5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNÜN 40.YILINDA
SERMAYENİN BİTMEK TÜKENMEK BİLMEYEN KAR HIRSI YAŞAM ÇEVREMİZİ
YOK ETMEYE DEVAM EDİYOR
5 Haziran 1972 tarihinde Stocholm`de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı`nın, "İnsanın, hürriyet, eşitlik ve yeterli yaşam koşulları sağlayan onurlu ve refah içinde bir çevrede yaşaması temel hakkıdır." kararından bu yana 40 yıl geçti.
Sermayenin bitmek tükenmek bilmeyen kar hırsı, 5 Haziran Dünya Çevre Gününün 40.Yılında da yaşam çevremizi yok etmeye devam ediyor; iklim değişikliğine yol açan gazların salınımı kontrol altına alınamayıp ekolojik dengenin bozulması artarak sürerken, dünya kullanılabilir sularının yarısı kirletiliyor, ormanlar, tarım alanları hızla yok ediliyor.
5 Haziran Dünya Çevre Günü, yine bir kesimin hamasi nutuklarıyla kutlanacak. Çevreci görünenler, ‘Kyoto sözleşmesinden gelen karbon salım hakkı‘nı satmak için müşteri arayacak! Bu, ‘havayı kirletme hakkı satışı‘ ile küresel iklim değişikliğine katkıda bulunmak en büyük çevrecilik sayılacak.
Tekellerin kar hırsı dünyanın dört bir yanında çevreyi katletmeye devam edecek. Bio-akaryakıt ile ‘çevreci‘ bir maske altında tarım alanları tekellerin ihtiyacına göre düzenlenecek ve milyonlarca insan açlıkla yüzüyüze bırakılacak. Gözü dönmüş bir kar hırısyla, ‘sınırsız büyümeyi hedefleyen ekonomilerin talanı sürecek. Plansız kentleşme, fosil yakıta dayalı üretim modelleri, hızla artan nükleer ve kimyasal atıklar, genetiği değiştirilmiş organizmalar, termik ve nükleer santraller ‘gelişme‘ olarak dayatılacak tüm insanlığa.
Sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı Türkiyede de; doğal, tarihi ve kültürel varlıklarının yok edilmesi, yer altı ve yerüstü kaynaklarının talan ve işgali, ülke değerleri olan nehirlerin, ormanların, kıyıların ve su alanlarının ipotek altına alınması süreci hızlanacak, ülke giderek yaşanabilir olmaktan çıkarılacak.
5 Haziran Dünya Çevre Günü, Anayasa Mahkemesi,‘nin Akkuyu‘ya yapılması planlanan nükleer santralin yürütmesinin durdurulması istemini reddettiği bir güne denk geldi. Bu kararla hukuki engellerin kaldırıldığı Türkiye, AKP eliyle nükleer bir maceraya da sürüklenmiş oldu.
Yine geçtiğimiz günlerde, Anayasa`da da tanımlanan sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını sağlamaya yönelik adımların atılması bir yana, son olarak çıkarılan kentsel dönüşüm yasası ile ranta dayalı kentleşmenin önü sonuna kadar açıldı; sermayenin talepleri, insanı merkezine alan politikalarla güvenli yaşam alanları yaratmaya bir kez daha tercih edildi.
2 B yasası ile de ormanlarımızın yok edilişi yasal hale getirildi. Bir yandan enerji ihtiyacı ve dışa bağımlı olmayalım bahanesiyle nehirlerimiz, derelerimiz satışa çıkarılıp HES‘lerle doğal çevre ve suyun insan hakkı olması yok edilirken, diğer taraftan dışa bağımlı, çevre felaketleri yaratan nükleer santrallerin, termik santrallerin kurulması yaygınlaştırıldı.
Ülkenin dörtbir yanında, HES`ler, siyanürlü altın ve gümüş işletmeleri ile, termik santrallerle, kültürel ve tarihi değerlerimizi yok eden barajlarla, susuzlaştırılan derelerimiz ve tarım alanları, imara açılan ormanlarımız, afet riski altındaki kentlerimiz ile doğal çevremiz, yaşam alanlarımız sürdürülebilir kalkınma adına daraltılırken, öte taraftan büyük ‘kalkınma ve gelişme hamleleri‘ olarak gösterilen, 3. Boğaz köprüsü, yeni İstanbul ve Karadeniz-Marmara kanal peojeleri ile yeni çevre katliamlarının hazırlıklarına başlandı.
5 Haziran Dünya Çevre Günü‘nün 40.Yılında da, bir taraftan nutuklar atılacak ‘temiz ve sağlıklı çevre için‘; diğer taraftan çılgın projelerle ülkeyi tahrip etmek için AKP hükümeti ve bürokratları çalışmaya devam edecek, suyun piyasalaşması, nükleer saantrallerin kurulması, siyanürlü altın işletmeleri, ormanların tahribi devam edecek, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun‘un yürürlüğe girmesiyle bırakın sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını, binlerce insanın barınma hakkı ranta kurban edilecek.
Yine Çevre şiirleri okunacak bir taraftan, dereler kurutulup, sular HES‘ler‘le zaptedilirken; öte yanda Tortum‘da HES‘lere karşı direnen 17 yaşındaki genç kız 9 yıl hapis istemiyle yargılanacak.
Ama bilinmelidir ki, HES‘lere karşı yaşam alanlarını koruyanlar, Amazonların ormansızlaştırılmasına karşı direnenler, aç gözlü altın işletmeciliğine karşı duranlar, petrol devlerine karşı yaşamı savunanlar da durmayacak, 5 Haziran Dünya Çevre Günü tüm dünyada ve Türkiyede birleşmenin, dayanışmanın gelecek güzel bir yaşamın günü olacak.
Çevre Günü‘nü kutlamaya ihtiyaç duymayacağımız günlere...
Bilimle, emekle, inatla ve umutla.
5 Haziran 2012
TMMOB JEOLEOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
Okunma Sayısı: 3142