TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, açılış konuşmasında Odalarımızın genel kurul süreçleri, OHAL karşıtı çalışmalarımız, meslek örgütlerine yönelik saldırılar, 24 Haziran seçimleri konularına değindi.
Emin Koramaz`ın konuşmasının ardında TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, TMMOB`nin son 6 ayda yaptığı çalışmalara ilişkin sunum gerçekleştirdi. Ardından danışma kurulu üyelerinin gündeme ilişkin konuşmalarına geçildi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın konuşması söyle:
Sayın Başkanlarım,
Sayın Onur ve Denetleme Kurulları Üyeleri,
Birlik ve Odalarımızın Sayın Yöneticileri,
Sayın Meslektaşlarım,
44. Dönem Beşinci Danışma Kurulu toplantısına hoş geldiniz. TMMOB Yönetim Kurulu adına sizleri dostlukla selamlıyorum.
Biliyorsunuz her çalışma döneminde dört Danışma Kurulu toplantısı yapıyoruz. Ama bu dönem referandum çalışmaları sırasında gerçekleştirdiğimiz Olağanüstü Danışma kurulumuzla birlikte bu beşinci danışma kurulumuz oluyor.
Çalışma dönemimizin bu son danışma kurulu aynı zamanda odalarımızın yeni seçilen yönetim kurullarıyla gerçekleştirdiğimiz ilk danışma kurulu toplantımız. Oda yönetimlerine ve kurullarına seçilen tüm arkadaşlarımızı kutluyorum ve çalışmalarında başarılar diliyorum.
Birçoğuna benim de katıldığım Oda genel kuruları, üyelerimizin TMMOB örgütlülüğüne sahip çıkma iradesini açık biçimde gösterdiği süreçler oldu.
Genel kurullarda kürsü kullanan tüm üyelerimiz, birliğimize yönelik saldırılar karşısında boyun eğmeyeceklerini dile getirdiler.
Toplumsal muhalefetin baskı ve zorbalıkla sindirilmeye çalışıldığı bu faşizan dönemde TMMOB’nin ilerici, devrimci, toplumcu geleneği savunmak konusunda en ufak bir tereddüt dahi göstermeyen TMMOB örgütlülüğünü saygıyla selamlıyorum.
Genel kurul süreçlerinde ortaya çıkan bu kararlı tablo, önümüzdeki dönem çalışmaları için güvenimizi ve cesaretimizi daha da artırmaktadır.
Değerli Arkadaşlar;
Biliyorsunuz ülkemiz, fiili olarak 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana, resmi olaraksa 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden bu yana Olağanüstü Hal rejimi ile yönetiliyor.
TMMOB olarak 2 yıldır yaptığımız tüm açıklamalarda, OHAL rejiminin darbecilere karşı değil, halka karşı, emek ve demokrasi güçlerine karşı ilan edildiğini dile getirdik.
OHAL rejiminin AKP’nin olağan yönetim biçimi haline geldiğini, normal şartlarda AKP’nin ülkeyi yönetme şansının ve yeterliliğinin kalmadığını her defasında vurguladık.
Bir önceki Danışma Kurulumuz sonrasında DİSK, KESK ve TTB ile birlikte yürüttüğümüz “OHAL değil Demokrasi” kampanyası boyunca OHAL ve KHK rejimine karşı tutumumuzu kamuoyuyla paylaştık.
Siyasi partilere ve emek-meslek örgütlerine gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerle, Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz kitlesel forumlarla demokrasi güçlerinin OHAL karşıtı sözünü ve mücadelesini ortaklaştırmaya çalıştık.
Bu çabamızı büyük şehirlerle sınırlı tutmayıp, İl Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla yaptığımız ortak açıklamalarla mücadeleyi yaygınlaştırmaya çalıştık. Kampanya kapsamında İzmir’de gerçekleştirmek istediğimiz miting iptal edildi.
Tüm bu çalışmalar OHAL’in uzatılmasına engel olmasa da toplumun genelinde OHAL karşıtı tavrın daha cesur biçimde ifade edilmesinde noktasında önemli bir çalışma yürüttük.
Toplumsal desteğini tamamen yitiren, devletin kurumsal işleyişini sürdürülemez hale getiren AKP’nin ülkeyi yönetmesi için OHAL’in bile yetersiz kaldığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Ocak ayı içerisinde başlatılan Afrin Operasyonu bunun en açık göstergesidir.
Afrin Operasyonu ülkenin güvenlik ihtiyacından çok, AKP’nin siyasal ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Parti içindeki “metal yorgunluğu” tasfiyeleri, Rıza Sarraf Davası, Man Adası gibi gündemlerden sıyrılmak, AKP-MHP ittifakına toplumsal taban oluşturabilmek için gündeme gelen bu operasyon, aynı zamanda ülke içerisindeki barış ve demokrasi güçlerine karşı saldırı için de yeni bir fırsat yaratmıştır.
Değerli Arkadaşlar;
Savaş psikolojisindeki kamuoyunun hassasiyetlerini arkasına alarak “millilik” söylemi üzerinden başlatılan bu saldırıda, aralarında Birliğimizin de bulunduğu akademik meslek odaları bizatihi Cumhurbaşkanı ve Hükümet sözcüleri tarafından hedef gösterilmiştir.
Bu saldırılar, barıştan, demokrasiden ve özgürlüklerden yana sesimizi asla kısamadı.
Birliğimizi hedef alan saldırılar karşısında bizim en büyük gücümüz, örgütlülüğümüzdür.
Tüm süreci Odalarımızla ve üyelerimizle paylaşarak, diğer meslek örgütleriyle birlikte davranmanın yollarını arayarak yürüttük.
Oda başkanlarımızla ve örgütümüzle yaptığımız değerlendirme toplantıları sonrasında gerçekleştirdiğimiz 10 Şubat 2018 tarihli Yönetim Kurulu toplantımızda aldığımız kararda:
Bu süreçte diğer akademik akademik meslek odalarıyla da bir dizi toplantı yaptık ve atılacak adımlar konusunda farklı yaklaşımlar olsa da sürecin bütününü birlikte göğüslemek gerektiği noktasında önemli bir irade ortaya çıkardık.
Yaptığımız görüşmeler sonucunda bugüne kadar sıkça karşılaştığımız gibi yeni bir yasa taslağı hazırlandığını öğrendik. Yasa taslağında özetle:
Yasa taslağının içeriğinde ne olursa olsun bizler bugüne kadar örgütlülüğümüzün özerk yapısına müdahale etmek isteyen, üyelerimizin iradesini yok sayan dayatmalara karşı nasıl direndiysek, bu taslağa karşı da o şekilde direneceğiz.
Bu mücadele, önümüzdeki dönemin en öncelikli görevidir. Tüm örgütümüzü bu doğrultuda hazırlamamız gerekmektedir.
Değerli Arkadaşlar;
Konuşmamın başında ülkemizin bir yöneteme kriziyle karşı karşıya olduğunu dile getirmiştim. Bunun en açık göstergesi MHP ve AKP tarafından, yani ülkeyi bu batağa sürükleyenler tarafından alınan baskın seçim kararıdır.
Bizler 16 Nisan referandumu sırasında yeni önerilen sistemle ülkenin yönetilemeyeceğini, siyasi krizlere gebe olduğunu defalarca vurgulamıştık.
Referandumun üzerinden daha 1 yıl bile geçmeden tarih bizi haklı çıkardı. Tek adam, tek parti ülkeyi derin bir ekonomik ve siyasi krize sürükledi.
Rejimin gayrı resmi ortağı olan Bahçeli seçim çağrısını “Türkiye`nin 3 Kasım 2019`a kadar dayanması kolay değildir. 3 Kasım 2019`a kadar ulaşmak her dakika zorlaşmaktadır.” sözleriyle yaparak yaşanan derin krizi en açık şekilde ortaya koymuştur.
16 Nisan Referandumunun ikinci ayağı durumunda olan 24 Haziran seçimleri bizlerin yaşadığı bu derin siyasi krizden kurtulmamız, AKP rejiminden kurtulmamız, tek adam rejimine hayır dememiz için son şans durumundadır.
TMMOB örgütlülüğü disiplinli ve üretken çalışmasıyla 16 Nisan Referandumunun en göze çarpan yapısı olmuştur.
16 Nisan’daki çalışma azmimizi ve üretkenliğimizi hiç kaybetmeden yeniden meydanlara çıkacağız.
Ulaşabildiğimiz tüm yurttaşlarla güçler ayrılığına dayalı bir anayasal demokrasi zemininde tek adam rejimine karşı mücadeleyi ortaklaştıracağız. Hangi siyasi partiyi destekliyor olursak olalım bu bizim yurttaşlık görevimiz ve kamusal sorumluluğumuzdur.
Ülkemizi siyasal ve ekonomik krize sürükleyenleri; halk iradesini gasp etmek isteyenleri; demokrasiyi, lâikliği ve hukuk devleti ortadan kaldırmak isteyenleri; saltanat hayalleri peşinde koşanları hayal kırıklığına uğratacağız!
Önümüzde tam 50 gün kaldı. Bu 50 gün boyunca ülkemize, halkımıza, mesleğimize ve meslek alanlarımıza sahip çıkmak için mücadeleyi yükselteceğiz.
Bu kapsamda tıpkı Anayasa referandumu sürecinde olduğu gibi Birlik görüşlerimizi ifade edeceğimiz etkili bir çalışma yürütmemiz gerekmektedir.
Ülkemizin içerisine sürüklendiği karanlığın sorumlularına ve geleceğimiz için dayatılan koyu kanlığa hayır diyeceğimiz bir çalışmayı bu süre içerisinde örgütleyebileceğimizi düşünüyorum.
TMMOB elbette herhangi bir siyasi partiyi ve adayı işaret etmeyecektir ancak ülkemizi yaşanmaz hale getirenleri ve onların yanlış politikalarını işaret eden, teşhir eden bir hattı izleyecektir.
Kaba hatlarıyla yapacağımız çalışma Anayasa referandumu dönemi ortaya koyduğumuz çerçevenin izinden gitmelidir. Özet olarak ifade edersek;
TMMOB, cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, 150 yıllık geçmişi bulunan Anayasal kazanım ve birikimleri savunmuştur.
TMMOB,
TMMOB tek adam rejimine, dikta rejimine hayır demiştir.
Bugün de yapmamız gereken aynı anlayış ve kararlılıkla
Danışma Kurulumuzda yapılan değerlendirmeler ışığında TMMOB ve Odalarımızın ilgili kurullarını seçim sürecine ilişkin ortak bir program yapmak üzere önümüzdeki günlerde toplantıya çağıracağız ve bu süreçte kendi rengimizi cesurca ortaya koyacağız. Şimdiden örgütümüzün emektar kadrolarına kolaylıklar diliyorum.
Değerli Arkadaşlar,
1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma gününde milyonlar ile omuz omuza meydanları doldurduk. Baskının giderek arttığı ve basın açıklamalarının dahi engellendiği, yasaklandığı bir ortamda 1 Mayıs meydanlarını dolduran kalabalıkların cesareti bir gösterge oldu. Emekçiler, iktidarın çizdiği sınırlara hapsolmayacağını ve boyun eğmeyeceğini net bir şekilde ifade etmiş oldu.
1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında meydanları dolduran yüzbinlerce emekçi, bizlerin umudunu çoğaltmıştır.
TMMOB, bu dönemde 1 Mayıs mitinglerinin organize edilmesinde üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmek için çaba harcamıştır. Ülkenin dört bir yanında İKK’larımız tertip komitelerinde yer almış, mitinglerin hazırlık çalışmalarında ter dökmüştür. TMMOB kortejleri meslektaşlarımızın talepleriyle, emekçilerin genel talepleriyle alanlarda yerini almış, öğrenci arkadaşlarımızın pankartları ve dövizleriyle renklenmiştir. İstanbul’da yürütülen çalışmalar ve Ankara Kızılay meydanında açılan stantda TMMOB kadroları yoğun bir şekilde yer almıştır. Eski Birlik başkanımız, Odalarımızın başkanları ve yöneticileri, TMMOB ve Oda çalışanları, Ankara İl Koordinasyon Kurulu bir hafta boyunca Kızılay’da stand açmış ve başkentin göbeğinde emekçilerin taleplerini görünür kılmıştır. OHAL koşullarının en ağır biçimde yaşandığı, insan hakları heykelinin bile bariyerlerle gözaltına alındığı Ankara’da arkadaşlarımızın göstermiş olduğu emek ayrı bir anlam da ifade etmektedir. Bu çaba içerisinde yer alarak güneş altında bir hafta boyunca erken “amele yanığı” sahibi olan arkadaşlarıma emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Bu 1 Mayıs OHAL baskısının ve güvenlik endişelerinin insanları sokağa çıkmaktan artık alıkoymadığının göstergesi olmuştur. Güzel günler göreceğiz sloganıyla meydanları dolduran emekçileri huzurlarınızda bir kez daha selamlıyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Geride bıraktığımız altı aylık süre içerisinde öne çıkan bir diğer konu da Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi oldu.
Afrin Operasyonu devam ederken ve iktidar “Millilik” söylemiyle bizleri hedef alırken ülkenin en eski milli varlıkları olan Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi, iktidarın ikiyüzlülüğünün en açık göstergesi olmuştur.
Bildiğiniz gibi şeker fabrikaları ülkemizin sanayisi ve tarımı kadar kentleşmesi ve modernleşmesi açısından da önemli kuruluşlardır. Cumhuriyetin sanayileşme vizyonunun da simgesi durumundadır.
Ne var ki, halka ait olan ne varsa özelleştirme, kamusal varlıkları sermayeye peşkeş çekme gayretiyle kendisinden önceki tüm iktidarları geride bırakan AKP, son 1 ay içerisinde 14 fabrikamızı özelleştirdi. Özelleştirme öncesi dönemde İl Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla yerellerde yürütülen mücadelenin aktif parçası olduk. TMMOB olarak bu sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Halkımızın alın terinin ürünü olan kamusal birikimlerin, yeraltı, yerüstü kaynaklarımızın ve bütün varlıklarımızın talanına kararlılıkla karşı durmaya devam edeceğiz.
Bu kamusal tutumuzu ve mücadele çizgimizi geçtiğimiz aylarda bir kez daha gündeme gelen Nükleer Santraller ve Eskişehir Alpu’da yapılmak istenen Termik Santral için de göstermeye devam edeceğiz. Nükleer Santral projelerinin olduğu Mersin, Sinop ve Kırlareli’nde ve Eskişehir’de mücadeleyi sürdüren, çevrenin ve kamu kaynaklarının korunması için halkı seferber eden arkadaşlarımıza ve İl Koordinasyon Kurulumuza huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Yoğun bir mücadele sürecinden geçiyoruz ve bu mücadele sürecinin aktif bir parçası olmaya devam ederken, meslek alanlarımıza yönelik bilimsel ve teknik birikimleri geliştirebilmek için de çabamızı sürdürüyoruz.
Genel kurullar öncesi dönem, TMMOB örgütlülüğünün teknik kongre, sempozyum ve sergilerinin gerçekleştirildiği dönemdi. Bu dönem boyunca TMMOB’ye bağlı Türkiye’nin her yanında mesleki alanlarımıza ilişkin 200’e yakın teknik etkinlik gerçekleştirdi.
Bu dönemde TMMOB bünyesinde de Kongre, Kurultay ve Sempozyumlar gerçekleştirdik.
Katkı veren tüm yöneticilerimize, üyelerimize ve çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi 31 Mayıs-3 Haziran tarihleri arasında Birliğimizin 45. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştireceğiz. Oda genel kurullarımızda ortaya çıkan Birliğimize, değerlerimize ve geleneğimize sahip çıkma iradesinin TMMOB Genel Kurulunda bir kez daha güçlü biçimde haykırılacağından şüphem yok.
Bu zorlu dönemde mücadeleye omuz veren siz değerli arkadaşlarıma bir kez daha başarılar diliyorum. Yarınlar bizim olacak, yarınlar güzel olacak!
İnsanca yaşayabileceğimiz bir Türkiye ve dünya umuduyla, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Yaşasın TMMOB, Yaşasın Mücadelemiz!
Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Okunma Sayısı: 3170