23 Ekim 2011 ile 09.11.2011 tarihlerinde peş peşe Van ilimizde meydana gelen ve 644 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 4500 e yakın vatandaşımızın yaralandığı, yaklaşık 17000 konutun yıkıldığı 7.2 ve 5.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından dört yıl geçti.
Depremsellik açısından dünyanın en aktif bölgelerinden biri üzerinde bulunan ve her yıl büyüklüğü 5-6 arasında en az 2, her 3 yılda da en az 6 veya üzerindeki büyüklüklerde bir depremle karşılaştığımız ülkemizde, yaşanan acılara, tecrübeye ve uyarılarımıza rağmen bugün hala afetlere karşı güvenli olduğumuzu söyleyemiyoruz.
Van depreminde meydana gelen ölüm ve hasarın büyüklüğünün; yapıların çoğunlukla zayıf zemin mukavemet özelliklerine sahip alanlar üzerinde kurulmuş olması, yeterli bir mühendislik hizmeti almaması, düşük nitelikli malzeme kullanımı ile denetimsizlikten kaynaklandığı göz önüne alındığında; bu gün ülkemizde değişen hiçbir şeyin olmadığını, aynı yanlış politika ve uygulamaların aymazlıkla sürdürüldüğüne tanık oluyoruz.
Sık sık kendini hatırlatan depremlere rağmen, bilim ve mühendisliğe aykırı bu uygulamalar ve rant politikalarına hala devam edilmekte; Odamızın, bilim insanlarının tüm uyarı ve önerileri dikkate alınmamakta, bunun sonucunda,yanlış yer seçimi kararları, mühendislik gereklerinden yoksun imar planları, düşük standartlarda ve mühendislik hizmeti görmemiş yapı üretimleri; ranta dayalı, düşük nitelikli, tasarımsız, plansız kentleşme anlayışı ile ülkemiz bir "afet ülkesi" haline getirilmiş bulunmaktadır.
En büyük doğa kaynaklı afetimizin deprem olduğu bilinci toplumca özümsenmişken; başta siyasi irade olmak üzere bu konuyla ilgili çalışan kamu kurumlarımızın hala konunun bilincine vararak, gerekli adımları atmaması bizleri kaygılandırıyor.
Kentlerimizin rant odaklı olarak yağmalanması, yapılarımızın kentsel dönüşüm adı altında jeoloji mühendisliği bilimin gereklerini yerine getirmeden riskli yapılara dönüştürülmesi, afet yönetiminde hala kriz yönetiminin sürdürülerek risk yönetimine geçilememesi bizleri kaygılandırıyor.
Bu yıl yaşanan 8.3 büyüklüğündeki Şili depreminde sadece 12 kişinin hayatını kaybetmesi, Şili`nin yaşadığı büyük depremlerden ders çıkartarak nasıl bir hazırlık yaptığı, insana verdiği değeri ve deprem konusundaki hazırlık ve risk azaltma çalışmalarındaki başarısını görerek; afet yöneticilerimizin, karar vericilerimizin ve akademisyenlerimizin aynı dersleri hala çıkartamaması bizleri kaygılandırıyor.
Doğa kaynaklı afetlerle baş edebilmek için kanunlar yönetmelikler çıkarmış, kurumlar kurmuş, konunun uzmanlarını bir araya getirerek kurullar oluşturmuş, stratejiler üretmiş sonrada bu yönetmelikleri-kanunları uygulamamış, denetlememiş, kurumlara ehliyetsiz yöneticileri atamış, kurduğu kurulları kapatmış, işlevsiz hale getirmiş, stratejileri yok saymış bir ülkede, dört sene önceki Van depremi gibi olabilecek büyük bir deprem ve sonuçları bizleri kaygılandırıyor.
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki; doğa olaylarının afete dönüşmesi "kader" değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması, kaygılarımızın giderilmesi bizim elimizdedir. Yeter ki, yaşam ve insan önceliğimiz; akıl, bilim ve mühendislik yol göstericimiz olsun.
Saygılarımızla
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yöntim Kurulu
Okunma Sayısı: 3187