“Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı” (Esas Numarası:1/1245-Başkanlığa geliş tarihi: 04/09/2006) üzerine Odamızın görüş ve önerileri yazımız ekinde gönderilmektedir.
Odamız görüş ve önerilerinin Tasarı üzerine yürütülecek çalışmalarda göz önüne alınması hususunda gereğini önemle arz eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Saygılarımızla.
EKLER :
1-Oda Görüşü ( 4 Sayfa)
DAĞITIM :
-TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığına
-TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına
-TBMM Tarım,Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığına
-Başbakanlığa
-Tarım ve Köyişleri Bakanlığına
EK-1:
“TARIM VE KIRSAL KALKINMAYI DESTEKLEME KURUMU KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN TASARISI” ÜZERİNE
TMMOB-JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI’NIN GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ
Kırsal kalkınma programlarının uygulanmasına yönelik faaliyetleri gerçekleştirmek üzere Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun kurulmasına ilişkin kanun tasarısı Başbakanlık web sayfasındaki “Kanun Tasarıları” bölümünden kamuoyuna duyurulmuştur. (http://www.basbakanlik.gov.tr/sour.ce/index.asp?wpg=9260FB83-A81D-4F1C-B0DE-C03A5D88E82A). Tasarı, 05.09.2006 tarihi itibariyle Türkiye Millet Meclisi Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu (Esas Komisyon) ile Plan ve Bütçe Komisyonu ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu (Tali Komisyon) gündeminde yer almaktadır
Ülkemizin en temel ulusal hedeflerinden birinin çağdaş bir kırsal kalkınma sürecinin oluşturulmasıdır. Kırsal kalkınma değişik şekillerde tanımlansa da Tasarının “Genel Gerekçe”sinde de vurgulandığı gibi “Kırsal kalkınma; kırsal alanda, sürdürülebilir doğal kaynak kullanımını esas alarak, kırsal kesimin gelir düzeyinin ve yaşam kalitesinin yükseltilmesini, gelişmişlik farklarının azaltılmasını, çevresel ve kültürel değerlerin korunmasını ve geliştirilmesini gözeten, sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri ve ihtiyaçları dikkate alan faaliyetlerin” bütününü kapsayan bir olgudur.
Ülkemizin afet gerçekliği gözönüne alındığında, yukarıdaki tanımlamaya afet güvenliği faktörünün de ilave edilmesi gerekmektedir. Kırsal yerleşim alanlarının kalkınması bu alanlarda gerçekleştirilecek her türlü proje ve uygulamada afet duyarlılığının korunması yoluyla sağlanabilir.
Kırsal kalkınmanın ana ekseni toprak ve su kaynaklarının korunması, fiziki çevrenin risk faktörü olan afetlere karşı mücadeledir. Günümüzde ülke nüfusunun %50’sinin kırsal alanda yaşadığı düşünülür ise, bu kalabalık nüfusun toprak, su vb doğal kaynaklar üzerinde yaratacağı baskı ve kontrolsüz (plansız) kullanım biçimleri, sınırlı doğal kaynaklarını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Yine bu kalabalık nüfusun, çoğunlukla mühendislik hizmetleri görmemiş, yanlış yerseçim kararları ile belirlenmiş alanlarda kalitesiz yapılarda ikamet etmesi gerçekliği, kırsal alanların geleceğine ilişkin kararlarda afet risklerini önemli kılmaktadır.
Tarımın birincil girdisi sudur. Toplam suyun %70 kadarını tarım sektörü tüketmektedir. Su olmaksızın tarım düşünülemez ama su yönetimi tarlada ürün yetiştirmek veya bir inşaat meselesi değildir. Maalesef tarım sektörünün yaklaşımı böyle olduğu içindir ki bugün Konya ovası kurumuş, sulak alanlar yok olmuş, yeraltısuyu etkileşim çalışmaları yapılmadan batak alanlar derin drenajlarla kurutularak suyun hidrolik yönü değiştirilmiştir. Hidrojeolojik araştırmalardan yoksun bir şekilde hayata geçirilen projeler, Ankara-MOGAN Gölünde olduğu gibi, gölleri besleyen mikro havzalar üzerinde tarımsal amaçlı göletler inşa edilmesi sonucu göller ciddi risklerle karşı karşıya kalmaktadır.
Suyu bulan,onun bulunma koşullarını belirleyen,rezervini,kalitesini, geleceğe yönelik işletim kapasitesini ve çevresel kirliliğe karşı korunma şartlarını belirleyen meslek grubu jeoloji mühendisleridir. Ayrıca su depolama ve taşıma sistemlerinin koşullarını belirleyen depolanabilir su miktarı zemin ve stabilite sorunları ile ilgilenerek çözümler üreten, buna bağlı projeleme geliştirimini belirleyenlerde jeoloji mühendisleridir. Uygulamada buna riayet edilmediği için inşaat maliyetleri katlanarak büyümekte veya sürekli tesis rehabilitasyonu gerekli olmakta veya , maalesef , Türkiye’nin ovaları tek tek elden çıkmaktadır.
Jeoteknik çalışmalar,malzeme etütleri,şev stabilite çalışmaları,su boşalım sorunları, taşkın kontrol yapıları, havza ıslahı, dere tahkimatları, kırsal alanda yerleşim alanlarının belirlenmesi, kanalizasyon deşarj ortamları ve ilgili tüm faaliyetlerinin çevre etki değerlendirilmesinin hazırlanmasında da çevre mühendisi ile birlikte çalışırlar.
Kırsal kalkınma entegre bir yaklaşım olup bölgesel kalkınma planları çerçevesinde kırsal alt yapı (içmesuyu, yol, sulama yapıları ,toplulaştırma ,dere ıslahı taşkın önleme yapıları, erozyon önleme faaliyetleri,turizm alt yapısı, sosyal altyapı,sağlık hizmetleri,eğitim altyapısı) ile gelir yaratıcı (ormancılık,balıkçılık,hayvancılık, meyve ,et-sebze işleme üniteleri, süt ürünleri işleme) faaliyetlerinden oluşur.
Doğu Anadolu Kalkınma Projesi Kapsamında Kars bölgesinde hayvancılığı desteklemek için gerekli olan en önemli yatırım alanlarından birisi hayvan içmesuyu göletlerinin yapılmasıdır , bu çalışmada gölet yerlerinin seçilmesi topoğrafik ve jeolojik açıdan seçilen yerin su depolamaya teknik açıdan elverişli olup olmadığına ilişkin çalışmalar Jeoloji Mühendisleri tarafında yürütülmüş ve DPT‘ye sunulmuştur.
Kırsal Kalkınma çerçevesinde,seracılıkta kullanılan jeotermal suların yol açtığı jeotermal kaynaklı kirlilikle ilgili çevresel problemlerin çözümüne ilişkin mühendislik çalışmaları; çölleşmeye neden olan faktör analizlerinde araziyi oluşturan jeolojik formasyonların (kaya birimlerinin) bozuşma ve hava şartlarına bağlı olarak gösterdikleri parçalanma taşınma ve su ile ilişkilerinin belirlenmesi; yer altı su seviyesinin durumu ve değişimi; erozyon önleme çalışmalarında seçilen seki alanlarının belirlenmesi için jeolojik yapıya bağlı olarak arazinin akaçlama sisteminin ve drenaj karakterleri belirlenmesi, buna bağlı olarak proje özelliklerinin tespiti; batak arazilerin iyileştirilmesi bakımından zemin ve su durumunun tespiti ve uzaklaştırma yöntemleri ve çevresel etkisinin değerlendirilmesi; kirlenen su taşıyıcı kaya birimlerinde suyun hareket yönünün belirlenmesi ile ilgili teknik haritalama ve jeokimyasal çalışmaların yürütülmesi; tarımsal kirliliğin ve kontrolü ve yer altı /yerüstü sularını ne şekilde etkilediği taşınabilme koşulları hususlarının tespiti, Jeoloji Mühendisleri tarafından yerine getirilen mühendislik hizmetleridir.
Genel olarak, toprak ve su kaynakları başta olmak üzere kırsal kalkınmaya destek verecek metalik (demir, bakır vb), metalik olmayan (kum, çakıl, tuz vb) ve enerji (kömür,jeotermal vb) kaynaklarının korunması ve etkin kullanımı, kırsal yerleşimlerin doğal afetlere karşı korunması süreçleri üzerine gerçekleştirilecek her türlü planlamanın sadece kırsal kalkınma açısından bakmak yanlış olup doğal kaynaklar ve afet zararlarının azaltılmasına ülke genelinde bütüncül olarak bakılması gereklidir. Kırsal bazda yapılacak planlamayı ülke geneliyle bütünleştirecek bir yaklaşımın sağlanması yararlı olacaktır.
Yukarıda belirtmeye çalıştığımız genel çerçeve ışığında kırsal kalkınma süreçlerinin ve bu süreçleri ülke geneli ile bütünleştirecek bir anlaşın inşasında etkin roller üstlenebilecek meslek disiplinlerinden bir Jeoloji Mühendisliğidir.
Jeoloji Mühendisliği (Geological Engineering); Jeoloji biliminin veri, teknik ve ilkelerini her türlü mühendislik kullanıma sunmak üzere, proje alanının 4 boyutlu (x-y-z-t) jeolojik modelini hazırlamak ve jeolojik verileri yorumlamak; yeraltısuyu ortam ve hareketleri ile kaya ve zemin özelliklerine ilişkin kavramsal modelleri ortaya koymak; mühendisliğin sanat ve bilime dayalı tanımı çerçevesinde, yerkabuğunu oluşturan malzeme özelliklerini incelemek, tanımlamak, sorunları önceden belirlemek ve sorunlara karşı mühendislik çözümlerini geliştirmek olan mühendislik dalıdır.
Bugün Jeoloji Mühendisliği, diğer mühendislik disiplinleri ile kentsel ve kırsal yerleşimlerin daha sağlıklı, güvenli ve çevreye duyarlı bir yaşam alanı haline gelmesi için madencilikten enerji sektörüne, ulaşım ve yerleşim politikalarının oluşturulmasından içme ve yeraltı sularına; büyük mühendislik projelerinden, doğal çevre ve çevrenin korunmasına, küresel ısınmaya, insan sağlığı ve güvenliği konuları gibi geniş bir uygulama alanı içinde hizmet üretmektedir.Bu gerçekliğe rağmen ülkemizde Jeoloji ve Jeoloji Mühendisliğinin hak ettiği yeri aldığını ne yazık ki söyleyemiyoruz.
Örneğin, Tasarının “Kurum personelinin statüsü, hakları ve atanmaları” başlıklı 14. maddesinin 3üncü fıkrasında Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu bünyesinde görev alabilecek ziraat, veterinerlik, su ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, makine, hukuk, kamu yönetimi, iktisat, maliye, işletme, uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, şehir ve bölge planlama, istatistik, sosyoloji gibi değişik meslek disiplinlerinin tanımlanmış olmasına rağmen Kırsal Kalkınma süreçlerinde en temel rolleri üstlenebilecek Jeoloji Mühendisliğine yer verilmediği görülmektedir.
Bu tür kuruluşlarda çalışan personelin geçmiş proje ve uygulamadan gelme tecrübesi önemli olmaktadır çünkü tasarıya göre; kurum proje seçim alanlarını belirledikten sonra bu projeleri kendi personeli ile mi değerlendirecektir yoksa dışarıdan bağımsız uzman tutarak mı? Eğer kurum personeli proje değerlendirme ve yürütme süreçlerine doğrudan müdahilse o zaman da “jeoloji Mühendisleri” kurum personelinin dışında tutulmaması gerekir.
Tasarının “Genel Gerekçesi”nde belirtilen ifadelerin hayata geçebilmesi için toprak, su, doğal kaynakların araştırılması, kullanımının planlanması gibi kendi asli görevlerini oluşturan konularda Jeoloji Mühendisliği etkin roller üstlenmelidir. Bu temelde, Tasarının 14üncümaddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi ve Jeoloji Mühendisliğine hak ettiği yerin verilmesi gereklidir. Bu durumun bilimin ve kamu yararının doğal bir sonucu olduğu inancındayız. Sonuç olarak Tasarının 14üncü maddesinde sayılı meslek disiplinleri arasına Jeoloji Mühendisinin ilave edilmesi uygun olacaktır.
Diğer yandan, Kurumun Personel Rejimini düzenleyen 14üncü maddede Kurum personelinin sözleşmeli kadrolarda istihdam edilmesinin öngörüldüğü ifade edilmektedir. Sosyal Devletin tasfiyesi sürecinde, kamu personel sisteminin değiştirilerek “iş güvencesini” ortadan kaldıracak bir sistemin inşasının düşünüldüğü bilmektedir.
Kurumda da öne çıkartılan sözleşmeli çalışma yerine iş güvenceli bir personel sistemin uygulanması savunularak Tasarıda değişiklik önerilmektedir.
Tasarıya ilişkin yürütülecek çalışmalarda aşağıda belirtilen madde önerisinin gözönüne alınması yararlı olacaktır.
YENİ MADDE ÖNERİSİ:
“Kurum personelinin statüsü, hakları ve atanmaları
MADDE 14- (1) Kurumda hizmetler 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ile diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın bağlı olarak istihdam edilen sözleşmeli personel eliyle yürütülür.
(2) Başkan Bakanın önerisi üzerine müşterek kararla atanır. Genel Koordinatör, Hukuk Müşaviri, Koordinatör, il koordinatörleri, uzman, denetçi ve danışmanlar Başkanın teklifi üzerine Bakan onayıyla, bunların dışında kalan diğer personel ise Başkan tarafından atanır.
(3) Kurumda istihdam edilecek personelde Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen genel şartlara ek olarak; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, il koordinatörü, uzman, denetçi ve danışman pozisyonlarında istihdam edilecekler için jeoloji, ziraat, veterinerlik, su ürünleri, gıda, kimya, orman, çevre, inşaat, makine, hukuk, kamu yönetimi, iktisat, maliye, işletme, uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri, şehir ve bölge planlama, istatistik, sosyoloji dallarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından en az lisans düzeyinde eğitim görmüş ve istihdam edileceği alanla ilgili olarak asgari; Başkan, genel koordinatör, koordinatör, hukuk müşaviri ve danışman için sekiz yıl, il koordinatörü için altı yıl, uzman ve denetçi için üç yıllık iş tecrübesine sahip olma şartları aranır.
……………………………….”
Okunma Sayısı: 3123