Öğle saatlerinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü önünde bir araya gelen nükleer santral karşıtları "Yaşamı Seçin Nükleerden Vazgeçin" pankartı açarak, "Nükleere inat yaşasın hayat, nükleer santral istemiyoruz, tüpçü Başbakan istemiyoruz, nükleerci Başbakan istemiyoruz, Akkuyu Çernobil olmayacak, Tayyip sonun mübarek olsun, emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo`yu unutmayın, gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" sloganları atarak İnönü Bulvar üzerinden Bahçelievler`e, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı önüne ulaştılar.
Bakanlık önünde "Nükleer Karşıtı Platform" pankartı açan nükleer karşıtları adına burada açıklamayı TMMOB Ankara İKK Sekreteri, EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Pektaş okudu.
Basın açıklaması metni ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı duvarına asılan Enerji Bakanı`nı istifaya çağıran metne haberin devamında ulaşabilirsiniz:
Nükleer Müsibetler Devam Ediyor!
Geri teknoloji olduğu her fırsatta dile getirilen, Çernobil Nükleer Santralı`nın patlamasından tam 25 yıl sonra bu kez de en ileri teknolojilere sahip Japonya‘nın, nükleer santrali Fukuşima Daiçi deprem sonrası oluşan zincirleme arızlar sonucunda, soğutulamadığı için şimdilik 4 kez patladı. Belki an itibariyle en korkulan bile olmuştur. Patlamalardan ikincisi hidrojen patlaması olarak tanımlanan daha tehlikeli türden, reaktörlerden birisinin çatısında çatlak olduğu söyleniyor ve santral çevresinde geniş bir bölge boşaltıldı.
Daha birkaç ay önce sınırlarımıza yakın bir noktadaki Metzamor santralinden sızıntı olduğu iddiaları, basın tarafından üzerine gidilmeyerek saklanmıştı. Şimdi dünyanın gözleri önünde bir nükleer santral kazası gün be gün yaşanıyor. Bazı yayın organlarının patlamadan sonra "korkulan oldu" başlıkları atmış olmasına karşın "beklenen oldu" demek çok daha doğru olacaktır.
Nükleer santraller dünyanın gündemine geldiğinden beri riskleri tartışılmaktadır. Bazı nükleer yanlıları her sistemin kaza riski taşıdığını, nükleer santrallerin kaza riskinin ise yok denecek kadar az olduğunu iddia etmektedirler. Elbette her teknolojik mekanizma çalışması esnasında bazı aksaklıklarla karşılaşma riskine sahiptir. Ancak bu aksamanın yol açacağı sonuçlar düşünüldüğünde, hiç kuşku yoktur ki nükleer santrallerin etkileri çok daha ölümcül ve geri döndürülemez olmaktadır. Hele ki, ocak tüpü ile nükleer santrali riskleri açısından aynı şekilde değerlendirmek için özel cehalet eğitimi almış olmak gerekir.
Hala daha nükleer santrallerin nesillerinden söz edilerek, sorun yokmuş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Ancak şurası iyi bilinmelidir ki, nükleer santraller kaçıncı nesil olursa olsun, her nesil sorunlu olmuş nesil farkı olmaksızın atık sorunu çözülememiş, insan neslini yok etme noktasına gelmiştir. Bir başka nokta ise, her nesilde yaşanan kazalar, radyoaktivite ile kirlenmiş coğrafya, can kayıpları ve toplumdan gizlenen radyasyon etkisi sonrası sistemlere ek yaparak nesil yükseltmek demek insanları kobay olarak kullanmak demektir. Bunun adı da cinayettir, başka Bir şey değildir. Ülkemizde Akkuyu Nükleer Santrali tartışmalarının yapılmaya başlandığı 70‘lerden bu yana, nükleer santrallerin deprem kuşağında bulunmasının riskleri daha da arttırdığı söylenmiştir. Santral binasının şiddetli depremlere dayanıklı olmasının sorunları ortadan kaldırmadığı son örnekle bir kez daha görülmüştür. Bina, Reaktör ve diğer sistemler yıkılmasa bile deprem sırasında oluşabilecek kazalar kontrol edilemezse çok vahim sonuçlar doğurabilecektir. Yeni nesil santrallerin daha güvenli olduğunu söyleyenler, güvenlik için oluşturulan yeni sistemlerin her birinin yeni bir arıza kaynağı olduğunu gözden kaçırmaları ise çok manidadır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında atılan atom bombaları ile nükleer felaket yaşayan Japonya, bu kez kendi eli ile yerleştirdiği nükleer tesisin patlaması sonucunda nükleer felaket yaşamaktadır. Günümüzde uluslararası anlaşmazlıklardaki tehditlerin ve saldırı araçlarının etkileri ve çeşitlilikleri düşünüldüğünde yakın gelecekte nükleer tesislere saldırıların da önemli bir silah haline geleceğini düşünmek gerekecektir.
Dünyada halen 442 ticari nükleer santral çalışmakta ve bunların her biri insanlık için ciddi riskler oluşturmaktadır. Nükleer karşıtı yaşam savunucularının bugüne kadar söylediklerinin yaşanmış olması, onlara kulak asmayanların pervasızlığını göstermektedir.
Nükleer santral gibi yoğun ileri teknoloji bulunduran, dışa bağımlı, pahalı, atık sorunu halen çözülmemiş ve en önemlisi çok yüksek risk içeren yöntemlerle enerji elde edilmesi, en temel mühendislik kriteri olan "kaynakların insan ve toplum yararına optimum kullanımı" ilkesine aykırıdır. Kapitalizmin kazanç, sömürü ve saldırı araçlarından olan nükleer enerji santralleri, dünyanın her yerinde derhal kapatılmalıdır. Nükleer silahlar ve nükleer santraller bütün dünyada yasaklanarak çocuklarımıza radyasyonla kirlenmiş bir dünya değil temiz bir dünya bırakmak temel ilke kabul edilmelidir.
TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu, Ankara‘daki nükleer karşıtları ve yaşam savunucuları olarak, ülkemizde nükleer santral istemediğimizi, bu santrallerde bir kaza yaşandığında çok geniş bir bölgeyi etkilediğini ama kimsenin buna hakkı olmadığını bir kez daha belirtiyoruz. Bugüne kadar ısrarla sürdürülen radyasyonla kirlenmiş enerji politikaları derhal terkedilsin. Enerji üretmek için ne doğayı, ne geleceğimizi kirletmeyelim. Enerji politikamız, nükleer lobilerin değil halkın sesine kulak vererek belirlensin.
Yaşamı Seçin, Nükleerden vazgeçin!
Nükleere İnat, yaşasın hayat!
TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu (17.03.2011)
TÜRKİYE‘DE YAŞAYAN BÜTÜN CANLILAR ve TÜRKİYE HALKI‘NA
Dünyada işsiz kalan nükleer lobilerin kâr hırslarına geçit verdiğim için,
"Kanada ve Amerika`da 1978, Almanya`da 1982 yılından bu yana nükleer santrali yok. Fransa 1997 yılından itibaren 2010 yılına kadar nükleer programını askıya aldı. Avusturya yapımı 1978 yılında biten nükleer santralini referandum sonucu hiç çalıştırmadan kapattı. Brezilya yapımı bitmekte olan ikinci santralinden ve 1.1 milyar dolar harcadığı üçüncü nükleer santralinden vazgeçti. İsveç, 1980 yılında yapılan referandum sonucunda 2010 yılında elektriğin yüzde 46`sını elde ettiği tüm nükleer santrallerini kapatma kararı aldı. İtalya Kasım 1987`de yapılan referandum sonucu nükleer enerji santrallerinden vazgeçti ve yüzde 70 bitmiş olan 4 nükleer santralini kapattı. İspanya 1984 yılında yüzde 92`si bitirilen nükleer santrallerini kapattı. Danimarka, Yunanistan, İrlanda, Lüksemburg, Avusturya ve Portekiz enerji üretimleri için nükleer teknoloji kullanmıyorlar" diyenlere inanmadığım ve Akkuyu`da nükleer santral kurulması için Rusya ile anlaşma yapıp imza attığım için,
Çernobil nükleer santral kazasına kadar tüm dünyada meydana geldikten sonra gizlenen 400 kazanın ortaya çıkmasına rağmen Sinop`ta da nükleer santral kurulma çabalarına destek verdiğim için,
"Nükleer teknoloji ucuz değildir. Hem kurulum hem üretim-işletim hem de güvenlik maliyetleri çok yüksektir. 35-40 yıllık ekonomik ömürleri içinde sıkça arıza yapmaktadırlar. Nükleer enerji temiz ve güvenli değildir, bu nedenle dünyada pek çok ülke nükleer enerjiyi terk etmektedir. Dünyanın hiçbir bölgesinde nükleer artıkların saklanması için lisanslı bir depolama alanı bulunmamaktadır. Bu atıklar milyarlarca dolarlık ek maliyet getirmesinin yanında çevre açısından ciddi tehdittir" diyenlere gülüp geçtiğim için,
"Nükleer santral dışa bağımlılıktır, Rusya`ya doğalgazdan sonra nükleer santral kanalıyla da enerji bakımından bağımlı olacağız" diyenleri ciddiye alıp dinlemediğim için,
"Akkuyu‘da kurulmak istenen nükleer santral, Ecemiş Fay Hattı`na 25-30 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Deprem kuşağında olan bu bölgeye nükleer santral kurulamayacağına ilişkin bugüne kadar yapılan uyarılar dinlenmemiştir. Ancak Japonya‘da yaşanan 8.9 büyüklüğündeki depremin ardından yaşanmakta olan nükleer felaket, Akkuyu`da kurulmak istenen nükleer santral inadından vazgeçilmesi konusunda bir uyarıdır" uyarılarını kulak ardı ederek Rusya`ya gidip Akkuyu`ya nükleer santral kurulması için çabalarımı ve çırpınışlarımı sürdürdüğüm için,
"Ne Akkuyu`da ne Sinop`ta ne dünyada nükleer santral istemiyoruz" diyenleri "ideolojik davranmakla suçladığım ve insanları radyasyon tehlikesi içine attığım için,
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI GÖREVİMDEN İSTİFA EDİYORUM
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI
Okunma Sayısı: 3143