Yirmi beş yıldır süren kan, barut, gözyaşı sürecinin belki de en karanlık eşiğindeyiz.
Son günlerde, barışı zedeleyecek çatışmaların, acılarımızın arttığı, canlarımızı kaybettiğimiz yüreklerimizi yakan bir süreci yaşıyoruz.
Barışa ve kardeşliğe, bir arada insanca yaşamaya darbe vuracak, halklar arasında kutuplaşma yaratacak bu tehlikeli gelişmeleri kaygıyla karşılıyor ve bir an önce akan kanın durdurulmasını istiyoruz.
Bugün, çatışmalara son verilip silahların susmasına, Kürt Sorunu‘nun demokratik çözümüne, insanca ve sürekli bir barışa her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Cumhuriyet tarihi öncesinden başlayıp günümüze değin süregelen Kürt sorununun çözümsüzlüğü, onbinlerce insanımızın canına, yüzmilyarlarca dolar ekonomik kayıplara, göçlere, manevi yıkımlara yol açmıştır. Bu çatışma ortamında büyük çoğunluğu Kürt olan onbinlerce Türk, Kürt, Laz, Çerkez insanımız hayatını kaybetti. Ormanlar yakıldı, köyler boşaltıldı, ekili tarım alanları tahrip oldu. Silah, askeri malzeme ve harekatlara harcanan para hepimizi yoksullaştırdı, tarımı, hayvancılığı yok etti. Çözümsüzlük politikaları demokratik, siyasal, toplumsal ve ekonomik olarak yaşamın her alanında insanlarımızı derinden etkiledi, etkilemeye de devam etmektedir.
Son beş yıllık silahların susması döneminde barış süreci doğru değerlendirilip barışa yeterince şans verilmemiş, üstelik parti kapatmalar, operasyonlar ve tutuklamalar ile barış fırsatı önemli bir darbe daha yemiştir. Barış gruplarının tutuklanmasının, belediye başkanlarının da bulunduğu iki bine yakın Kürt siyasetçinin demokratik siyaset alanından alınması, yüzlerce çocuğun taş attıkları gerekçesiyle hapiste tutulması ya da Terörle Mücadele Kanunu‘na muhalefetten yargılanması, çatışmaların artarak can kayıplarımızın yaşanması ile başlayan tehlikeli süreç hızla toplumsal ölçekte Türk- Kürt çatışmasına doğru evrilmektedir. Şemdinli‘yle birlikte hükümet, asker ve medyanın savaş naraları eşliğinde milliyetçiliği, ırkçılığı kışkırtan ve ülkemizi bir kardeş kavgasına doğru sürükleme tehlikesi içeren savaş dili artık sokağa bile egemen olmaya başlamıştır.
Şemdinli baskını ile yeniden ivme kazanan çatışmalı süreç göstermektedir ki hala ülkemizin en önemli sorunlarından biri Kürt sorunudur. Sorun; hükümetin, ordunun, milliyetçi ve şoven çevrelerin göstermeye çalıştığı gibi basit bir şiddet, terör meselesi değildir. Ülkemiz yüz yıldan fazla tarihi kökleri olan insani, ekonomik, sosyal, siyasi, toplumsal boyutları olan bir sorunla karşı karşıyadır.
Bu sorun karşısında, AKP‘ nin tek taraflı "açılım paketleri"nin çözüm yerine umutsuzluk ve güvensizlik yarattığı, bu durumun çatışma ortamını arttırdığı bir kez daha görülmüştür. Çözüm süreçlerinde yaratılan her umutsuzluğun ve güvensizliğin daha fazla kan ve gözyaşına yol açtığı artık görülerek, gerçek bir demokratik çözüm sürecinin başlatılması gerekmektedir.
Ana dilinde eğitim görmek, kültürlerini geliştirebilmek, kimlikleri ile eşit haklarına sahip bu ülkenin vatandaşları olarak yaşamak gibi en temel haklarının öncelikle kabul edilmesi ile kürt sorununda çözümün çok kolay, basit olduğunu da görebileceğiz. Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi‘nin (AKP) Anayasa değişiklik önerisinde Kürt halkının eşit-demokratik yaşam talebine yanıt verecek hiçbir maddenin bulunmaması da "demokratik açılım"ın bir aldatmacadan ibaret olduğunu göstermiştir.
Bugün, demokratik çözüm ve diyalog imkânlarını zorlamaya, demokratik siyaset zeminini güçlendirmeye, barış için adım atmaya, etkili olmaya, harekete geçmeye ihtiyaç var.
Barışı, kardeşliği, eşitlik ve demokrasiyi, bir arada yaşamayı sonuna kadar yan yana durarak savunmak başta tüm aydın, demokrat ve yurtseverlerin bugün daha öncelikli görevi ve sorumluluğu haline gelmiştir.
Bizler herkesin, her kesimin eşit ve demokratik yaşam hakkını savunuyoruz.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, silahların susturularak kan ve gözyaşının durdurulmasını, barışın ve kardeşliğin bu ülkede egemen olmasını savunmaya devam edecektir.
TMMOB
JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
01.07.2010
Okunma Sayısı: 3143