TMMOB Odalar 25 Kasım 2024, Pazartesi

TMMOB Ücretli Çalışan-İşsiz Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı 22 Aralık 2018 Cumartesi günü İnşaat Mühendisleri Odası Rüştü Özal Salonu`nda düzenlendi.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 24.12.2018
Güncellenme Zamanı: 31.12.2018 12:10:33

TMMOB 45. Olağan Genel Kurulu kararları uyarınca, Krize Karşı Emeğimize, Mesleğimize ve Haklarımıza Sahip Çıkıyoruz kampanyası kapsamında gerçekleştirilen Çalıştay, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz`ın açılış konuşmasıyla başladı.

Açılış konuşmasının ardından Çalıştay`ın ilk oturumunda Gamze Yücesan Özdemir "Ekonomik Kriz ve Emek" başlıklı sunum gerçekleştirdi. İkinci Oturumda ise Serkan Öngel “Mühendisler, Mimarlar ve Şehir Plancıları: Fabrika, Toplumsal Yaşam ve Kent” başlıklı sunum gerçekleştirdi ve dinleyicilerin soru ve katkılarının ardından öğle yemeği arası verildi. Çalıştay`ın öğleden sonraki ilk oturumunda ise TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül tarafından “TMMOB ile SGK Arasında İmzalanan İşbirliği Protokolü Süreci” hakkında sunum ve değerlendirme yapıldı. Çalıştayın son oturumunda ise Ücretli Çalışan-İşsiz Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının sorunları ve örgütlenme üzerine forum gerçekleştirildi. Forumda şu başlıklar ele alındı: 

  • İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin ülkemize - meslek alanlarımıza etkisi, sermaye ülkenin içerisinde bulunduğu krizin yükünü emekçilere ödetme isteği ve işgücünün ucuzlatılması sonucu ile oluşan işsizlik,
  • Meslektaşlarımızın çalışma yaşamı, sosyal hayattaki güncel sorunları ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri,
  • Ücretli çalışan meslektaşlarımızın örgütlü olarak temel haklar ve temel ücret mücadelesi, SGK ile imzalanan işbirliği protokolünün SGK tarafından tek taraflı feshi süreci.

Çalıştayda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz`ın yaptığı konuşma şöyle:

Değerli Arkadaşlar,

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına selamlıyorum. Ücretli çalışan ve işsiz mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarını tartışacağımız çalıştayımıza hepiniz hoş geldiniz.

Bugünkü çalıştayımız “Krize Karşı Emeğimize, Mesleğimize ve Haklarımıza Sahip Çıkıyoruz” başlığıyla yürüttüğümüz kampanya kapsamında düzenlediğimiz etkinliklerin ikincisi. Geçtiğimiz hafta “Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları” çalıştayımızı gerçekleştirdik. 5 Ocak’ta da “OHAL KHK’ları ile İhraç Edilen Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları” çalıştayımızı gerçekleştireceğiz.

Farklı alanlarda çalışan ve çalışamayan arkadaşlarımızın sorunlarını ortaya koyacağımız bu çalıştaylarımız 45. Genel Kurulumuzda aldığımız kararlara dayanmaktadır. Buralarda yürüttüğümüz tartışmaların örgütsel faaliyetlerimiz açısından ön açıcı olacağına inanıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Bugün gerçekleştireceğimiz çalıştayımız, ilki 1974 yılında gerçekleştirilen Teknik Elemanlar Kurultayı’na kadar uzanan bir mücadele birikimine ve deneyimine dayanmaktadır. TMMOB’nin yeniden kuruluşu diyebileceğimiz o dönemde Birliğimiz bir yandan ülkedeki sıkıyönetim havasının dağıtılarak demokratik bir ortamın hakim olması için mücadele ederken, diğer yandan da teknik elemanların sorunlarının çözümü için çabalıyordu. Bu çabalar sonucu ortaya çıkan Teknik Eleman Kurultayları 1974, 1975 ve 1976 yıllarında gerçekleştirilerek, teknik elemanların o dönemde önce çıkan “ücret düşüklüğü, işsizlik ve sendikalaşma” gibi sorunları karşısında TMMOB’nin politikaları belirlenmiştir.

1998 yılında gerçekleştirdiğimiz Demokrasi Kurultayı, 1999 ve 2003 yıllarında yapılan Mühendislik, Mimarlık Kurultayları, 2007 yılında gerçekleştirdiğimiz Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu ile 2009 ve 2012 yıllarında gerçekleştirdiğimiz Ücretli-işsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayları da bu alan ilişkin önemli tartışmalar yürüttüğümüz etkinlikler oldu.

Kriz dönemleri özellikle ücretli çalışanların ve işsizlerin sorunlarının daha da katlandığı, yaşamlarının daha da zorlaştığı dönemlerdir. Dolayısıyla bu dönemlerde yeni sorun alanlarının tespiti ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi önemli ve acil bir ihtiyaç olmaktadır. Bu çalıştayımızda geçmişteki çözüm önerilerimiz ve mücadele geleneğimiz ışığında yeni fikirler ortaya koyacağız.

Değerli Arkadaşlar,

Sarsıcı bir kriz döneminden geçiyoruz. Tarihimizde görülmemiş medya manipülasyonlarıyla görünmez kılınmaya çalışılan kriz, TÜİK’in şaibeli rakamlarına bile yansımış durumda. Geçtiğimiz hafta başında açıklanan verilere göre Türkiye ekonomisi 3. Çeyrekte % 1,1 küçülmüştür. Üçüncü çeyreği takip eden Ekim ayında sanayi üretimi bir önceki yıla göre % 5,7 daralmıştır. Mart ayında gerçekleştirilecek seçimler öncesinde Devletin tüketim harcamaları dışında tüm sektörlerde küçülme daha büyük boyutlardadır.

Ekonomi hızla küçülürken, fiyat artışları ise devam etmektedir. Enflasyonla Topyekûn Mücadele Kampanyasına, Enflasyon sepetinde etkisi yüksek kalemlerde yapılan vergi indirimlerine rağmen, yıllık enflasyon %21’in üzerinde seyretmekte, fabrikaların üretimi durdurması, yatırım projelerinin iptal edilmesi, şirketlerin konkordato ilanları ve toplu işçi çıkarmaları nedeniyle işsizlik giderek artmaktadır.

Halkın yaşamını sürdürmesini güçleştiren bu ekonomik krizin nedeni, yıllardır uygulanan yanlış ekonomi politikalarıdır. Yurt dışından sağlanan sıcak para akışına dayalı rant ekonomisi, ülkemizde düzenli ve giderek daha sık aralıklarla krizlere neden olmaktadır. Yaşanan her kriz, halkın daha fazla yoksullaşmasına, ülke varlıklarının değersizleşmesine neden olmaktadır.

Emeğiyle geçinen kesimlerin krizler karşısında dayanma gücü azalmakta, krizlerin toplumsal maliyeti artmaktadır. İşsiz kaldığı için, borcunu ödeyemediği için, ailesinin geçimini sağlayamadığı, çocuklarına bakamadığı için depresyona girenlerin, kendini yakanların, intihar edenlerin haberleri hepimizin yüreğini acıtmaktadır.

Yanlış ekonomi politikalarıyla ülkeyi bu duruma sürükleyen yöneticilerin kriz karşısındaki tutumu, krizin toplumsal sonuçlarını daha da derinleştirmektedir. Kriz karşısında siyasal iktidarın çözüm önerisi, ekonominin küçültülerek krizin bedelini emeğiyle geçinen yoksul kesimlere ödetmek olmuştur. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları, vergiler ve kredi maliyetleri artarken, yoksul kesimlere sağlanan sosyal yardımlar, burslar ve sağlık yardımları giderek azaltılmaktadır. Kriz gerekçesiyle insanlar işsiz bırakılmakta, ücretler baskı altına alınmaktadır. Ülkemiz, sadece parası olanın para kazanabildiği bir rant ekonomisine mahkum edilmektedir. İşsizlik fonunda toplanan kaynak, işsiz kalanların hayatlarının idamesi için değil, bankaların ihtiyaçları için kullanılmaktadır.

Ülkemiz bu denli büyük bir krizle boğuşurken, iktidar sahipleri “savurganlık” ve “yolsuzluk” içinde yaşamaktadır. AKP’li Belediyelere kadar uzanan bu savurganlık ve yolsuzluklar, Sayıştay Raporlarında açık biçimde tespit edilmiştir. Halkı tasarrufa çağıran yöneticiler, büyük bir şatafat içerisinde yaşamaya devam etmektedir. Ülkeyi yönetenler lüks içerisinde yaşarken, halkın yoksulluğa mahkum edilmesini kabul etmiyoruz. Krizin bedelinin emekçilere ve yoksullara ödetilmesine hayır diyoruz!

Biliyorsunuz bu taleplerimizi kamuoyuyla paylaşabilmek için 19 Kasım tarihinde yaptığımız basın toplantısıyla bir kampanya sürecinin içine girdik. Bu doğrultuda ilk olarak Odalarımız aracılığıyla tüm üyelerimize mektup göndererek yaşadığımız sorunlar karşısında dayanışma ve mücadele çağrısında bulunduk. İl Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla basın açıklamaları gerçekleştirdik. Kampanya taleplerimizi içeren broşür ve görseller hazırlayarak sosyal medya platformlarında yaygınlaştırdık.

24 Kasım tarihli Yönetim Kurulu toplantımızda 2019 yılı Mühendis, Mimar, Şehir Plancısı asgari ücretinin 4500 TL olarak karar altına aldık. Bu kararın ardından SGK tarafından geçtiğimiz yıl tek taraflı olarak feshedilen işbirliği protokolünün yeniden uygulanması için SBK’ya toplu faks gönderme eylemi gerçekleştirdik. Ve nihayet mecliste başlayan Bütçe Görüşmeleri öncesinde kamuda çalışan meslektaşlarımıza ilişkin taleplerimizi içeren mektubumuzu milletvekillerine gönderdik.

Değerli Arkadaşlar,

Bizler bilimi ve doğal kaynakları insanlığın hizmetine sunan bir mesleği uyguluyoruz. Toplumsal iş bölümünde teknik bilginin temsilcisiyiz.

Tarımsal ve sanayi üretiminin itici gücüyüz. Ülke imarında, enerji üretim ve dağıtımının tüm aşamalarında, iletişim sektöründe, madenlerimizin bulunup işletilmesinde ciddi görevler üstleniyoruz.

Ülke sanayisinin, tarımının, doğal çevrenin, ormanlarımızın, tarihi kültürel varlıklarımızın korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara taşınması asli sorumluluğumuz.

Bütün bu hizmetler bir bütün olarak düşünüldüğünde ülkemizin kalkınmasının, halkımızın gönenç içerisinde yaşamasının, ülke politikalarında, mühendislik-mimarlık-şehir plancılığı hizmetlerine verilen önemle doğru orantılı olduğu açıkça ortadadır.

Bu gerçekliğe karşın, ülkemizde ne yazık ki, mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerine verilen önem giderek azalmaktadır.

Özellikle 80’li yıllardan itibaren uygulanan özelleştirmeye, piyasalaştırmaya, kuralsızlaştırmaya dayalı neoliberal politikalarla sanayi tesislerimiz, enerji santrallerimiz, iletişim alt yapımız, demir-çelik ve petro kimya tesislerimiz, tarıma dayalı kuruluşlarımız haraç mezat satılmış ülkemiz mühendislik alt yapısı aşındırılmıştır. Elde kalan az sayıdaki kuruluş da idari bütünlükleri parçalanarak ve serbestleştirme uygulamalarıyla etkisizleştirilmiştir

Tüm alanlarda ithalata ve fason üretime, taşeronlaşmaya, kamu ve halka ait arazi ve mülklerin yağmalanmasına dayalı rant eksenli bir ekonomi inşa edilmiştir,

Meslek uygulama alanlarımızda yürüttüğümüz kamusal birçok hizmet ticarileştirilmiş, mesleğimizin toplumsal hizmet niteliği aşındırılmıştır.

Bu politikalar sonucu mühendislik hizmetleri gelişmiş ülkelerden Türkiye’ye doğru gerçekleşmekte meslek uygulama alanlarımız gün geçtikçe daraltılmaktadır.

Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi hemen her yasama döneminde çıkartılmaya çalışılan kanunlarla, yabancı mühendis ve mimarların akademik ve mesleki yeterlilik aranmadan, yani diplomalarının bile denkliği sorgulanmadan ülkemizde çalıştırılmasının önü açılmak istenmektedir. Bu konuda TMMOB’den görüş alınmasını öngören TMMOB yasasının ilgili hükümleri dahi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Kalkınma ve planlama anlayışının tümüyle terkedilmesi, izlenen üretimden yatırımdan kopuk politikalar, bilim ve teknolojiye, teknolojik atılımlara gerekli desteğin verilmemesi, bu alanlardaki dışa bağımlılığın daha da pekiştirilmesi, meslektaşlarımızın toplumsal etkinliğini azalttığı gibi, içinde yaşadığımız toplumun yaşam standartlarını da kötüleştirmektedir.

Tüm bunların yanı sıra üretim-yatırım-eğitim ve istihdam planlamasından kopuk bir şekilde, alt yapısı ve akademik kadrosu oluşturulmadan açılan üniversiteler mühendis sayısının hızla artmasına ve özellikle genç mezunlar arasında derin bir işsizlik sorununun ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu süreç günümüzde 1600 TL asgari ücretle, esnek ve güvencesiz biçimde istihdam edilen mühendisler gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

Çalışma koşullarının giderek ağırlaşması, örgütsüzlük, yetersiz ücret, işsizlik tehlikesi, sigortasız çalıştırılma, mobing, insan onuruna yaraşır emeklilik sürecini yaşayamama meslektaşlarımızın ortak ve yaygın sorunu haline gelmiştir.

Bunlara ek olarak, pek çok mühendis, mimar ve şehir plancısı arkadaşımız mesleki yetersizlik sorunları; fazla mesailerde ücret verilmemesi; fazla çalıştırma, iş saatleri ihlali; sosyal hak ihlalleri ve özlük haklarına yönelik sorunlarla yüz yüzedir.

Krizde yoğunlaşan işsizlik tehdidi ile yeni mezunların tecrübesizliği daha kolay suiistimal edilmekte ve çalışma hayatına devam eden meslek mensuplarımız daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadır. Bildiğiniz gibi üyelerimizin temel ücret hakkını güvence altına almak amacıyla TMMOB ve SGK arasında imzalanan “Asgari Ücret Protokolü” iktidarın emekçilere dönük politikalarının sonuçlarından biri olarak SGK tarafından tek taraflı olarak feshedilmiştir.

İçinden geçtiğimiz kriz, yaşadığımız sorunların hayatımıza etkilerini daha da büyütmektedir. Bu durum, bizim gibi mesleki demokratik kitle örgütlerinin üyelerinin çıkarlarını korumak için üstlenmesi gereken sorumluluğu daha da artırmaktadır.

Ülkemiz, halkımız, mesleğimiz ve geleceğimiz için çıkış yolu bellidir.

Öncelikle ve ivedilikle ülkemiz kaynaklarının rant ve talan ekonomisi ile heba edilmesine artık daha güçlü bir şekilde dur demek gerekmektedir.

Ülkemizin kaynakları, küresel güçlerin baskısından bağımsız bir şekilde değerlendirildiğinde, bilimi ve teknolojiyi esas alan, AR-GE ve inovasyona ağırlık veren, yerli yatırımcıyı özendiren ve koruyan, devletin ekonomideki yönlendiriciliğini artıran, dış girdilere bağımlı olmayan, öznesine sosyal devlet anlayışını oturtan, istihdam odaklı ve planlı bir kalkınmayı öngören politikalar uygulandığında, durum değişecektir.

Planlama, sanayileşme ve kalkınmada halkçı, toplumcu bir model ve bağımsız bir siyasi irade ile bunu gerçekleştirmek olanaklıdır

Değerli arkadaşlar,

Bizler TMMOB olarak mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarının, ülkenin genel sorunlarından ayrılamayacağını söyleyen bir anlayışı savunuruz. Bunun anlamı, üyelerimiz için iyi ve doğru olanın, toplumun genel çıkarı için de iyi ve doğru olduğudur.

Aynı şekilde toplumun genel çıkarı için iyi ve doğru olan da, üyelerimiz için de iyi ve doğrudur. Bu durum TMMOB’nin 1970’li yıllardan bugüne taşıdığı mücadele diyalektiğidir.

Bizler dün olduğu gibi bugün de üyelerimizin, ülkemizin ve mesleğimizin geleceğini savunmaya devam edeceğiz. Karanlığa karşı aydınlığı; baskıcı, otoriter yönetim anlayışına karşı, özgürlük ve demokrasiyi; ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği linç kültürüne karşı, bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamayı; paranın tek egemen güç olduğu piyasa anlayışına karşı eşitliği ve adaleti savunmaya devam edeceğiz. Emekçi sınıfların haklar mücadelesine; halkımızın işsizlik, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadelesinde taleplerine sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Çalıştayımızın düzenlenmesinde emeği geçen düzenleme kurulu üyelerimize hepinizin huzurunda teşekkür ediyorum. Burada yürütülecek tartışmaların sorunlarımızın çözümüne ve örgütlülüğümüzün büyütülmesine katkı vereceğine olan inancımla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü, Yaşasın Mücadelemiz!

Emin KORAMAZ


Okunma Sayısı: 3134