NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BASIN AÇIKLAMASI
Çernobil Felaketi‘nin 24. yıldönümünde AKP Hükümeti‘ni bir kez daha uyarıyoruz:
NÜKLEER SANTRAL İSTEMİYORUZ!
Bugün 26 Nisan 2010. Bundan 24 yıl önce 1986 yılında Çernobil‘de nükleer bir facia meydana geldi. Kaza sonucu yaşanan yıkımın düzeyi tüm insanlıktan gizlenmeye çalışıldı.
Bu felaketin etkisi, günden güne katlanarak artıyor. Kansere yakalananlar, hastane kapılarında geçen ömürler, sakat kalmış çocuklar, kül altında kalan bir yaşam... İşte Çernobil sonrası 24 yılın öyküsü.
Çernobil‘in ölüm bulutlarının dağılması uzun sürecektir. Radyoaktivitenin geniş alana yayıldığı dikkate alındığında, en fazla etkilenen yerlerden biri de ülkemiz olmuştur.
Radyoaktif atıkların 300-500 yıl gibi sürelerde etkisini sürdürdüğü dikkate alındığında, komşumuzda meydana gelen bu felaketin etkileri konusunda halkı doğru bilgilendirmek ve buna yönelik tedbirlerin alınması gerekmekteydi.
Oysa, Çernobil nükleer felaketinin sonuçları sürekli çarpıtıldı. Çernobil faciasının etkileri konusunda kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğu taşıyan yönetenler, bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmediler. Türkiye‘de facianın etkileri konusunda bilgi isteyen halka "azıcık radyasyon iyi gelir"den öte bir bilgi verilmedi.
Ülkemiz de Çernobil Kazası‘ndan çok etkilendi. Çernobil kazasından sonra yetkililer gerekli önlemi aldırmayarak, bilimsel çalışmaların yapılmasını engelleyerek, tonlarca radyasyonlu çay, fındık vb. besinin tüketilmesine göz yummuştur.
Nükleer santral kurulumu için gerçekleştirilen ihale süreci, nükleer santral konusunda bütün iddiaları çökertmiştir. Nükleer santral yoluyla daha ucuza elektrik üretileceği iddia edilmiş, ancak ihalede çok yüksek fiyattan (21.16 sent) elektrik üretilip halka satılacağı ortaya çıkmıştır. Nükleer rönesans iddialarına karşın ihaleye tek firma katılmıştır. Nükleer santral yoluyla kaynak çeşitliliği sağlanacağı iddiası, zaten doğalgazda bağımlı olduğumuz Rusya‘ya bağlılığın daha da artacağı gerçeği karşısında anlamsızlaşmıştır. Nükleer santral ihalesiyle boşa zaman ve enerji harcanmış, ülkemizin yerli ve yenilenebilir kaynaklarının düzgün bir planlama içerisinde değerlendirilmesi yolunda ciddi adımlar atılamamıştır. Kaynak çeşitlendirme bir tarafa var olan kaynakların değerlendirilmesi önünde de nükleer santral ihale süreci engel oluşturmuştur.
Nükleer santral ihalesi, hukuka aykırı uygulamalar nedeniyle TMMOB‘un açtığı dava üzerine yargının aldığı karar gereğince iptal edilmek zorunda kalmış. Hükümet, gizli pazarlıklar yürüterek devletlerarası anlaşma yoluyla ihale dahi yapmaksızın, şeffaflıktan uzak bir şekilde ve yargı denetiminden kaçırarak nükleer santral kurulumu konusunda ısrarını sürdürmeye devam etmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘nın yayınlamış olduğu 2010-2014 Strateji Planı‘nda, "nükleer enerjinin elektrik üretimine dahil edilmesi" planlanmış olup, 2023 yılına kadar "elektrik enerjisinin yüzde 5‘inin nükleer enerjiden sağlanması" hedefi ortaya konulmuştur.
Çernobil dünya ölçeğinde nükleer santral karşıtı toplumsal güçlerin bilinç ve örgütlülük düzeylerini arttırırken nükleer lobilerin krizini de derinleştiren bir milat olmuştur. İşsiz kalan nükleer santral firmaları yeni siparişler ile yaşadıkları güç ve itibar kaybını giderebilecek arayışların içine girmişlerdir. Bu aşamada demokrasisi ve toplumsal muhalefeti zayıf ülkelerle anlaşmalar yapılması nükleer lobilere daha kolay görünmektedir. Enerji alanında uluslar rası sermayenin talepleri doğrultusunda neo-liberal politikaların uygulayıcısı işbirlikçi bir hükümet ise biçilmemiş bir kaftan oluşturmaktadır. Dolayısıyla burada AKP‘nin nükleer santral kurulması konusundaki ısrarı, sadece kendi iktidarlarını sürdürmek adına küresel sermayenin yeni pazar arayışlarına kayıtsız şartsız teslim olma ısrarıdır. Bu nedenle de nükleer santral ülkemize bir enerji ihtiyacından öte siyasal bir tercih olarak dayatılmaktadır.
Dünyada son 50 yıldır giderek yaygınlaşan nükleer silahlanma ile insanlık zaten büyük bir tehdit altındadır. Bu konuda yapıldığı söylenen anlaşmalar ise, çok miktarda nükleer silah sahibi emperyalist güç bloklarının dünya üzerindeki ekonomik, askeri ve siyasal güç tehdidini korumaya dönük düzenlemeler olmak dışında hiçbir anlam ifade etmemektedir. Bugün tek ve doğru talep nükleer silahların azaltılması değil dünya ölçeğinde tamamen ortadan kaldırılarak insanlık için tehdit olmaktan çıkarılması olmalıdır. Ne yazık ki ülkemiz emperyalist ülkelerin nükleerdeki jeopolitik denge ve tehdit politikasının bir aracı haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Çernobil Felaketi‘nin 24. yıldönümünde dünyada ve ülkemizde bu kaza nedeniyle oluşan tahribatı tekrar anımsatıyor ve yeni Çernobil felaketleri olmaması için AKP Hükümeti‘ni nükleer sevdadan vazgeçmeye, enerji alanında kamu yararına çözümler içeren ciddi politikalar üretmeye davet ediyoruz.
NÜKLEER KARŞITI PLATFORM SEKRETARYASI
ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI
Okunma Sayısı: 3142