TMMOB Odalar 22 Kasım 2024, Cuma
Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 10.05.2011
Güncellenme Zamanı: 02.03.2012 14:10:18

 

Eti Gümüş AŞ‘nin, Kütahya gümüş madeni işletmesindeki atık depolama barajının iki numaralı havuzuyla üç numaralı havuzu arasındaki setin bir kısmı yıkılmış ve siyanürlü atık  iki numaralı havuza ve buradaki setten de taşarak bir numaralı havuza akmıştır. Atıkların tamamının son sete yüklenmiş olması nedeniyle  tehlikeli bir durum ortaya çıkmış olup, bu son setin de yıkılması halinde civarındaki tüm canlı yaşamı tehdit edecek boyutta  bir çevre felaketi yaşanma riski  söz konusu olmuştur.

 

1987 yılında işletmeye açılan bu tesiste gümüş elde etmek için, altın işletmeciliğinde de kullanılan siyanür liç yöntemi uygulanmaktadır. Siyanürleme sırasında, gümüş elde edildikten sonra arta kalan, siyanür ve ağır metal içeren çamur atık barajında depolanmaktadır. İşletmede siyanür oranının düşürülmesi için arıtma kullanılmamakta ve siyanür doğal bozunma yoluyla yokedilmeye bırakılmaktadır

 

Depolanan siyanür bileşikleri ekolojik ortamı olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahiptir ve depolanma alanındaki siyanür atığının sızma ve yeraltı suyuna karışma  riski bulunmaktadır Sızıntıyı önlemek amacıyla kullanılan geçirimsiz sentetik örtülerin sızıntıyı tamamen önleyeceği ileri sürülse de, yapılan labaratuvar deneylerinde sabit basınç altında belli oranlarda sızdırma olabileceği ve olası uygulama hataları nedeniyle de sızma oranının artabileceği belirtilmektedir.

 

Nitekim atık barajının yakınındaki Dulkadir Köyü`nde yeraltısuyunda arsenik zenginleşmesi sonucunda  kanserden ölenlerin sayısı  hızla artmış ve köy boşılmıştır.

 

Bugün  sızmanın yarattığı tehlikenin kat be kat ötesinde  çok riskli bir durum söz konusudur. Dünya‘da yaşanmış ölümcül çevre  felaketleri göstermektedir ki atık barajının yıkılması halinde  ortaya çıkabilecek tehlike ciddi boyutlarda olabilecektir.

 

Diğer taraftan, atık barajı kapasitesinin daha başlangıçta, işletmeden çıkacak atıkların depolanmasının yanında, yağışlardan kaynaklanacak su miktarı da  dikkate alınacak  şekilde tasarlanıp tasarlanmadığı konusu da cevaplanması gereken önemli bir sorudur. Öte yandan işletmenin  kapasitesinin yaklaşık iki kat arttırılarak  ortalama 650 ton/saat`e göre çalıştığı  şirketin web sayfasında ifade edilmektedir. Bu durum, daha fazla siyanür kullanıldığı ve daha fazla siyanürlü atığın, atık barajlarında depolandığı anlamını taşımaktadır. Büyük bir olasılıkla fazla miktarda atığın barajlarda depolanması nedeniyle atık barajının iki numaralı havuzuyla üç numaralı havuzu arasındaki setin bir kısmının yıkılmış olması söz konusudur. Nitekim Şirketin web sayfasında da arttırılan üretim kapasitesini karşılayacak ilave atık barajı inşaatına başlanacağı bilgisi yer almış olmasına rağmen ilave havuzun inşaası tamamlanmamıştır.  Eti Gümüş AŞ tarafından atık barajında mevcut dört adet atık havuzunun yeterli olmadığı ve yeni havuzu inşa etme yoluna gidildiği görülmektedir.

 

Gelinen durumda havuzdaki su seviyesinin yükselmesi, hem son sete gelen atık yükünün artmasına, hem de son seti oluşturan malzeme içindeki su seviyesinin de yükselmesine neden olmaktadır. Her iki durum da şevin stabilitesini (duraylılığını) bozabilecek ve setin/setlerin yıkılmasına etken olabilecek faktörlerdir.

 

Bu setlerin projelendirilmesi sırasında setlerin stabilite analizlerinde su yüksekliklerinin dikkate alınmış olması ve  havuzlardaki maksimum su seviyesinin ne kadar olması gerektiği belirlenmiş olmalıdır. Yıkılma öncesindeki su seviyesinin ne kadar olduğu/yükseldiği de araştırılması gereken bir husustur.

 

Setlerin projelendirilmesi sırasında sette kullanılan ve geçirimsizliği sağlayan kil çekirdeğin kalınlığının ve set yüksekliklerinin ne kadar belirlendiği ve uygulamadaki kil çekirdeğin kalınlığının ve set yüksekliklerinin ne kadar olduğu araştırılmalıdır?

 

Setin/setlerin yıkılmasında sadece su seviyesinin yükselmesinin etkin olmasının yanı sıra, bu setlerin inşası sırasında kilden başka,  geçirgenlikleri  farklı olan malzemelerin kullanılıp kullanılmadığı da önem  taşımaktadır. Bu durumda set içerisinden olabilecek muhtemel sızmalar nedeniyle setler zayıflayacak ve yıkılma söz konusu olabilecektir. Setlerdeki bu yıkılmanın nedenleri bu yönleriyle de ortaya konulmalı, bu konulara cevap aranmalıdır. 

 

Bir felaketin yaşanmaması için, geçici ama acil olarak son sete gelen su yükünün azaltılması gerekmektedir. Bu nedenle bu kesimdeki atıkların başka bir tarafa başka bir çevre felaketine yol açmayacak şekilde  taşınması ve havuzun kısmen de olsa boşaltılması gerekmektedir.

 

Son setin güçlendirilme çalışmalarına hız verilmelidir. Halen inşası devam eden  beşinci havuzun gerekli setlerin oluşturulup ve geçirgenliği önlemek için havuz tabanı ve kenarlarına jeomembran ve kil dolgu yapılarak devreye alınması ve birinci havuzdaki suyun bir kısmının buraya aktarılması imkanları araştırılmalıdır.

 

Setin yıkılma olasılığına karşı atığın yayılma yönlerine tabana jeomembran serilerek yeni set/setler oluşturulmalıdır.

 

Tüm bu geçici önlemlerin alınmasını ve sadece işletme çevresindeki yaşamı, suyu, toprağı ve havayı tehdit etmekle kalmayıp, Porsuk çayını, Sakarya nehrini ve Karadenizi de etkileyecek boyutta bir çevre felaketinin yaşanmamasını umuyoruz.

 

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, öteden beri siyanür liç işlemi yapılan maden işletmeciliğinin yaratacağı olumsuzlukları ortaya koyduk, uyarı görevimizi yerine getirdik. Ülkemizin dört bir yanını kuşatan siyanürlü altın işletmelerinde de aynı tehlikelerin her an söz konusu olabileceğini bir kez daha hatırlatıyor ve uyarıyoruz. Yaşanan son olay da göstermektedir ki sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkımız ciddi risk altındadır.  Siyanürleme yöntemi uygulanan maden işletmelerinin faaliyetleri derhal durdurulmalıdır.

 

TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

YÖNETİM KURULU

 


Okunma Sayısı: 3197