6326 Sayılı Petrol Kanunu‘nu değiştiren Türk Petrol Kanunu Tasarısı TBMM‘ye gönderilmiş bulunmaktadır.
Dünyada her geçen gün önemini artıran petrolün, aranması ve üretilmesi ile ilgili anlaşmalar ve yasal mevzuatlar revize edilmekte veya yenilenmektedir. Bu değişimdeki en önemli unsurlar, değişen koşullar ve petrol fiyatlarındaki hızlı yükseliştir. Ülkemiz gibi petrol tüketiminin büyük bölümünü ithalat yoluyla karşılayan ülkelerde, yerli kaynakların azami ölçüde aranması, yeni keşiflerle birlikte mevcut üretimin artırılması büyük önem taşımaktadır.
Bilindiği gibi, 16 Mart 1954 tarihinde çıkarılan 6326 sayılı Petrol Kanunu; ham petrol ve doğal gazın aranması ve üretimi gibi ruhsata tabi faaliyetlerle birlikte, rafinaj, dağıtım, pazarlama ve boru hatları ile taşıma gibi belgeye tabi faaliyetleri de düzenlemekteydi. Ancak, 18 Nisan 2001 tarihinde çıkarılan 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu ve 4 Aralık 2003 tarihli 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ile petrolün aranması ve üretilmesi dışında kalan tüm faaliyetler 6326 sayılı Kanundan çıkarılarak söz konusu piyasa kanunları içine alınmıştır. Bu aşamadan sonra, 6326 sayılı Petrol Kanunu‘nda ciddi radikal değişiklikler getiren 5574 sayılı Türk Petrol Kanunu tüm karşı çıkışlarımıza rağmen beş yıl önce TBMM‘ nde kabul edilmiş; ancak, kanun bazı maddelerinin yeniden görüşülmesi için dönemin Cumhurbaşkanı tarafından meclise iade edilmiştir. Söz konusu bu kanun yerli petrolün aranması yerine mevcut kısıtlı üretimi teşvik edici nitelikte olması, devleti gelir kaybına uğratması nedeniyle tüm kamuoyunun ve bizlerin de haklı eleştirilerini almıştır.
Geride kalan 5 yıllık dönemde, beklemede tutulan Petrol Kanunu yeniden gündeme getirilmiştir. Bu süreçte, konuyla ilgili olan TMMOB‘ ye bağlı odalar, meslek kuruluşları ve sektörde yetkili sendika olarak Petrol Kanunu Tasarısına ilişkin görüşlerimizi, eleştiri ve önerilerimizi idareyle ve kamuoyuyla paylaştık.
21 Aralık 2012 tarihinde TBMM‘ ye gönderilen Türk Petrol Kanunu Taslağı, 2007 yılında çıkarılan yasaya göre olumlu değişiklikleri barındırmakta olup, görüşlerimizin bir ölçüde yasa metni içinde yer alması olumlu olarak nitelendirilmektedir.
Bu yasa taslağının, amaç maddesinde de belirtildiği gibi ülkemiz petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun olarak hızlı, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasına, üretilmesine hizmet etmesini umuyoruz.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, kamuoyunun hassasiyetle vurguladığı petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun olarak aranması ve ülke arz güvenliğinin gerektirdiği hallerde yurtiçinde üretilen petrolün tamamının ülke ihtiyacında kullanılabilmesine imkan tanıyan maddelerin metinde yer alması, üretilen petrolden alınan Devlet Hissesinin aynen korunması var olan kaygıları gidermesi açısından önemli görülmektedir.
Diğer taraftan, ruhsatlandırmaya ilişkin yapılan düzenlemeler ve başvuruların değerlendirilmesine esas yatırım programlarına karşılık teminat alınması, kara ve deniz aramalarının doğasında barındırdığı farklılıklardan dolayı bu alanlardaki ruhsat ve sürelerinin farklı belirlenmesi gerçekçi bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
İşletme ruhsat sürelerinin ve devlet hissesinin mevcut yasadaki şekli ile korunuyor olması, Devlet hissesi hesabında ham petrol için piyasa fiyatı ve doğal gaz için tüketicilere yapılan satış fiyatının esas alınması ile kuyu başı fiyatının belirlenmesindeki spekülasyonların önüne geçilmiş olması; ayrıca, ağır petrollerin üretimine verilen teşvik ve ülke arz güvenliği açısından önemli olan mevcut gaz sahalarının yeraltı depolaması olarak kullanılabilmesiyle ilgili düzenleme yasanın olumlu yanlarını oluşturmaktadır.
Ancak, yasa tasarısı, olumlu yönlerine karşın önemli olumsuzlukları da içermektedir.
Milli Petrol Şirketimiz Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı‘nın mevcut yasada bulunan Devlet adına petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma hakkı tasarı ile kaldırılmıştır.
Petrol ve doğal gaz açısından, ülkemizin büyük oranda dışa bağımlılığı ve jeopolitik konumu göz önüne alındığında, bu stratejik ham maddelerin devlet eliyle aranmasının önemi ortadadır. Özellikle Akdeniz ve Kıbrıs eksenli yaşanan gelişmeler, ülkemizin milli bir petrol şirketine sahip olmasının gerekliliğini göstermiştir. Ülkemizin petrol ve doğalgazdaki dışa bağımlılığını ortadan kaldırmak amacıyla, başta Karadeniz ve Akdeniz olmak üzere ülkemizin doğal kaynaklarının milli menfaatlere uygun olarak aranması ve geliştirilebilmesi, yalnız ve ancak devlet adına görev yapan milli bir şirketin olması ile gerçekleştirilebilir. TPAO‘nun bu işlevinin ortadan kaldırılması ya da "özerkleştirme" söylemleri öne çıkarılarak özelleştirilmesi, milli menfaatlerimiz açısından ciddi sakıncalar doğuracaktır. Bu nedenlerle, kanunun kırmızı çizgisi, TPAO‘nun mevcut konumunun korunması hususudur. Bu husus korunmadıkça, diğer olumlu sayılabilecek madde değişikliklerinin yerli ya da yabancı özel sektör kuruluşlarının mevcut haklarını iyileştirmenin ötesinde bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle, mevcut 6326 sayılı Kanun metninde yer almakta olan Türkiye Petrolleri A.O. (TPAO)‘nun Devlet adına petrolle ilgili araştırma izni, arama ve işletme ruhsatı alma hakkının korunması gerekmektedir.
TPAO‘nun, dünya örneklerinde olduğu gibi, arama, üretim, taşıma, rafinaj ve dağıtım faaliyetlerini içeren önceki entegre yapısına yeniden kavuşturularak güçlendirilmesi, bunları sağlayacak TPAO yasasının bir an evvel çıkarılması ve özelleştirme söylemlerine dur denilmesi gerekmektedir.
Süresi dolan işletme sahalarının müzayedeye çıkarılmasında uygulanacak usul ve esaslar önem taşımaktadır. Bu ihale sürecinin uluslararası örneklerinde olduğu gibi servis anlaşması kapsamında yapılması ve varil başına kar verilmesi uygun olacaktır.
Yine, mevcut 6326 sayılı kanunda var olan petrol şirketlerinin kazançları üzerinden ödemekle mükellef bulundukları gelir vergisi toplamının %55‘i geçemez hükmü değiştirilerek bu oran tasarı ile %40‘a düşürülmüştür. Ciddi vergi kayıplarına yol açacak bu durum kaldırılarak mevcut madde aynen korunmalıdır.
Öte yandan, yeni Petrol Kanunu, bu kanunu uygulamakla görevli olan Petrol İşleri Genel Müdürlüğü‘ne idari, teknik değerlendirme ve denetimde büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu noktada, uluslararası örneklerinde olduğu gibi Petrol İşleri Genel Müdürlüğü‘nün teknik ve mali yönden güçlendirilerek, denetimde ve uygulamada şeffaflık ilkesi ile çalışmasının sağlanması gerekmektedir.
Sonuç olarak,
Ülkemizin zorlu jeolojik koşulları içerisinde, devlet petrol arama sektöründe mutlaka yer almalıdır ve yasa içerisinde TPAO bu yetki ile donatılmalıdır.
Türk Petrol Kanunu sonrasında TPAO Kanunu geçmişte olduğu gibi idari ve mali yönden özerk, yapısal anlamda entegrasyona imkan tanıyacak ve uluslararası alanda rekabet edecek şekilde çıkarılarak yürürlüğe konulmalıdır.
Petrol faaliyeti sonucu elde edilen gelirin vergilendirilmesinde mevcut Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmalı, gelir kaybı yaratılmamalıdır.
Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, teknik ve mali yönden güçlendirilmeli, denetimde mükemmeliyeti sağlayacak yapılanmaya kavuşturulmalı, yatırımcıları doğru yönlendirecek bilgi veri paketlerinin oluşturulması ve bunlara kısa sürede ulaşılabilmesi sağlanmalıdır.
Süresi dolan İşletme ruhsatlarında müzayedeye çıkarılmasında esas, servis anlaşması modeli olmalıdır.
TBMM‘ne sunulan yasa taslağı kadar, çıkarılacak yönetmeliğin de önemli olduğu açıktır. Sektördeki gelişmelere ve uygulamada yaşanabilecek aksaklıklara göre yasa, görüşlerimiz de alınarak çıkarılacak yönetmeliklerle desteklenebilmelidir.
Olumlu yönleri olmakla birlikte, önerilerimiz doğrultusunda eksiklikleri giderilecek bir Petrol Kanunu‘nu, ülkemiz petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun olarak hızlı, sürekli ve etkili bir şekilde aranmasına, üretilmesine hizmet edecektir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası
TMMOB Petrol Mühendisleri Odası
Türkiye Petrol Jeologları Derneği
Petrol İş Sendikası
Okunma Sayısı: 3172