TMMOB Odalar 21 Kasım 2024, Perşembe
Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 04.08.2006
Güncellenme Zamanı: 16.08.2006 17:53:50

TALANA BAKIN

Tahir Öngür, Jeoloji Yüksek Mühendisi

Tarih, 10 Ocak 2003. İTÜ Maden Fakültesinde, TMMOB Maden, Jeofizik ve Jeoloji Mühendis Odaları İstanbul Şubelerince düzenlenen “Küreselleşme ve Maden Yasaları Paneli” yapılıyor. Konuşmacı, hazırlanan Maden Yasası’nın yeraltı kaynaklarımızı koruyacak hükümler barındırmadığı ve özellikle “maden kaynakları işletilirken yatağın en kârlı bölümünün, kaymağının seçildiğini, “cut off grade”in yüksek tutulduğunu, farklı zenginlikteki tenörlere sahip cevher zonlarından en zengin kesimlerin, en kısa sürede ve en düşük maliyetle çıkarılıp işletmeler kapatıldığını, çok büyük miktardaki daha düşük tenörlü cevherin ise bir daha kolay kolay işletilemeyecek şekilde yerinde bırakıldığını” dile getirip ülkemizden de bir örnek veriyor. Örnek, küçük bir Kanada şirketinin, Eldoradogold’un geliştirmeye çalıştığı Uşak, Ulubey-Eşme arasındaki Kışladağ’da bulunan bir altın yatağı ile ilgili. Yatağın nasıl işletileceği tartışılıyor: “O yılın, 2001’in ilk yarısında Kilborn Engineering Pasific tarafından tamamlanması beklenen önfizibilite aşamasından önce yapılan bir değerlendirmede 10 yıllık bir işletme ömrü içinde yılda 10 milyon tonluk büyük bir işletmenin getirisinin, bunun üçte biri kadar bir ilk yatırım gerektirecek olan yılda 3,3 milyon tonluk bir işletmeden, dört kat daha çok olacağı hesaplanmış. İçsel dönüş oranı ise birbirine yakın, sırası ile %17 ve %21. Ancak, küçük bir işletme için açılacak açık ocağın sonradan geliştirilmesine elverişli olmayan bir cevher yatağı geometrisinin bulunduğu belirtiliyor. Önemli bir husus ta, 3,3 milyon tonluk bir işletmede 0,34 olan sıyırma oranının, 10 milyon tonluk bir işletme için 0,9’a yükselecek olması.
Her türlü ekonomik etkeni de göz önüne alacak olan ön fizibilite değerlendirmesinden sonra kararlaştırılacak olmakla birlikte, bu sahada 10 milyon ton dolayında cevherin çıkarılacağı büyük bir açık ocak açılması çok olası. Yine o yılın Mayıs ayı sonunda yapılan açıklamaya göre, 3,3 milyon tonluk bir işletme için Ön Fizibilite çalışmasının ilk sonuçları olumlu. 11,5 yıl süreli bir işletme ile yılda 3,21 ton altın çıkarılması durumunda, 47,4 milyon dolar ilk yatırım ve 154 USD/ons işletme gideri koşullarında, 300 USD/ons altın fiyatına göre içsel dönüş oranının %21 ve net şimdiki değerin de 36,3 milyon dolar olacağı öngörülmüş. Bu durumda, Eldoradogold o günkü ekonomik koşullarda daha az ilk yatırım gerektirmesi nedeni ile 3,3 milyon tonluk bir işletmeye daha yatkın görünüyor.” Konuşmacı, böyle bir tercihle güçsüz yatırımcının yatırımı oranında bir kazanç sağlayıp gideceği; ancak, yer altı kaynağının zengin bölümleri alındıktan sonra geride kalan büyük bölümünün bir daha çıkarılamayacak şekilde yeraltında kalacağını söyleyip hazırlanan yasanın bunu engelleyecek hükümler kapsamadığını eleştiriyor. İzleyenler arasında bulunan Ecevit’in eski bir sayın Milletvekili, hep arka çıktığı bu Kanadalı şirkete yönelik eleştiriden rahatsız olup söz alıyor ve işletmenin Uşak’a önemli katkılarının olacağını, işletmede böyle bir kayıp olmayacağını, söylenenlerin gerçek olmadığını, biraz kayıp olsa da bunun cevherin açık havadaki yığınlarda siyanürle işleme tutulmak yerine kapalı tanklarda işlenecek olmasından kaynaklanacak bir zorunluluk olduğunu ileri sürüyor. Konu dağılmasın diye tartışma uzatılmıyor.

Aradan yıllar geçti ve şimdi 2005’e gelindi. Kışladağ Altın Yatağı işletmeye hazır. Asıl fizibilitesi 2004’te tamamlandı. 2004 yılı içinde apar topar ÇED izni verildi. Şimdi, iptali için açılan bir dava ile yargının önünde. İşletme hazırlıkları ilerliyor. Yörede gerginlik ve tepkiler artarak yayılıyor. Siyanür’ün ilk bölümünün İzmir Limanı’na gelmek üzere olduğu söylentileri çıkıyor. Bugünlerde karayolu ile taşınacak ve bu da jkaygı uyandırıyor ve tepki çekiyor.
Değinilen metinler incelendiğinde görülüyor ki, çıkarılacak olan cevher açık havadaki yığınlara siyanürlü çözeltiler püskürtülerek, yığın liçi yöntemi ile işlenecek; tanklarda değil. Yine şimdi görülüyor ki, Eldoradogold gücü yetmediği için önce maden çıkarma iş makinelerine yatırım yapmayacak ve bu işi ilk beş yıl yerli müteahhitlere yaptıracak. Beş yılın sonrasında sattığı altınlarımızdan kazandıkları ile bu yatırımı yapıp sonraki 11 yılda kendi donanımları ile işletmeyi sürdürecek.
Edoradogold’un 2002 tarihli fizibilite raporunda verilen değerlere göre sahada 202 ton “görünür+olası altın kaynağı” saptanmış. Buna bir de, 76 ton altın kapsayan “öngörülen kaynak” eklendiğinde belirlenen altın kaynağı 278 ton.
Şirket yetkilileri ya da Uşak İli kamu yöneticilerinin basında yer alan demeçlerinde bu değer 210-230 ton arasında değişiyor.
Yine Eldoradogold’un ÇED Raporunda belirtildiğine göre ise, sahada 166.400.000 ton cevher rezervi var. Bu cevher tenörünün alt sınırı 0,4 gram/ton ve üst sınırı 5-6 g/t aralığında, ortalama 1,13 gram/ton altın içeriyor. Böylece, yeraltında bulunan altının miktarı 188 ton dolayında. Hazırlanan işletme projesine göre, 16 yıl boyunca bu 166.400.000 ton rezervin ancak 132.000.000 tonu işletilebilir rezerv olarak çıkarılacak. Çıkarılan cevherin ortalama tenörü 1,23 g/ton. Yani, 278 ton altın bulunan sahanın işletme için seçilen yerinde bulunan 188 ton altının, 162 tonu yeraltından çıkarılabilecek. İşletme alanı seçilirken büyük olasılıkla (278-188=) 90 ton altına ulaşılamayacak. Ayrıca daha kazı sırasında ise, (188-162=) 26 ton altın yer altında bırakılmış olacak. Eldoradogold çıkardığı cevheri siyanür ve başka kimyasallarla açık havada işleyecek. Bütün altın işletmecilerinin savı, bu yöntemin “bilinen en iyi teknoloji” (Best Available Technology-BAT) olduğu. Bu bilinen en iyi teknoloji ile işlenen altından ise çıka çıka (162-64=) 98 ton altın elde edilebilecek.
MİGEM kaynaklarına göre Kışladağ’da 1,43 g/ton ortalama tenörlü 245 ton altın var. ATO’nun raporuna göre burada 300-370 ton tahmini rezerv var. TMD’nin raporuna göre de, burada 208 ton altın rezervi var.
Bu karışıklığın nedeni yine Eldoradogold. Şirket, gerek bağlı olduğu borsaya, gerek web sayfasında yatırımcılarına, gerek ülkemiz kamu kurumlarına ve gerekse kamuoyuna verdiği bilgilere göre Kışladağ’da ülkemizin en büyük altın yatağını buldu. Burada, 300 ton altın kaynağı saptanmış durumda. Verilen bilgilere göre bu kaynak, 240 tonu görünür ve 80 tonu da olası olmak üzere 320 tonu buluyor.
Dikkatinizi çekiyor mu, en zengin yatağımızda bulunan 278 ton altın bu BAT ile, “bilinen en iyi teknoloji” ile işletilip işlendiğinde, ancak 98 ton altın elde edilebiliyor. Hadi, öngörülen 76 tonluk kaynak yeterince araştırılıp görünür+olası rezerve katılmadan önce işletmeye girişileceği için bundan vaz geçtik diyelim. Ya, 202-98=104 ton altın nereye gidecek. Eldoradogold’un verdiği bilgiler dikkatle okunduğunda, hiç ulaşılmayacak 76 ton altının dışında, bunun 26 tonunun yeraltından hiç çıkarılamayacağı anlaşılıyor. Onları da çıkarmaya kalksalar birim mal oluşları artacak ve umdukları kadar kazanamayacaklar. Peki, rezervin 188 ton altın bulunan kesiminde çıkarılacağı umulan 162 ton altından, ancak 98 ton altın ayrılabilmesi neden? Bu da “bilinen en iyi teknoloji”nin, BAT’ın becerisi, marifeti! Bu en iyi teknoloji ile, siyanürle işlemden cevherin içindeki altının ancak %64’ü kazanılabiliyor, işlemin bütününde ise ancak %58’lik verim sağlanabiliyor. Kalan 64 ton altın da Söğütlü köyüne doğru yayılan 1.800.000 m2’lik bir alanda 60 m yüksekliğinde yayılan bir yığının içinde kalacak. Bu yığının altında naylon örtüler, üzerinde toprak kaplama, içinde de siyanürün değişik bileşikleri, ağır metaller, su ve kalan altından oluşan bir “kimyasal bomba”, bir kirlilik topu, ilelebet kalacak. Böylesi yığınların çevreye nasıl kirlilik saçtığını başka bir yazıda irdeleyelim. Ama, yalnızca ABD’nde böylesi eski kirlilik kaynaklarını ortadan kaldırmak üzere neler harcandığını duymak bile insanın tüylerini diken diken ediyor. Son bir örnek Montana’dan. İki ırmaktaki kirlenmeyi önleyebilmek üzere Eyalet Valiliği ve ilgili şirketlerle 2005 Temmuz ayı sonunda bir sözleşme yapıldı. Böylesi kirleticilerle dolu olan Milltown Barajı ve arkasında biriken yığın kaldırılıp, 100 mil kadar uzağa taşınacak. Mal oluşu, 105 milyon dolar!
Biz yine telef edilen yeraltı kaynağımıza dönelim. Envanterlerimizde 320 ton görünen, altın yataklarımız işletilirse yoksulluktan kurtuluruz sananlarımızı sevindiren Kışladağ altın yatağımızdaki altının yalnızca 98 tonu elde edilip karışık külçeler, doreler durumunda yurt dışına çıkarılacak ve orada rafine edilip tonu 14 milyon USD fiyatla yine bize satılacak. Eldoradogold vergi indirimlerinden yararlanacak, KDV ödemeyecek, yurt dışına çıkarırken sözlü bildirimi ile yetinilecek, … Bu işten kâğıt üzerinde 400 milyon dolardan çok net kazanç kalacak. Buradaki işlerini yürüttüğü ve bütününe sahip olduğu Tüprag AŞ kâr gösterirse Kurumlar Vergisi ödeyecek. Bu kâr ana şirket olan Eldoradogold üzerinde gerçekleştirilip Tüprag zarar ettirilirse, o da kalmayacak bize.
Bize kalacağı kesin olan şey ise, 1.000 m çapında ve 400 m derinliğinde içi su dolu bir çukur. 110.000.000 ton pasadan oluşan ve içinden Gümüşkol, İnayköy ve Ulubeyli’ye doğru asitli ve ağır metal yüklü sular sızan bir pasa yığını olacak. Söğütlü ve öteki kuzey köylerine doğru 1.800.000 m2’lik bir alanda yayılan 60 m yüksekliğinde siyanürlü, ağır metalli, içinde ne ve neler olduğu bilinmeyen bir öğütülmüş kaya yığını da kalanlar arasında olacak.
Bize, kaldırılmış ve boşalmış köyler kalacak. Bize, Lidyalıların bile kullanıp kutsal saydığı çeşmelerden ve kaynaklardan boşalan sularda artan ağır metaller kalacak.
Çıkarılıp yurt dışına götürülen her bir ton altın için, 1,75 milyon ton atık Uşak dağlarında kalacak.
Kışladağ’daki altın yaklaşık 3.000.000 yıl önce oluştu. Altın ise, insanlık tarihi boyunca değerli sayılan bir metal. Bundan 50 yıl önce 1,13 gram/ton altın içeren bir yer, maden yatağı sayılmazdı. O günün teknolojisi bunu çıkaramazdı. Şimdi, 30 yıldır büyük iş makineleri ile büyük miktarlarda kaya kazılıp öğütülebildiği için ve öğütülen kayalar siyanürle yıkandığında süyanürlü çözeltilere aktarılan altın ve öteki değerli metaller aktif kömür ile soğurulabildiği için bu yataklar işletilebiliyor. Ancak, bu sırada çevreye ve insan sağlığına verilen zararların ancak küçük bir bölümü bilinebiliyor. Bu teknolojinin üretip geride bıraktıklarının bilinmeyen bir sürü yönü var.
Şimdi açıkça görülebilen bir şey var, bu teknoloji henüz son derece ilkel. Amacı olan altın elde edilmesinde bile son derece başarısız. Yeraltındaki 278 ton altının ancak 98 tonunu çıkarabiliyor. Ne yapalım, kalanı gelişen teknolojilerle daha sonra çıkarırız da diyemezsiniz. Artık, o ocağı ekonomik olarak geliştiremez, yoksullaştırılmış yatağın kalan cevherini ekonomik olarak çıkaramazsınız.
3.000.000 yıldır Kışladağ’da duran en az 278 ton altın bize battı mı ki, BAT olduğu ileri sürülen bu yolla bunun telef edilmesine razı oluyoruz. Eldoradogold borçlanarak topladığı 59 milyon doların yanında bir de herkesin bildiği ve ulaşabildiği bu ilkel teknolojiden başka ne getirebiliyor ülkemize? Ki, biz de onun Kışladağ’daki yeraltı zenginliğimizin %65’ini telef etmesine razı oluyoruz.


Okunma Sayısı: 3185