edilemeyecek/çözülemeyecek çevresel/sosyal sorun(lar) öngörülüyorsa projeden ya vaz geçilmekte ya da ilerideki koşullara göre değerlendirilmek üzere askıya alınmakta, bir çıkış yolu varsa proje düzeltilmekte ya da değiştirilmektedir. Ülkemizde ise çağdaş yapılabilirlik anlayışına uygun olarak projeyi yürüten, az sayıda iyi örneğin yanı sıra, çoğu kez çevre ve sosyal koşullara uyum sağlamak yerine zorlama yoluna gidilmekte; ya yetkili idarede proje ‘idare’ edilmekte, ya da mevzuat değişiklikleri ile sahaya girilmektedir.
Jeoetiğin amacı, etik madencilik nedir? nasıl olmalıdır? olabilir mi? sorularını ele almak ve çözüm önerileri geliştirmektir. Bu soruları sorarken Jeoetiğin temel dayanaklarından biri, doğal kaynakların bir insan ömrüyle ölçülemeyecek kadar uzun bir sürede, milyonlarca yılda oluştuğu ve kısa bir sürede, yıllar içinde de tüketildiği gerçeğidir. Bu gerçek, doğal kaynakların bulunduğu özel yerleri ve bu kaynakları koruma sorumluluğumuzun da her geçen gün arttığını ortaya koymaktadır.
Bu özel alanlara yapılan her tür bilinçsiz müdahalenin geri dönüşü olmayan etkilere, bazı durumlarda artan, istenmeyen, onarılamaz veya uzun süreli hasarlara yol açtığı göz önüne alındığında, Jeoetik değerleri benimsemiş ve içselleştirmiş madencinin temel amacı, gelecek nesillerin de doğal kaynak kullanma hakkı olduğu gerçeğinden hareket ederek, toplumsal ve çevresel sorumlulukla madencilik yapılmasını teşvik etmektir.
Kaçınmak gereken tek şey açgözlülüğün ta kendisidir…
Etik aynı zamanda doğanın karşısında saygıyla eğilmektir
Doğaya, topluma, mesleğe ve meslektaşlarımıza olan sorumluluklarımızın daha bir artmış olduğu, insani değerlerin giderek daha fazla erozyona uğratıldığı günümüzde daha bir anlamlı hale gelen ULUSLARARASI JEOETİK GÜNÜNÜ KUTLUYORUZ.
Saygılarımızla,
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Not: Odamızın Türkiye koordinatörlüğünü yürüttüğü Uluslararası Jeoetiği Destekleme Birliği (IAPG) web sayfasına Oda web sitesinden veya https://www.geoethics.org/ linkinden erişebilirsiniz..
(309 KB) (12.10.2022 11:06:54)
Okunma Sayısı: 3313