Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), Soma Eynez maden ocağında yaptıkları inceleme sonrası değerlendirmelerini rapor haline getirdi. Soma Maden Faciası İnceleme Raporu, 12 Nisan 2016 tarihinde TMMOB‘de düzenlenen bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklandı.
Basın toplantısına, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TTB Merkez Konseyi Başkanı Bayazıt İlhan ile inceleme heyetinde yer alan komisyon üyeleri katıldı.
TMMOB‘den Maden Mühendisi Mehmet Torun, Maden Mühendisi Serdar Ömer Kaynak, Jeoloji Mühendisi Ayhan Kösebalaban, Elektrik Mühendisi M. Kemal Sarı, Makina Mühendisi Bedri Tekin ile Türk Tabipleri Birliği‘nden İşyeri Hekimi Doktor Atınç Kayınova‘dan oluşan komisyonun hazırladığı rapora ilişkin basın açıklaması TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı tarafından okundu.
BASINA VE KAMUOYUNA
Öncelikle, bugüne kadar iş kazası ve meslek hastalığı sebebi ile yaşamını yitiren tüm emekçileri saygıyla anıyoruz.
Manisa-Soma`da, 13 Mayıs 2014 tarihinde yüzyılın en büyük iş faciasında 301 canımızı yitirdik.
Ülkemizin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yılların birikimine sahip meslek örgütleri olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak toplumsal ve mesleki sorumluluğumuz gereği, deliller karartılmadan inceleme yapmak ve rapor hazırlamak için hızla bir heyet oluşturduk. Yaşanan faciadan hemen 10 gün sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı`na başvurarak inceleme izni istedik.
Ne yazık ki isteğimize Bakanlığın yanıtı olumsuz oldu. Siyasi iktidarın daha en başından yurttaşlarımızdan gerçeklerin kaçırılması yönündeki bu çabasını kabullenmedik. Bakanlığın hukuk dışı, kamu yararı gütmeyen, meslek odaları olarak yetkilerimizi yok sayan bu kararına Ankara 12. İdare Mahkemesinde itiraz ettik.
Mahkemenin "Meslek odalarının incelemelerde bulunmaya, belge ve bilgilere ulaşmaya, rapor hazırlama konusunda yetkili olduğuna karar verilmiştir" kararı ile tarihin en büyük iş cinayeti ile Soma Eynez`de öldürülen maden emekçilerimiz için ve bu gözü dönmüşlük içerisinde daha nicelerinin de ölmemesi adına yola koyulduk.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yapılan sözlü ve yazılı görüşmeler sonrası 07 Ekim 2015 tarihinde heyetimiz Soma-Eynez ocağına gitmiştir. Ancak, ocak yetkililerinin konudan haberdar olmadıkları gerekçesi ile bu tarihte de inceleme yapmamız engellenmiştir. Bakanlıkla tekrar yapılan yazılı görüşme sonrası heyetimiz tüm baskı ve engellemelere rağmen kazadan 19 ay sonra, 15 Aralık 2015 tarihinde Soma-Eynez yeraltı kömür ocağına giderek hem yeraltında hem de yerüstünde incelemelerde bulunabilmiştir.
Diğer yandan mahkemece ve Bakanlık birimlerince işletmeden alınarak el konulan ve denetimlerde bizim ulaşmamız mümkün olmayan bilgi ve belgelerin tarafımıza iletilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı`na yazı ile başvurduk. Bir kısım belgeler DVD`ler şeklinde tarafımıza verilmiş ancak eksikliklerin giderilmesini isteyen yazımıza Bakanlıkça halen bir olumsuz yanıt dahi verilmeyerek siyasi iktidarın yurttaşlarımızdan gerçekleri saklama çabası sürmüştür.
Tüm bu yaşanan olumsuzluklara karşın, mevcut belgeler üzerinden ve heyetlerin olay yeri incelemeleri sonucu yaptığı çalışmalarla inceleme raporu ancak çıkarılabilmiştir.
Olayın kaynağı olarak bilinen bölgenin barajla kapatıldığı ve kül basılarak doldurulduğu yetkililer tarafından beyan edilmiştir. Üretim yapılan yerlere ulaşmak için kullanılan ana galerinin su ile dolu olduğu için üretim panolarına girişin olanaksız olduğu heyete aktarılmıştır. Üretim yapılan yerlerin (panoların ve ayakların) malzemelerinin sökülerek kapatıldığı ocak yetkililerince bildirilmiş ve bu alanlara ulaşılamamıştır. Kısaca, yeraltı ocağında ana giriş galerisinin belli bir noktasına kadar gidilebilmiş ancak ocakta detaylı bir inceleme yapmak mümkün olmamıştır. Ocak imalat haritaları ve belgelerin incelenmesi ile birlikte galeri içerisindeki teknik inceleme sonucu raporumuz hazırlanmıştır.
Heyetin tespitlerine göre, facianın nedeni yeraltı maden ocağındaki kömür yangınıdır. Olayın meydana geldiği Soma havzasında yaklaşık 100 yıldır üretim yapılmaktadır. Havzadaki linyitlerin bu bölümünde kendiliğinden ısınmaya ve yanmaya müsait olduğu onlarca bilimsel makale ile tespit edilmiş ve çözüm önerileri paylaşılmıştır. Ayrıca havzada defalarca bu tür yangın olayları meydana gelmiş ve üretim sekteye uğramıştır. Ocak yangınının; eski imalat panolarında bırakılan kömürlerin oksijenle temas etmesi sonucu içten içe yandığı, yarım yanma sonucu karbonmonoksit gazının biriktiği, bu yanma olayının zamana bağlı olarak artarak devam ettiği düşünülmektedir. Kömürün bünyesinde bulunan metan gazının da yanmasıyla eski imalat içindeki yangının daha hızlandığı, yüksek sıcaklık ve basınç altında biriken zehirli ve zararlı gazların, zayıflatılmış olan zondan, açık alevle ve basınçlı bir şekilde ana galeriye aniden boşaldığı düşünülmektedir. Boşalan kızgın malzeme; galerideki lastik bantı, demir tahkimat aralarındaki ahşap elemanları (fırça, kama), sert plastik olan basınçlı hava borularını tutuşturmuştur. Eski imalattan boşalan gaz ile galeride meydana gelen yangın sonucu oluşan duman ve zehirli gaz birleşerek belli bir basınçla ve hızla kısa bir sürede tüm çalışma alanlarına yayılmış, ocağın değişik kısımlarında çalışan işçileri etkileyerek ölümlere, yaralanmalara neden olmuştur.
Bu özellikteki kömür damarlarında çok özel önlemler alınarak üretim yapılması gerekirken pek çok ciddi hata yapılmış ve gerekli önlemler alınmamıştır. Bu ocakta yaşanan facianın önceden öngörülebileceği, önlenebileceği ve gerekli önlemlerin alınabileceği anlaşılmaktadır. Ancak sistemsel hatalar ve uygulamalar ile facia yaşanmıştır. Ocağın planlanmasından üretim yöntemine, havalandırmasından acil eylem planına, denetimden eğitime kadar tüm alanlarda ciddi noksanlıklar görülmektedir.
Ayrıca üretim zorlamasının da faciada ciddi etkisi bulunmaktadır. TKİ ile yüklenici firma arasında yapılan sözleşmede; ocaktan yapılacak tuvönan üretimin, projesine uygun şekilde 1,5 milyon ton olacağı, ancak yüklenicinin isterse bundan daha büyük miktarlarda üretim yapabileceği belirtilmiştir. Ancak, devir işleminden sonra yüklenici Soma Kömür AŞ. üretimi hızla arttırmış ve 2009 yılında 230 bin ton olan üretim 10 kattan fazla arttırılarak 2010 yılında 2,6 milyon tona yükseltilmiştir. Üretimdeki hızlı artış, daha sonraki yıllarda da devam etmiş ve 2012 yılında 3,8 milyon ton düzeyine kadar ulaşmıştır. Son dört yılda yaşanan hızlı üretim artışları son derece çarpıcıdır. Söz konusu üretim düzeyine bu kadar kısa süre içerisinde aynı altyapı ile sadece işçi sayısının artırılması ile çıkılmasının sahanın fiziksel dengelerini ve ocağın geometrisini olumsuz yönde etkilemiş olabileceği hususu da ciddiyetle ele alınmalıdır.
Gerekli emniyet yatırımları yapılmaksızın eski havalandırma, nakliyat ve galeri alt yapısıyla sırf kâr amacı güdülerek çok yüksek üretim seviyesine çıkılmış ve çalışanların hayati emniyet tedbirleri ihmal edilmiştir.
Facia sonrası kurtarma organizasyonu sırasındaki başıboşluk ve kargaşa, olası bir iş kazasında yapılması gerekenlerin planlanmadığını ve buna yönelik önlemlerin alınmadığını göstermektedir.
Yine, Soma A.Ş Eynez kömür madeninde işyeri sağlık biriminin çalışmaları incelenmişse de kaza sonrası işletme içindeki yapılanma, görev ve görevli değişiklikleri yapılmış olması, mahkeme süreci ile ilgili olarak dosya ve kayıtların işletmeden alınmış olması nedeniyle, incelemenin eksiksiz gerçekleştirildiğini söylemek olanaklı değildir.
Bununla birlikte işyeri sağlık biriminde bizzat yerinde yapılan inceleme ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından gönderilen kayıt, bilgi ve belge örneklerinden edindiğimiz bilgiler verilen hizmetlerin temel özelliklerini değerlendirmeyi olanaklı kılmıştır.
Kazadan hemen sonra yapılan ve geçtiğimiz günlerde yayımlanan bilimsel iki çalışma ile Soma Eynez Linyit Madeni Ocağında çalışan işçilerde neredeyse her 4 işçiden birinde doktor tanılı solunumsal hastalıkların olduğu, her 3 işçiden birinde de pnömokonyoz (akciğerin mesleki toz hastalığı) vakasının olduğu kanıtlanmıştır. Ne var ki bu vakaların hiçbirinin işletmede kaydı oluşturulmamış, niteliksiz sağlık gözetimi ve tetkikler yapılması yolu ile işçiden ve kamudan bilgi saklanmış, kamusal denetim süreçlerinde de işçi sağlığı yönünden yetersiz nitelikteki denetimlerle yaşamın gerçeklerine uymayan bu durum göz ardı edilmiştir.
CO zehirlenmesi yönünden bulguların işlendiği yazılı bilgi/belgelere işyeri sağlık birimi kayıtlarında rastlanmamış olmakla birlikte günde 100-150 adet ağrı kesici tabletin CO etkilenimi bulgularından olan baş ağrısı sebebi ile yaygın ve sürekli kullanımı dikkat çekici bulunmuştur.
İncelememizin en önemli sonuçlarından birisi şudur: Meslek hastalıklarını belirleme ve önleme yönünden sistematik ve sürdürülebilir hiçbir faaliyeti olmayan Soma Eynez madeninde 900 dolayında gizli tutulmuş pnömokonyoz vakası olabileceğidir. Bir anda 301 işçinin öldürüldüğü Soma Eynez ocağında bunun 3 katı kadar emekçi madenci sessizce ve bilinçsizce ölüme yürümektedir. Topluca bir anda ölmeyecekleri için kimse isimlerini duymayacak, öldüklerini belki yakınları bile bilmeyecektir.
İncelememiz sonucunda SOMA EYNEZ maden ocağında işyeri sağlık birimi ve personelinin kömür madenciliğine yönelik özel, programlı, süreklilik arz eden, gerek ulusal-uluslararası mevzuat ve gerekse de bilimsel gerçekleri kullanarak yapılandırmış olduğu bir sağlık gözetim programının olmadığı gözlenmiştir. Daha kötüsü bunun bilinçli olarak organize edildiği ve sürdürüldüğü izlenimi edinilmiştir. Bu hali ile bırakın kömür madenciliği ve EYNEZ ocağına yönelik ağır riskleri kapsayan bir sağlık gözetimi çalışmasından bahsetmek, olağan bir orta seviye riskteki herhangi bir işletmeye / iş koluna / işe / işçiye yönelik olarak bile iyi ve yeterli bir sağlık gözetiminden bahsetmek mümkün değildir.
Bu tespitler ışığında; facianın asıl sorumluları ve asli kusurluları; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bu Bakanlıkların bağlı ve ilgili kuruluşları ve Soma Kömürleri A.Ş`dir.
Soma`da 13 Mayıs 2014 günü yaşanan facianın ana nedenleri; uygulamaya konulan özelleştirme, rödevans, taşeronlaştırma, örgütsüzleştirme, köleci çalışma sistemi; kamu madenciliğinin yok edilmesi ve kamu kurumlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve birikiminin dağıtılması gibi neoliberal politikalardır. Aşırı kâr hırsı nedeniyle; insanı, çalışanı dışlayan, yok sayan vahşi kapitalist sistemdir.
Bunca çabanın, emeğin bir tek amacı vardır:
Bu faciaların bir kez daha yaşanmaması için gerekli önlemler alınsın, dersler çıkarılsın.
Yeni acılar yaşanmasın, yeni ölümler olmasın, yeni cinayetler işlenmesin!
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
Okunma Sayısı: 3173