BASINA VE KAMUOYUNA
Son günlerde Ankara çevresinde oluşan depremler kent merkezi ve ilçelerinde yaşayan halkımızı endişeye sevketmektedir. Ankara ve çevresinin depremselliği hakkında TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bilimsel veriler üzerinden ANKARA’nın DEPREMSELLİĞİ Değerlendirmemizi kamuoyuna saygıyla sunarız.
1- Ankara tarihsel ve aletsel veriler gözönüne alındığında hiçbir zaman büyük depremlerin merkezi olmamış ancak, 70-120 km uzağında bulunan deprem üreten diri fayların etki alanında bulunduğundan tarihteki büyük depremlerden etkilenmiştir. Bu açıdan bakıldığında Ankara Kenti, 100 km kuzeyinden geçen Kuzey Anadolu Fayı (KAF), 70 km doğusunda bulunan Ezinepazarı Fayı, batısında yer alan Eskişehir Fayı, ile güneyinde yer alan Tuz Gölü Fayının etki alanındadır. Tarihsel ve aletsel kayıtlar bu fay sistemlerinin büyük depremler ürettiğini göstermektedir.
2- Bu fayların tarihte ürettiği depremlerde Ankara kenti ve köylerinde hasarlar oluştuğu da bilinmektedir. Örneğin 1938 Kırşehir-Keskin, 1944 Bolu Gerede depremleri Ankara kenti içinde etkili olmuş 2000 yılında Çankırı depreminde ise Çubuk Ovası’nda can ve mal kaybının olduğu bilinmektedir.
3- Son aylarda Ankara yakınlarında ve 31 Temmuz 2005 tarihinde Bala merkezli 5.3 büyüklüğündeki depremlerde can ve mal kayıpları olmamış ancak halkımız büyük bir endişe yaşamıştır.
4- Ankara civarındaki fay sistemlerinin 5.5 ve 7’den büyük üreteceği depremler, özellikle kent çevresinde Deprem riski yüksek Alüvyonel zeminlerde gelişen çok katlı yapılaşmaları etkileyeceği bilinmektedir. Kaldı ki tarihsel depremlerde Kale, Samanpazarı, Ulus, Altındağ civarında, kaya zeminler üzerinde kurulu Ankara kentinin etkilendiği düşünülürse bu riskin, bugün özellikle Ankara civarında yer alan ve faylarla oluşmuş ovalar, eski dere yatakları ve vadi tabanları üzerindeki kalitesiz yapılarda daha etkili olacağı kaçınılmazdır.
5- Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, Ankara Halkının Endişeye kapılmamalarını, Ankara kent merkezli bir diri fayın olmadığını bildirmek isteriz. Bu açıdan bakıldığında, Ankara ve civarının ayrıntılı jeolojik risklerinin (depremsellik, heyelan, kaya düşmesi, taşkın vb.) tanımlandığı mikro bölgelendirme haritasının yapılması için acilen çalışmaların başlatılması gerekmektedir.
6- Ülkemizin başkenti Ankara kent merkezinin bütünlüklü bir jeolojik jeoteknik etüdünün olmaması büyük bir eksiklik olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere yerel yönetimlerin Ankara kentinin İmara esas jeolojik jeoteknik etüdlerinin yapılarak kentin Afet risk karakterine uygun olarak mevcut planlarının revize edilmesi savsaklanamaz ve ertelenemez bir görevdir.Bu planlar ışığında imara kapatılma da dahil riskli bölgeler için gerekli önlemler alınmalıdır.
7- Yapılaşma için gerekli olan yapı ruhsatının önemli bir bileşeni olan jeolojik jeoteknik etüdlerin Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından mesleki denetime tabi tutulması büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarafından zorunlu hale getirilmelidir.
8- Ve en önemlisi; Doğa insan ilişkisini düzenleyen temel yasalarımızdan İmar yasası ile Afet yasası, maddi ve siyasi rant anlayışı terk edilerek, insanı ve doğayı merkezine alan politikaların ışığında akıl, bilim ve mühendislik normlarına göre yeniden düzenlenmelidir.
01.08. 2005
TMMOB
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
Okunma Sayısı: 4474