Depremin unutturularak, senede sadece birkaç gün hatırlandığı bir "Deprem Haftası"nın daha içindeyiz. Öncelikle belirtmek gerekiyor ki; her unutulduğunda kendini yeni depremlerle sürekli hatırlatmasına ve devamlı gündemimizde olması gerekmesine rağmen deprem gerçeğini senede bir hafta hatırlayarak sıradan bir hale getiren bu anlayışa HAYIR diyoruz.
Mevcut deprem bölgeleri haritamıza göre; topraklarımızın % 66`sı 1`inci ve 2`inci derece deprem bölgesinde bulunan; konutlarımızın yaklaşık 16 milyonu yani % 69` u, nüfusumuzun ise yaklaşık 66 milyonu yani %72`si 1. ve 2. derece, deprem bölgesinde yer alan ülkemizde, yaşadığımız büyük ölçekli depremlerde yüz bine yakın insanımızı kaybettik, yarım milyonu aşkın konutumuz ciddi şekilde hasar gördü, yüzbinlerce vatandaşımız da yaralandı. Sonuçlarını unutamadığımız felaketleri yaşadık, son günlerde Çanakkale`de yaşanan 5 büyüklüğündeki depremle de dahi, can kaybı olmaması sevindirici olmakla birlikte, 500 yakın konutun ağır hasar görmesine, 1000 yakın konutun ise hafif ve orta hasarlı olmasına neden olduğu ve milyonlarca lira değerinde mal kaybına neden olduğunu biliyoruz.
Aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer alan ülkemiz, gelecekte de değişik büyüklüklerde depremleri yaşamaya devam edecektir. Ancak, biz biliyoruz ki, aslında bir doğa olayı olan deprem, düşük standartlarda sağlıksız ve yasadışı bir yapılaşma, ranta dayalı hızlı ve düşük nitelikli kentleşme, bilimsel normlara dayalı olarak yapılması gereken arazi kullanım ve yer seçimi kararlarının rantsal kaygılara yenik düşmesi gibi faktörler nedeniyle afete dönüşmektedir. Yine biliyoruz ki, doğa kaynaklı olan depremleri önlememiz mümkün değildir, ancak, depremlerin birer afete dönüşmesini engellemek bizim elimizdedir.
Bu güne kadar tercih edilmeyen, Depremlere karşı hazırlıklı olma ve yüksek düzeyde zarar azaltma politikaları bu ülkenin önceliği olmalıdır.
Çünkü;
Sonuç olarak, bir milat kabul edilen Marmara depremlerinden bu yana zarar azaltma-risk yönetimine ilişkin kayda değer bir gelişme sağlanmadığı bir ülkede, "Deprem Haftası" olan 1-7 Mart tarihleri arasında, kamuoyunun dikkatinin ülkemiz deprem gerçekliğine çekmek, depreme ve zararlarının azaltılmasına farkındalık yaratmak, yapılması gerekenleri ve yap(ıl)mayanları sorgulamak daha bir önem ve gereklilik taşımaktadır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak Deprem Haftasında bir kez daha ifade ediyoruz:
Öncelikle bilinmelidir ki, depremler jeolojik nedenlerle meydana gelen doğa olaylarıdır. Bu doğa olayı, bilimden, akıl ve teknikten uzak politikalar sonucunda birer afete dönüşmektedir. Bu nedenle, depremlerin afete dönüşmesini "takdir-i İlahi", "doğanın fıtratı", "Doğal Afet" gibi görerek, önlem alınmasını engelleyen, ölümleri kaderimizmiş gibi gösteren anlayıştan kurtulmak; depremleri önlemenin mümkün olmadığını, ancak zararlarını ortadan kaldırmanın veya azaltmanın mümkün ve bizim elimizde olduğu anlayışını toplumsal bilince çıkarmak önem taşımaktadır.
Biz biliyoruz ki, Doğal olan depremdir, doğal olmayan ise afettir.
DEPREMİ UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM!
YAPILMAYANLARI VE YAPMAYANLARI SORGULAYALIM!
AFETLERE KARŞI SAĞLIKLI VE GÜVENLİ BİR ÇEVREDE YAŞAM HAKKI İÇİN HAYIR! diyelim.
DOĞA OLAYLARININ AFETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNE BİLİMLE, EMEKLE, İNATLA, UMUTLA HAYIR!
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Okunma Sayısı: 3152