İSTANBUL KİME TESLİM OLDU!
DOĞA OLAYLARI AFETE DÖNÜŞMESİN diye her yaşanan felaketten sonra açıklama yapmaktan bıktık artık... Geçtiğimiz ay Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşadığımız afetin bir benzerini bu günlerde Marmara Bölgesinde yaşıyoruz.
Depremler, heyelanlar, kaya düşmeleri ve su baskınları, gezegenimizin oluşumundan bugüne kadar geçen yaklaşık 5 milyar yıl boyunca sayılamayacak sayıda tekrarlanan gezegenimize bugünkü çehresini veren, bozulan dengeyi bir sonrakine kadar yeniden kuran, sıradan doğa olaylarıdır. Ancak, günümüzde özellikle kentsel alanlarda, bu doğa olayları bizleri etkilemekte can ve mal kayıplarına yol açan ve yaşamımızı kesintiye uğratan AFET olaylarına dönüşmektedir.
İstanbul yerleşim alanları içinde yaklaşık 600 km dere yatağı bulunmaktadır. Dereler kenti olan İstanbul‘un kent topraklarının rant temelli yağmalanmasının bir sonucu olan çarpık kentleşmeye kurban edildiği açıktır.
Başbakan yaptığı basın toplantısında ‘'izahı mümkün olmayan felaket'' tanımlaması yaparak yaşananları anlamamıza yardımcı oldu.(!) Olayın açıklanacak yönü olmayınca suçlanacak etkili ve yetkililer de olmayacaktı. Oysa İstanbul‘da yaşananlar çok açıktı. Arazinin yanlış kullanımı, dere yataklarında kontrolsüz yapılaşma, insan girişimleri sonucu dere kesitlerinin daraltılması gibi hidrolojik dengeyi bozucu müdahalelerin sonuçlarıydı. Ancak, sorun sadece alt yapı sorunu değildir. Megakent İstanbul‘da yaşananlar bir bütün olarak, kentleşmeyi rant temelinde gören liberal anlayışın ve onun yerel yönetim uzantısının yerle bir olduğunu da bir kez daha gözler önüne serdi.
Dere yataklarının üstünü kapatarak caddelere dönüştüren, taşkın riski bulunan alanlar ile doğal plaj alanlarını imara açan anlayışın temsilcileri, bu gün yaşadığımız afetin sorumluluğundan kaçamazlar.
Yaşananlarla ilgili olarak,
ülkemizde, yerleşim alanlarında afet tehlikelerinin önlenmesinin, planlama ve uygulama sürecinde bilim ve mühendislik verilerini esas alan yaklaşımların içselleştirilmesiyle mümkün olacağına inanıyoruz.
Bunun için, ivedilikle ülkenin tamamını kapsayan Bütünleşik Afet Tehlike Haritalarının hazırlanması ve bu çalışmaların her ölçekte planlamaya entegre edilmesine bir an önce başlanılmalıdır.
Kentsel alanların talan edilmesi anlayışından uzak, halkın katılımcı süreçlerin içerisinde olduğu bilim ve mühendislik temelinde yaklaşımların şekillendirdiği bir yerel yönetim anlayışının yerel yönetimlerde egemenliği ile yaşanılası kentlerin oluşacağına inanıyoruz.
Sıradan doğa olaylarının afete dönüşmemesi için merkezi ve yerel yönetimleri sorumluluklarını yerine getirmesini istiyoruz.
Afetler bu ülkenin kaderi olamaz. Olmamalıdır.
10.09.2009
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
Okunma Sayısı: 3146