(22.04.2018 - 00.00.0000)
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI 26. OLAĞAN GENEL KURULU
SONUÇ BİLDİRGESİ
26. Olağan Genel Kurulumuzu gerçekleştirdiğimiz bu süreçte, görece de olsa bugüne kadar var olan adaletin, hukukun, demokrasinin ve insan haklarının yok edildiği OHAL koşullarını yaşamaya devam ediyoruz.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ve KHK Rejimi ile AKP’nin fiili darbesi gerçekleşmiş ve rejim değişikliğine giden bir yol açılmıştır. Bu süreçte, TBMM fiilen işlevsiz hale getirilirken, yasama-yürütme ve yargı tamamen tek bir kişinin emrine girmiş; Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’da belirtilen “Demokratik, Laik, Sosyal Hukuk Devleti” niteliği tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
Bugün, AKP`nin sivil ve fiili darbesi ülkemizde hala yaralar açmaya devam etmekte, baskı ve zulmün istikrarı olan OHAL, sürekli hale getirilmek istenmektedir. Yerleştirilmeye çalışılan parti devlet anlayışı, bir yandan Türkiye’yi daha gerici bir siyasal zemine oturturken öte yandan, kendisine karşı olan bütün kesimleri; üniversitede, bürokraside, yargıda, medyada, devlet içerisinde tasfiye ederek tüm kurumları partili hale getirmeye devam etmektedir.
15 Temmuz sonrasında, OHAL ve KHK’lerin gücüyle sadece darbeye katılmış olanlar hedefe konulmamış, tüm muhalefet hareketi ve demokrasi güçleri iktidarın hedefi olmuş ve Cumhuriyet tarihinin en büyük tasfiyeleri yapılmıştır. Yaşadığımız bu süreçte, milletvekilleri, parti başkanları, belediye başkanları, gazeteciler tutuklanmış; gazeteler kapatılmıştır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı bu ortamda, AKP’nin haksız, hukuksuz, keyfi uygulamalarına eleştiri getiren, muhalif olan tüm kesimlerin susturulması için OHAL seferber edilmiştir.
OHAL süresince 2500 TMMOB üyesi mühendis, mimar ve şehir plancısı olmak üzere, KHK’lar ile 130 binin üzerinde kamu çalışanı ihraç edilmiştir. 2017 yılı boyunca beş grev OHAL gerekçesi ile engellenerek yaklaşık 25 bin işçinin hakkı gasp edilmiş, OHAL döneminde artan iş cinayetleri “fıtrat”a bağlanarak sorumlular yargılanamaz hale getirilmiştir.
TMMOB örgütlülüğü ile birlikte "darbeye de diktaya da teslim olmayacağız demokratik bir Türkiye’yi savunmaya devam edeceğiz" yaklaşımı ile konuyu ele alan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, OHAL’in derhal kaldırılmasını, evrensel hukukun ve insan haklarının bu ülkeye hakim olmasını; demokrasiyi, laikliği, barışı, emeği, eşitliği, özgürlüğü ve adaleti bir bütün olarak savunmayı bu süreçte daha acil bir görev olarak görmüş; bu görevin toplumsal sorumluluğunu önümüze hedef olarak koymuştur.
Bütün bu yaşananlarla birlikte, OHAL, gerici-mezhepçi bir toplumsal yapının inşası için kullanılmış; siyasi iktidarın kendi varlığını sürdürebilmek adına çağdaş, bilimsel, laik eğitimden vazgeçilerek; sorgulamayan, itaatkar ve kanaatkar nesiller yetiştirmeyi hedefleyen dinselleştirilmiş bir eğitim sistemi yaratılmıştır. Bu gelişmenin bir parçası olarak, uzunca bir süredir liyakattan, bilimsel üretkenlikten uzaklaştırılan üniversitelerimiz, adına uygun olarak evrensel olması gerekirken `yerli ve milli üniversite’ anlayışı ile geri bir dönüşüme tabi tutulmuştur. Bu süreçte, üniversitelerimiz, evrensel bilim ve düşünceyi kucaklayıp, en geniş düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olmaktan daha da bir uzaklaştırılmış; özerk, demokratik bir üniversiteden, çağdaş, bilimsel bir eğitimden bahsetmek neredeyse imkansız hale gelmiştir. Üniversitelerimizin evrensel değerlere sahip, bilim üreten, şiddet içermeyen, insan onurunu ve haysiyetini incitmeyen her türlü düşünce ve eylemin ifade edildiği, dünya üniversiteleri ile yarışan, uluslararası standartlarda eğitim veren kurumlar haline getirilmesi gereği açıktır.
Dün olduğu gibi bugün de, ele geçirilip yandaşlaştırılamayan TMMOB ve bağlı odaları siyasi iktidarın hedefinde bulunmaktadır. TMMOB ve bağlı odalarının “idari ve mali denetimine” yönelik Bakanlar Kurulu kararları alınıp tebliğler çıkarılarak; odalarımız ve TMMOB siyasi iktidarın hiyerarşik denetimi ve vesayeti altına alınmaya çalışılmaktadır. Anayasa’nın, “meslek kuruluşları üzerinde devletin idari ve mali denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir” hükmüne ve bu yönde bir kanun düzenlemesi bulunmamasına rağmen, hukuksuz uygulamalar ile TMMOB ve odalarımız baskı altına alınarak susturulmak istenmektedir. Yine, siyasi iktidar tarafından, ele geçirilemeyen TMMOB ve odalarımıza alternatif odalar oluşturma niyetleri de bu dönemde iyice açığa çıkmış bulunmaktadır.
Ülkemizin, mesleğimizin ve meslektaşlarımızın geleceğine olan sorumluluk bilinciyle; TMMOB’nin ve odalarımızın idarelerden ve sermayeden bağımsız ve özerk, bütüncül yapılarını korumaya; siyasi iktidarın bilime, tekniğe ve akla aykırı, halkın çıkarlarına ters düşen uygulamalarına karşı durmaya; doğayı, yaşam çevremizi korumaya, afetlere karşı sağlıklı ve güvenli yerleşim alanlarının yaratılmasını savunmaya devam edeceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz.
Diğer taraftan, artan yoksulluk, işsizlik ve iktidarın uyguladığı sosyal politikalar toplumda şiddet eğilimini ve aile içi şiddeti de artırmıştır. Şiddete en fazla kadınlar ve çocuklar maruz kalmış; Sadece 2017 yılında 389 kadın ve 20 çocuk öldürülmüştür. Ceza indirimleri ile kadına yönelik şiddet teşvik edilirken, müftülere nikah kıyma yetkisi verilerek çocuk gelinlerin artması ve çok eşlilik meşrulaştırılmıştır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, ayrımcılığa, kadına yönelik şiddete, kadını eve kapatan politikalara karşı çıkmaya; eşit, özgür bir dünyayı savunmaya, kadın meslektaşlarımızla her platformda yan yana olmaya devam edecektir.
Bugün, ülkemizde uygulanan politikaların bir sonucu olarak çok sayıda genç meslektaşımız işsizlik gibi çok yakıcı bir sorun ile karşı karşıyadır. Gerçek işsizlik oranının açıklanan resmi rakamların çok üzerinde, yüzde 17’ler seviyesinde olduğu ve işsiz sayısının da 5,5 milyona ulaştığı bağımsız araştırmalarca belirtilmekte; üniversite mezunu genç işsiz oranının da yüzde 20’leri aştığı ifade edilmektedir. Önemli sayıda genç meslektaşımız da maalesef bugün bu olumsuz tablonun içinde yer almaktadır. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, üretime, yatırıma, sanayileşmeye ve istihdama yönelik politikaların uygulanmasını savunmaya; mesleki hak ve yetkilerimizi genişletme çabasını yükselterek genç meslektaşlarımızın istihdamına katkı sunmayı öncelikli bir görev saymaktadır.
Bugün, çatışma ve şiddetin dört bir yanımızda hüküm sürdüğü günleri yaşamaya devam ediyoruz. Yaşanan çatışmalar, patlayan bombalarla şehirler yok edilirken, her gün insanlar ölmekte; milyonlarca insan yaşadıkları topraklardan göç etmek zorunda kalmaktadır.
Bütün komşularımızla, BM ve AB ülkeleri ile gerilimin tırmandırıldığı bu süreçte, son olarak çeşitli gerekçelerle Suriye topraklarında askeri operasyon başlatılarak, ülkemiz emperyalistlerin cehenneme çevirdiği Ortadoğu bataklığında sonu belirsiz bir sürece sokulmuş bulunmaktadır.
Yaşadığımız bu ortamda, çatışmaların, ölümlerin yarattığı korkuya karşı, bugün barış umudunu büyütmeye olan ihtiyacımız daha da artmış bulunmaktadır. Biz, Kürt sorununun; barışçıl ve demokratik bir çözümle, gözyaşının ölümlerin olmadığı, barış içinde kardeşçe bir arada yaşamanın mümkün olduğunu biliyor ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini savunmayı yaşamsal bir gereklilik olarak görüyoruz.
Sonuç olarak, Türkiye tarihinin en çalkantılı siyasal ve toplumsal dönemlerinden birine tanıklık ediyoruz. Ülkenin “Olağanüstü Hal ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetildiği, güçler ayrılığı ilkesinin terk edildiği, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumların atandığı, göz altıların, işten çıkarmaların, savaş çığırtkanlığının giderek arttığı, demokrasinin rafa kaldırıldığı bir siyasal ortam içindeyiz. Toplumun etnik ve inançsal temelde bölünmeye doğru sürüklendiği, ekonomik krizin eşiğine gelindiği, kadınlar üzerindeki baskıların ve kadın cinayetlerinin görülmemiş ölçüde arttığı, taşeronlaştırmanın, güvencesiz ve esnek çalışmanın mesleğimiz de dahil olmak üzere tüm emek kesimlerini yoksullaştırdığı ve sömürüyü had safhaya çıkardığı bir dönemden geçiyoruz.
Tek tipçi, baskıcı, militarist, cins ayrımcı anlayışa karşı; TMMOB’nin ve Jeoloji Mühendisleri Odası’nın eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, laiklikten ve barıştan yana olan toplumcu mücadele çizgisini güçlendirerek devam ettirmek mesleğimize ve topluma karşı sorumluluğumuzdur. Bu nedenle TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, bu mücadele çizgisini benimseyen; üyelerinin ortak aklına, dayanışmasına ve birlikteliğine hizmet edecek bir çalışma anlayışını hayata geçirme çabası içinde olmaya devam edecektir.
Bugüne kadar halkın emek ve birikimleri ile yaratılmış Kamu Kaynakları ve kamusal tüm değerlerin özelleştirilmesi, neoliberal politikaları eksiksiz uygulayan AKP iktidarları süresince en uç noktaya ulaşmıştır.
Maliye Bakanı’nın bir soru önergesine verdiği yazılı açıklamada; 18 Kasım 2002–25 Temmuz 2017 döneminde gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları kapsamında, 94 kuruluşta bulunan kamu paylarının satışı yoluyla, 10 liman, 81 elektrik santrali, 40 tesis/işletme, 3.483 taşınmaz, 3 gemi ve 36 maden sahası ile araç muayene hizmetlerinin özelleştirildiğini; özelleştirme uygulamalarının toplam tutarının 59 milyar 558 milyon 255 bin ABD doları olduğunu ifade ederek; kendini “milli” olarak tanımlayan AKP’nin, ulus ötesi neoliberal politikaları harfiyen uygulayarak özelleştirme şampiyonu olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Özelleştirmeler kapsamda, TPAO üzerine oynanan oyunlar son yıllarda hızla artmış; 2017 yılında Türkiye Petrolleri A.O.’nın özelleştirilmesi ile ilgili düzenlemeler arka arkaya yapılmıştır. İlk olarak, Bakanlar Kurulu Kararı ile hisselerinin tamamı hazineye ait olan TPAO ve BOTAŞ, ETİ Maden ile birlikte Varlık Fonu`na aktarılmıştır. Kendisine devredilen kurum ve kuruluşları istediği gibi satma ve devretme yetkisine sahip olan bu fon aracılığıyla, bu kuruluşların tüm varlıkları ya doğrudan özelleştirilecek ya da alınacak dış kredi karşılığında öz varlıkları önce rehin ve ipotek edilecek, sonra alınan borçlar karşılığında yabancı kredi kuruluşlarına devredilebilecektir. TPAO, BOTAŞ ve Eti Maden İşletmeleri`nin de içerisinde bulunduğu bu devir işlemi sonucunda, ham petrol ve doğal gaz üretim sahalarımızın, iletim-boru hatlarımız ve bor madenlerimizin halkın gözünden kaçırılarak gizlice özelleştirilmesinin zemininin hazırlandığı açık olarak görülmektedir.
Yine, Türkiye Taşkömürü Kurumu ve Türkiye Kömür İşletmeleri’ne ait maden ruhsatlarının bölünüp parçalanmasını sağlayan yasal düzenleme ile, bu sahaların ayrı ayrı ranta açılması hedeflenmektedir.
Son günlerde satışa sunulan 17 şeker fabrikasının özelleştirme çalışmaları da son sürat devam etmektedir.
Bu gelişmelere ek olarak, gündemde olan DSİ yasasında değişiklik yapılması yoluyla, yeraltı sularının ve sulama birliklerinin özelleştirmesine ilişkin bir adım daha atılmış; gelecek kuşaklara miras niteliğinde olan tüm toplumun ortak mülkiyetinde olması gereken sularımızın da yerli ve yabancı tekellere devredilmesinin yasal zemini yaratılmıştır.
En temel insan hakkı olan suyun ticarileştirilmesi başta olmak üzere, yeraltı ve yüzey sularımızın Yönetimi, Hukuki, İdari durumu ve teknik sorunların tartışılacağı geniş katılımlı çalışmalar ile konunun ele alınarak çözüm önerilerinin geliştirilmesi güncel bir görevimiz durumundadır.
Diğer taraftan, Kanal İstanbul, nükleer ve termik santral projeleri gibi jeoloji mühendisliğini ve toplumu doğrudan ilgilendiren konularda, bu projelerin yaratacağı olumsuzlukları irdeleyip, gelişmelerin tüm süreçlerine müdahil olarak kamuoyunun bilgilendirilmesi, örgüt birimlerimizin çalışma anlayışı olmaya devam edecektir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Cumhuriyet tarihi boyunca yaratılmış kamusal varlık ve kaynaklarımızın özelleştirme yoluyla elden çıkarılmasına karşı durmayı; yeraltı kaynaklarımızın kamu yararı esas alınarak, çevresel değerlerimizi de gözetecek şekilde işletilmesini savunmayı dün olduğu gibi gelecekte de en temel ilkelerinden biri olarak görmeyi sürdürecektir.
Yaşam çevresinin kirletilmesine ve tüketilmesine, yerleşim alanlarını afetlere karşı güvenliksiz kılmaya yönelik her türlü girişime karşı sağlıklı ve güvenli çevrede yaşamayı bir insan hakkı olarak görülmesini sağlamayı,
Kentlerimizin, doğal çevremizin birer rant alanı olarak görülmesine, madenlerimizin, derelerin, ormanların talanına karşı çıkarak; yaşam alanlarımızın, bütün doğal varlık ve kaynaklarımızın korunmasına özen göstermeyi temel ilkeler olarak kabul eden TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası ve bağlı örgüt birimleri; Ülkenin, mesleğimizin ve meslektaşın geleceğine olan toplumsal sorumluluk bilinciyle; yaşam çevrelerinde bilime, tekniğe ve akla aykırı, kamu yararına ters düşen, mesleğimizi de ilgilendiren uygulama ve projelerine ilişkin çalışmalar yürüterek tüm süreçlerde müdahil olmayı ve kamuoyunu aydınlatma görevini üstlenmeyi sürdürecektir.
Öte yandan, yayınlanmış bulunan Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği, mesleğimizin mahkeme kararları ile tescil edilmiş mesleki hak, yetki ve sorumluluklarını yok sayan, zemin ve temel etüt araştırma ve jeoteknik modelleme hizmetini sadece tek bir meslek disiplininin yetkisinde tanımlayan “meslek kayırıcı” bir düzenleme olarak çıkmıştır. Bu durumu kabul edilemez gören TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, temsilciliklerden başlayarak Şube ve Genel Merkez dahil bütün birimleri ile konuyu değerlendirip bir mücadele perspektifi oluşturacaktır. Odamız, meslek şovenizmine düşmeden; jeoloji bilim ve uygulamalarını, sağlıklı, güvenli bir çevre ve binalarda yaşama hakkının sağlanmasının bir şartı olarak görerek; hukuki zeminin kullanılması dahil mesleki yetki ve sorumluluk alanlarını her platformda korumayı sürdürecektir.
Mesleki demokratik bir kitle örgütü olan ve kendini yaşadığı ülkenin sorunlarından soyutlamayan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, mesleki alanı ve toplumsal alanı birlikte ele alarak; ülkeye, topluma, mesleğe ve meslektaşlarımıza ilişkin çalışmaları bütünlüklü olarak hayata geçirmeye; bu anlayış temelinde jeolojinin eşsiz zenginlikteki alanlarında bilimsel, mesleki çalışmaları gerçekleştirmeye devam edecektir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın 26.Olağan Genel Kurul delegeleri, ülkenin içinden geçtiği bu karanlık süreçte; bilimle, emekle, inatla, TMMOB’ ye ve odamıza sahip çıkma kararlılığında olacaktır.
14 Nisan 2018
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
26. Olağan Genel Kurulu