TMMOB Odalar 22 Kasım 2024, Cuma

Artvin-Hopa’da 8 yurttaşımızın yaşamını yitirmesine, 3 vatandaşımızın kaybolmasına, 19 yurttaşımızın yaralanmasına yüzlerce işyeri, konut ve aracın hasar görmesine neden olan sel ve heyelan felaketi Odamız tarafından oluşturulan heyet tarafından yerinde incelendi.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 27.08.2015
Güncellenme Zamanı: 21.01.2016 14:21:21

BASINA VE KAMUOYUNA
Artvin`in Hopa İlçesi`nde, 23 Ağustos Pazar gününü gece başlayıp, 24 Ağustos Pazartesi gün ortasına kadar devam eden şiddetli yağış sonucunda oluşan sel, moloz akması ve heyelanların  ilk belirlemelere göre 8 yurttaşımızın yaşamını yitirmesine, 3 vatandaşımızın kaybolmasına ve 19 vatandaşımızın yaralanmasına, yüzlerce iş yeri, konut ve aracın hasar görmesine ve ilçe altyapısının çökmesine  neden olan afet olayı, Odamız tarafından "Trabzon Şube Başkanı Semi HAMZAÇEBİ, KTÜ Öğretim Üyesi Doç.Dr. Hakan ERSOY, Rize İl Temsilci Hakan YANBAY`dan oluşturulan üç kişilik heyet tarından   24.08.2015 tarihinde  mahallinde incelenmiştir.

Odamız heyetimizin mahallinde yaptığı incelemeler sonucunda tespit ettiği hususlar ve bu ilişkin Odamız görüşlerimiz aşağıda belirtilmektedir.

Tespitler:

  • Hopa ilçe merkezi . 4-5 km. uzunluğunda dar bir kıyı şeridine paralel olarak gelişmiş, güney kısmı topografik olarak oldukça dik eğimli bir şekilde yükselerek devam eden ve Doğu Karadeniz dağları ile bu dağların üzerinde parçalanma sonucu oluşmuş çok sayıda dere ve çay yataklarının oluşturduğu küçük aluviyal düzlükler ve vadi yamaçları ile küçük dere yatakları üzerine kurulmuştur.
  • Jeolojik olarak, ilçe yerleşim merkezinin sahil bandı dere alüviyonları ile denizel çökeller üzerine, yamaç ve vadi içleri boyunca görülen  yerleşim yerlerinin ise marn-silttaşı-kiltaşı-tüf-tüffit-kumtaşı ara seviyeleri içeren volkanik birimler üzerine oturtulduğu görülmektedir.
  • Yapılan incelemede can ve mal kayıplarına neden olan afetin; iki şekilde geliştiği görülmektedir. Topografik olarak eğimin yüksek olduğu yamaçlar ile vadi kenarlarında yer alan yerleşmelerin heyelan olayından etkilendikleri, vadi ve dere ağızlarında yapılan konutlar ile denize paralel olan sahil bölgesinde ise;  kent içi ulaşım yolları ile  Karadeniz Otoyolunun yapılması sonucunda, doğal drenaj ağlarının kapatılması veya doğal drenajın yetersiz hale getirilmesi nedeniyle sel baskınının olduğu görülmüştür.
  • Heyelanın etkin olduğu alanlarda yapılan incelemelerde; bölgeyi oluşturan ve yukarıda litolojileri belirtilen kaya topluluklarının atmosferik koşullar altında ayrışarak toprak zeminlere dönüştüğü, aşırı nem ve yağışların etkisiyle toprak zeminlerin suya doygun hale geldiği, üst kısımda yer alan ayrışmış birimler ile onun altında ayrışmamış birimler arasındaki geçirimlilik farklılığının oluştuğu, vadilerde suyun aşındırma etkisi de dikkate alındığında; topografik eğimin dik veya fazla olduğu bölgelerde; kaya zeminlerin üzerinde yer alan toprak zeminlerin kendi ağırlıkları altında akarak heyelanlara neden olduğu tespit edilmiştir. Oluşan bu heyelanlar sonucunda çok sayıda istinat duvarı ile 2 adet binanın tamamen çöktüğü, çöken bu binalarda ilk belirlemelere göre 4 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, bazı köy ulaşım yollarının da kapandığı tespit edilmiştir.
  • Ülkemizin en fazla yağış alan bölgesi olan Doğu Karadeniz Bölümü`nde yıllık ortalama yağışların 2500 mm civarında olduğu, bazen kısa zaman aralıkların da (24 saatlik sürede) düşen maksimum yağışların bir aylık ortalamalardan daha yüksek değerlere ulaştığı, bu tür yağışların sonrasında da çoğu kez taşkınların geliştiği bilinmektedir. 24 Ağustos 2015 tarihinde Hopa`da benzer şekilde  yağışın 24 saate 250mm` nin üzerine çıktığı meteoroloji yetkilileri tarafından bildirilmektedir. Bu aşırı yağış sonrasında selin etkin olduğu ve can kayıplarına neden olduğu bölgelere bakıldığında; yerleşim alanlarında yer alan yapıların genellikle vadi kenarlarında yer alan küçük alüviyal düzlüklere kurulduğu, bazı kuru dere yataklarının da yapılaşma amacıyla kullanıldığı tespit edilmiştir. Yapılan incelemede özellikle Sundura Deresinin taşması sonucu vadi kenarı veya içinde yer alan yapılar ile kuru dere yatakları önlerine yapılan yapıların önemli  ölçüde  hasara uğradığı görülmüştür.
  • Ayrıca  kıyı çizgisi boyunca alüviyal düzlük üzerinde yer alan yapılar ile denizin doldurulması sonucu oluşan alanların yerleşime açılması ve bu yerleşim alanları ile deniz arasına yapılan Karadeniz Otoyolu ile kent içi ulaşımı sağlamak amacıyla yapılan yollar üzerinde yüzeysel drenaja yeteri kadar imkan tanıyan sanat yapılarının (köprü, menfez, açık drenaj kanal ve barbakanların) yapılmaması veya yetersiz olmasından kaynaklı olarak taşkın sularının drene olamaması sebebiyle  bu sanat yapılarının gerisinde yer alan konut ve işyerlerinin su baskınına maruz kaldığı görülmüştür.

Sonuç:

24.08.2015 tarihinde meydana gelen heyelan ve su baskını sonucu ilk belirlemelere göre 8 yurttaşımızın yaşamını yitirmesine, 3 vatandaşımızın kaybolmasına ve 19 vatandaşımızın yaralanmasına, yüzlerce iş yeri, konut ve aracın hasar görmesine ve ilçe altyapısının çökmesine  neden olmuştur. Ülkemiz gerçekliği açısından bakıldığında Karadeniz bölgesinde her yıl farklı illerde tekrarlanan bu durum bu yılda Artvin-Hopa`da meydana gelmiştir. Siyasi iktidar, meydana gelen bu durumdan dersler çıkaracağına bu afet olayı da "takdir-i ilahi" olarak kabul edilmiş ve her afet olayından sonra olduğu gibi çözüm üretmek yerine yara sarma politikaları gündeme getirilerek çevre illerden "kaç adet  AFAD ekibinin gönderildiği" ile acil durumda kullanılmak "kaç lira" gönderildiği  ifade edilmiştir.

Türkiye`nin de katıldığı Kobe Konferansı (Japonya, 2005) kararları uyarınca uygulanmakta olan Hyogo Eylem Planı (2005-2015) kapsamında Birleşmiş Milletlere bağlı teşkilatlarca uluslararası düzeyde belirlenmiş temel politikalara uygun doğal afetler politikalarının gereklerine de tamamen aykırı olan "afet sonrası yardım ve yara sarma politikaları" terk edilmelidir.

Hyogo Eylem Planı (2005-2015) kapsamında ‘Dirençli Kentler Kampanyası` ile yeni bir evreye girmiş bulunan bu yeni politikanın ana hedefi, afetler öncesinde riskleri azaltmak amacıyla çok yönlü önlemler alınmasıdır. Günümüzde başlıca risk alanlarının kentler olduğu gerçeğine dayanarak, kentlilerin doğrudan katıldığı süreç ve yöntemlerle risk azaltma) kararlarının alınması ve uygulanması gerektiği, uluslararası kabul gören yeni politikanın öncelikli ilkelerindendir.

Uluslararası yeni politikanın diğer hedefleri: risk azaltma önlemlerinin, ‘sürdürülebilirlik` ilkesi gözetilerek her ölçekteki planlama çalışmalarına entegre edilmesi; kentsel risklere önem verilmesi; risk azaltma kararlarının, yalnızca yönetimler tarafından değil, risklere maruz toplum kesimleriyle birlikte alınması ve bu amaçla ‘platformlar` oluşturulması; dar gelirli kesimlerin risklerine öncelik verilmesi olarak özetlenebilir.

Küresel iklim değişikliği sonucu son yıllarda giderek artan ve ülkemizde de daha sık yaşanır hale geldiğimiz heyelan, taşkın ve sel baskını afetine karşı;

1- Ülkemizin yerleşme ve kentleşme politikaları yeniden düzenlenmeli ve sosyal devletin temel görevlerinden biri olan "İnsan yerleşmelerini daha güvenli, daha sağlıklı ve yaşanabilir" kılmak, "gerekli planlama mekanizmaları ve kaynakları sağlayarak doğal afetlerin ve diğer acil durumların insan yerleşimleri üzerindeki etkilerini hafifletmek, afetten etkilenen yerleşimleri gelecekteki afetlerle ilgili riskler"ekarşı korumak (Habitat II-1996) ilkesi çerçevesinden yeniden yapılandırılmalıdır. Bu amaçla katılımcı bir anlayış ile ,kentleşme, planlama, imar ve  yapı denetimi kanunu acilen ülke afet risklerini öncelleyen bir anlayış ile yeniden ele alınarak düzenlenmelidir.
2- Ülkemiz doğal afet tehlikelerinin araştırılması ve buna ilişkin önlemlerin alınması ile afetler konusunda koordinasyonun sağlanması amacıyla büyük umutlarla kurulan Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, şu an acil durumların yönetimine ve Suriyeli mültecilerin iaşelerine sağlayan bir kurum haline dönüşmüş, afetlerle ilgili çalışmalar neredeyse kurumun gündeminden düşmüştür.
Kurumun yeniden yapılandırılmalı üniversiteler, diğer kamu kurum ve kuruşları ile  işbirliği içinde Ülkemizi etkileyen doğal afet risk (deprem, heyelan, sel baskını, çığ v.b) alanlarını tespit etmeli, ülkesel, bölgesel ve yerel düzeyde etkili olabilecek afetlere karşı, afet risk   haritalarını hazırlanmalıdır.
Bu kapsamda;
  • a) DSİ Genel Müdürlüğü en kısa sürede "Taşkın Tehlike ve Taşkın Risk Haritaları"nı hazırlamadır. Başta Belediyeler ve  imar planı yapma ve onama yetkisine sahip idareler "Taşkın Tehlike ve Taşkın Risk Haritalarını" baz alarak dere yataklarının imar ve yapılaşmaya açılmasını önlemelidir. Dere yatakları üzerinde yer alan yapılar DSİ Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılarak boşaltılmalıdır. Dere yatakları üzerinde yer alan köprü, menfez vb. mühendislik yapıları DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan taşkın risk haritaları baz alınarak planlamalı ve inşa edilmelidir.
    Ayrıca kentsel veya kırsal yerleşim birimlerinin içinde veya kenarlarında yer alan dere yatakları kontrol altına alınmalı, ilgili idareler tarafından sürekli kontrol edilerek dere yataklarının moloz vb. malzemelerle dolması/ doldurulması engellenmeli ve sürekli temizlenmelidir.
  • b) AFAD Başkanlığı, üniversiteler ve MTA ile işbirliği içinde Türkiye Heyelan Risk haritalarını acilen hazırlamalı, heyelan riski altında bulunan yerleşim yerleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 6306 sayılı yasa kapsamına alınarak boşaltılmalıdır.
3- Her tür plan ölçeğinde; doğal afetlerden sakınım planlamasının gereklerine uygun, yukarıda belirtilen risk haritaları ile bölgesel ve yerel düzeyde elde edilen jeolojik jeoteknik veriler, yağış, topografik eğim gibi bilgiler de elde edildikten sonra yerleşime uygun alanlar tespit edilmelidir. Yerleşime uygun olmayan alanlar yapılaşmaya kapatılarak yoğunluk taşımayan kentsel sosyal donatı alanları için kullanılmalı, yapılaşma açısından uygun alanlar ise doğa ile uyum içinde insan yerleşimlerine izin verecek şekilde planlanmalı ve plan olmaksızın hiçbir alan yapılaşmaya açılmamalıdır.
4- Hopa`da afetin yaşandığı alanın dışında, Karadenizde yer alan bir çok kente merkezinde  de çok sayıda  dere yatağının kapatılarak yüksek yoğunluklu yapı alanları olarak kullanılmaya başlandığı bilinmektedir. Karadeniz bölgesi yağış alışkanlıkları bilindiği halde yapılan ve yapılmakta olan bu uygulamaların gelecekte, nüfusun çok daha yoğun olduğu bölgelerde de yaşanması çok daha büyük can ve mal kayıplarına da yol açacağı açıktır. Bu nedenle; bölgede özellikle kentler içinde yer alan altyapı ve üst yapı tesislerinin (Karadeniz Otoyolu gibi) afete neden olmasının engellenmesi amacıyla; açık dere ve çay yatakları kapatılmamalı, akış ortalamaları gözetilerek mevcut haliyle kapatılmış dereler için doğal drenaja imkân verecek şekilde menfez vb. alt yapılar gözden geçirilerek, gerekli olanlar yeniden inşa edilmelidir.
5-  Bölge aşırı yağışlarda meydana gelen  ve sığ karakterdeki moloz ve çamur akmalarına karşı son derece hassastır. Bu hassasiyet özellikle kentsel yerleşim alanları içinde çay tarımı sebebiyle iyice yükselmiştir. Bununla birlikte bölgedeki drenaj ağları üzerine inşa edilen HES‘ler hem akış rejimini bozmakta hem de inşaat çalışmaları yeni heyelanların tetiklenmesine katkı koymaktadır. Bölgede çay tarımı için doğal arazinin daha fazla tahribatına izin verilmemeli ve yeni çay tarımı sahaları açılmasının önüne geçilmelidir. Ayrıca bölgede yeni HES ruhsatı verilmemeli ve verilmiş ancak henüz inşa edilmemiş HES ruhsatları iptal edilmelidir.
6-Hopa`da yaşan heyelan ve su baskınından dolayı çok sayıda konut ve iş yeri kullanılmaz duruma gelmiş, ilçe altyapısı  tahrip olmuş durumdadır. Bu da çok sayıda vatandaşımız ev ve işyerlerini kaybetmesine sebep vermiştir. Bu afetin etkilerinin azaltılması amacıyla Bakanlar Kurulu Hopa`yı 7269 sayılı  yasa çerçevesinde "Afet Bölgesi" ilan etmeli, yerel idare ve halka gerekli destek acilen sağlanmalıdır.
7- Evleri hasar gören ve oturulamayacak durumda olan vatandaşlarımızın barınma sorunları sosyal devletin bir gereği olarak kalıcı bir şekilde giderilmelidir.
8- İşyerleri hasar gören ve işini kaybeden vatandaşlarımıza gerekli sosyal destek sağlanmalıdır.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak dün olduğu gibi bugünde ülke insanın sorunlarını çözmek için görevli kurumlarını asli görevlerini yapmaya davet ediyoruz. Saygılarımızla

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu


Okunma Sayısı: 3227