TMMOB Odalar 22 Kasım 2024, Cuma

“Dünya Çevre Günü”, “küreselleşme” adı altında sürdürülen kâr ve sömürü düzeninin çevreyi her geçen gün daha fazla kirlettiği ve tükettiği bir sürece denk geliyor.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 05.06.2015
Güncellenme Zamanı: 09.12.2015 17:33:49

1972 yılında İsveç`in Stockholm kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı‘nda alınan kararla kutlanmaya başlayan "Dünya Çevre Günü",  "küreselleşme" adı altında sürdürülen kâr ve sömürü düzeninin çevreyi her geçen gün daha fazla kirlettiği ve tükettiği  bir sürece denk geliyor.
Yetkililerin, "çevremize sahip çıkalım,  çevremizi temiz tutalım ve koruyalım" içerikli söylemleri, yaşam çevremizi yok etmeye yönelik yeni saldırıları da gizlemekten başka bir şeye yaramıyor.
Yapılan hamasi  açıklamalar; "çılgın" projelerin, Kanal İstanbul`un, 3. köprünün, "dünyanın en büyük" havaalanının, nükleer santrallerin, termik santrallerin, toplu konut ve imar rantına açılan tarım alanlarının, serbest bölgelerin, madenlerin, mermer ve taşocaklarının, kıyı yağmalarının, Yırca‘da olduğu gibi binlerce yıllık zeytin ağaçlarının hukuksuz bir şekilde kesilmesinin, HES`ler yoluyla derelerin kurutulmasının üstünü örtmeye yetmiyor. 
Örtemiyor çünkü; dünyanın nazar boncuğu, Meke gölü çevre nutukları arasında kuruyor... Çan havzası başta olmak üzere sözümona "çevreci" bir madencilik yapıldığı iddia edilirken ortaya çıkan asit gölleri gittikçe artıyor... Sayısı binlerle ifade edilen HES`lerle derelerimiz kurutulup, doğa harikası Fırtına, Alakır gibi vadiler çoraklaştırılıyor, Hasankeyf‘te, Aliona‘da olduğu gibi tarih ve kültür de çevre ile birlikte yok ediliyor... İthal kömüre dayalı termik santrallerle Amasra`da, Gerze`de kıyı güzelliklerimiz öldürülmek isteniyor. Akkuyu`da, Sinop`ta yapılacak nükleer güç santralleri ile tüm ülke çevresel bir felaket riskine sokuluyor, Plansız ve çarpık kentleşme, sanayileşme ve bilinçsiz tarım ile yüzey ve yer altı sularımız, acımasızca kirletiliyor, ekilebilir alanlarımız ortadan kaldırılıyor.
Her türlü çevresel yıkıma rağmen "rant ve talan"ı öngören yasa ve uygulamaları temel alan politikalar tercih edildiği sürece de bu değişmeyecek, doğal ve jeolojik yaşam çevremiz gözlerimizin önünde yok edilecektir.  
İşte bütün bu daha fazla kâr ve sömürü için çevreyi hiçe sayan neo-liberal politikalara sadece her 5 Haziran‘da karşı çıkmak yetmiyor; hayatımızın her alanında toprağımıza, suyumuza, havamıza, kıyılarımıza, meralarımıza, ormanlarımıza kısaca tüm yaşam alanlarımıza birlikte sahip çıkmak gerekiyor.
5 Haziran‘ın çevresel mücadelemizi ortaklaştırarak büyüteceğimiz, yaşanası güzel bir dünya için emeğimizi, gücümüzü bilimin ışığında birleştirdiğimiz bir gün olması dileğiyle…
Bilimle, Emekle, İnatla, Umutla!
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu


Okunma Sayısı: 3150