TMMOB Odalar 22 Kasım 2024, Cuma

Doğum, tecavüz, kürtaj, çocuk sayısı, başörtüsü gibi tartışmaların tamamı, AKP‘nin kadınların bedenini kullanarak kadınlar üzerinde tahakküm kurma çabasının ürünüdür. Ve AKP‘nin bu gerici-faşist uygulama ve politikalarına karşı kadınların mücadelesi 8 Mart‘ı gerçekten "Kadınlar Günü" haline getirecek tek şeydir.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 07.03.2015
Güncellenme Zamanı: 09.12.2015 17:39:50

8 Mart 1857‘de ABD‘nin New York eyaletinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadın, düşük ücretlerin, uzun çalışma saatlerinin ve insanlık dışı çalışma koşullarının iyileştirilmesi için greve gitti, ancak çıkan yangında polisin kadınları fabrikaya kilitlemesi nedeniyle 129 kadın fabrikadan çıkamayıp hayatını kaybetti . Bu grev sonrasında Kopenhag‘da 1910 yılında toplanan II. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı‘nda Clara Zetkin`in önerisi ile 8 Mart "Kadınlar Günü" ilan edildi.
Kadınlar Günü  yıllardır ülkemizde kutlanıyor(!). Bir taraftan kapitalist sistem kadınlar gününü tüketime özendirme günü olarak şekillendirmeye çalışırken, aynı politikanın devamı olmak üzere muhafazakar politikalarla kadına yönelik şiddet her geçen gün daha da görünür oluyor. Aslında yıllardır uygulanan ve kadını "eve hapsetmeye" yönelik; ifadesini "kadının erkek ile eşit olamayacağı", "kadınlar çalıştığı için erkeklerin işsiz kaldığı", "kahkaha atan kadınların iffetsizliği", "hamile kadınların sokağa çıkmaları", "tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur",  "Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor" ve nihayetinde "annesinin bile diz üstünden tahrik olan zihniyetlerde" ifadesini bulan  muhafazakar politikalar kadına yönelik şiddeti, kadınların sistematik katline dönüştürmeyi başardı!
Kadınların katledilmesi "münferit" değildir!
Kadınların katledilmesi "kıskanç koca" meselesi değildir!
Kadınlar "psikopatlar" tarafından katledilmiyor!
Kadınların katledilmesi "namus" meselesi hiç değildir!
Kadınların katledilmesi erkek egemen muhafazakar politikaların şekillendirdiği ve arttırdığı bir sonuçtur!
Bu yüzden kadına yönelik politikalar her yönüyle sertleşerek, artmaya devam ediyor ve kadınlar "en yakınlarındaki erkekler" başta olmak üzere her gün erkekler tarafından öldürülmeye devam ediyor! Sistem, her gün erkekleri tacize ve tecavüze teşvik ederek kendisini yeniden üretiyor, kadın düşmanlarına hafifletici nedenler öne sürmek için gerekçeler yaratırken; çalışan, okuyan, hayata katılan kadınları her fırsatta hedef göstermeye devam ediyor.  Ve bu hedef gösterme politikası sonuca da ulaşıyor: Çok değil bundan 19 gün önce katledilen Özgecan Aslan‘ın ardından kadınlar "Yasta değil isyandayız" sloganı ile kadınlara yönelik şiddetin son bulması ve adalet talebiyle sokaktayken, 15 kadın daha katledildi!
Son bir yılda ise 281 kadın öldürüldü, 109 kadın ve kız çocuğu tecavüze uğradı, 560 kadın şiddete maruz kaldı. Olayların failleri ise, "mahkemede takım elbise giymek suretiyle iyi hal", "teşebbüsün başarısız olması", "mahkemede saygılı durması" gibi bahanelerle ceza indiriminden yararlandı ve çok az cezalar alarak, kadına yönelik bu şiddet ve katliama teşvik ettiler.
Hükümet yıllardır uyguladığı muhafazakar politikaları icraatlarına da yansıtarak kadına şiddete ve kadın katliamına çanak tutmaya devam ediyor. AKP muhafazakar politikaları ile kadının adını silmeye, kadının sadece anne ve "eş" olarak var olabileceği, sokağa çıkamayacağı bir "Yeni Türkiye" hazırlıklarını sürdürüyor. Bunun en güzel örneği olarak "Kadın Bakanlığı"nın kapatılıp yerine "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" getirilmesini gösterebiliriz. Kadınların "asıl kariyerinin annelik olduğunu" vaazeden politikalar izleniyor; işsizliğin faturası kadınların çalışmasına kesiliyor ve ev işlerinin "kadınların görevi olduğu" her fırsatta dile getiriliyor. Yine son dönemde hayata geçirilmeye çalışılan "Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Programı Eylem Planı" ile çalışan veya çalışmak isteyen kadınların çocuk yapma koşullarının kolaylaştırıldığı öne sürülerek, esnek çalışma adı altında güvencesiz çalışma koşulları arttırılıyor.
Özgecan‘ın katlinin ardından "suçluların en ağır cezaya çarptırılması" yönünde açıklamalar yapan hükümet yetkilileri, kadına yönelik şiddet ve katliamın durdurulmasını tek başına kadına yönelik şiddete verilen ceza ile sağlanamaz. Kinci ve intikamcı bakış açınız yerine kadına yönelik şiddeti durdurmak için önlemler alınmalıdır. Kadınların taleplerine kulaklar tıkanmamalıdır.
Bunun için kadınların;

  • Kadın Bakanlığı‘nın tüm kadın örgütlerinin aktif katılımı ile diğer bakanlıklardan farklı bir şekilde örgütlenerek yeniden kurulması,
  • Cinsiyet ayrımcı politikalar yasalar ve uygulamaların kaldırılması,
  • Çalışma yaşamında kadınların önüne çıkarılan tüm engellerin kaldırılması,
  • Aile içi şiddetin önlenmesi içim çalışmalar yürütülmesi,
  • Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde medyanın kendi oto-denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesi,
  • Şiddete uğrayan kadınlar için sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması,
  • Kadına yönelik şiddet uygulayanların yargılanarak cezalandırılması talepleri derhal karşılanmalıdır.

Doğum, tecavüz, kürtaj, çocuk sayısı, başörtüsü, çalışma yaşamının dışına itilmesi gibi tartışmaların tamamı, AKP‘nin kadınların bedenini kullanarak kadınlar üzerinde tahakküm kurma çabasının ürünüdür. Ve AKP‘nin bu gerici-faşist uygulama ve politikalarına karşı kadınların mücadelesi 8 Mart‘ı gerçekten "Kadınlar Günü" haline getirecek tek şeydir.


Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın Dünya Kadınlar Günü!


TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU


Okunma Sayısı: 3153