"çocuğun gördüğü düştür barış.
ananın gördüğü düştür barış."
Bir Dünya Barış günü daha geldi...
Bir Dünya Barış Günü daha kanla, katliamla geldi...
Bir Dünya Barış Günü daha emperyalistlerin hegemonya mücadelesine yem edilen halkların acısıyla geldi...
Bir Dünya Barış Günü daha emperyalistlerin Ortadoğu‘yu kan gölüne çeviren istikrarsızlaştırma politikasına kurban edilen Ezidilerin, Filistinlilerin, Türkmenlerin, Arapların, Kürtlerin, Alevilerin, Şiilerin insanlığa çağrı çığlıklarıyla geldi.
Bir Dünya Barış Günü Daha Ortadoğu‘yu savaş coğrafyasına çeviren emperyalistlerin güç ve hegemonya mücadelesinin gölgesinde geldi.
Bir Dünya Barış Günü daha IŞİD‘ı, El-Nusra‘yı, ÖSO‘yu destekleyen, Ortadoğu halklarını savaş cehenneminde yaşamaya zorlayan emperyalistler, BM, NATO vb örgütleriyle ve ABD savaş uçaklarının ‘kurtarıcı` rolünü üstlendiği yeni Ortadoğu politikasıyla birlikte yeniden geldi. Oysa Gazze‘den Rojova‘ya, Kerkük`ten Şengal‘e kadar bütün katliamların sorumlusu emperyalistler ve onların politikalarını uygulayan işbirlikçileridir..
İsrail bir savaş devleti olarak hergün Filistin‘e bombalar yağdırıyor. Gazze‘ye yapılan bombardımanların ardından enkazın altından hergün çocuk cesetleri çıkarılıyor...
ÖSO, El Nusra, IŞİD gibi çeteler hergün yeni bir katliamla adını duyuruyor. Köle pazarları, Şengal dağlarında susuzluktan ölen çocuklar, kadınlara yönelik şiddet ve tecavüz, topraklarından koparılıp mültecileştirilen onbinlerce insan, soykırımla yok edilmeye çalışılan halklar bugün emperyalist politikaların bölgeyi getirdiği noktadır.
Ülkemizi ‘stratejik derinlikle`; ‘komşularla sıfır sorun‘dan ‘tüm komşularla sorunlu" hale sürükleyenler bugün Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi daha derin bir karanlığa çekmek için seferber olmuş durumda.
Savaşı ‘fırsat‘ olarak gören Hükümet, ÖSO; El-Nusra ve IŞİD‘ı destekleyerek ayrımcı ve mezhepçi siyasetini yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bugün Başbakan olan Dışişleri Eski Bakanı Davutoğlu IŞİD‘ı "öfke birikmesinin doğal‘ sonucu olarak meşrulaştırarak katliamlara doğrudan destek veriyor.
Anlaşılan odur ki, Hükümet barış karşıtı tutumundan vazgeçmeyecek, savaş yanlısı tutum ve politikalarında ısrar edecektir. Çözüm süreci; çatışmacı, yok edici bir "terör ve güvenlik" sorunu olarak ele alınıp, provakasyonlara çanak tutuluyor. Çözüm sürecine yönelik somut adımlar atılmazken, oyalama taktikleri, yok sayıcı ve imhacı politikalar, güvenlik barajları ve "kalekollar" var gücüyle yeniden inşa ediliyor.
İşte tüm bu nedenlerle, Dünya Barış Günü`nde barışı isteyenler, sadece savaşı protesto etmek için değil, engellemek için de mücadele etmek, savaşı emperyalist politikaların bir sonucu olarak görüp anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmek, barış, özgürlük, kardeşlik, eşitlik taleplerini yükseltmek zorundadır.
Acı ve gözyaşının olmadığı, barışın, kardeşliğin, eşitliğin özgürlüğün egemen olduğu bir Türkiye, Ortadoğu ve dünya özlemiyle 1 Eylül Dünya Barış Günü‘nü kutluyoruz.
Bilimle, emekle, umutla, inatla
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Okunma Sayısı: 3143