TMMOB Odalar 21 Kasım 2024, Perşembe

“Kentsel Dönüsüm Kanun Tasari Taslagi “ odamiza 17.02.2004 tarihinde ulasmis olup iki gün gibi kisa bir sürede asagidaki ön görüsler olusturulmustur. Jeoloji Mühendisleri Odasi olarak yaptigimiz degerlendirmeler genel ve maddelere yönelik olarak iki bölümde yapilmistir.

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 12.07.2005
Güncellenme Zamanı: 15.08.2020 16:47:23

 

1.GENEL DEGERLENDIRME

Bayindirlik ve Iskan Bakanligi Teknik Arastirma ve Uygulama Genel Müdürlügü tarafindan hazirlanan “ Kentsel Dönüsüm Kanun Tasari Taslagi”, ayni birim tarafindan hazirlanarak tartismaya açilan “ Imar ve Sehirlesme Kanun Tasari Taslaginin” hemen ardindan kamuoyuna sunuldu. Tasarilarin ayni kurum tarafindan hazirlanmasina ve 15 gün gibi kisa bir süre içinde birbirini takip etmesine karsin içeriklerinin örtüsmedigi, birbirini bütünlemedigi, uygulama birligine sahip olmadigi görülmektedir.

Ülkemizde kentlerin asiri nüfus yigilmalari, sosyo-ekonomik ve kültürel sartlar, afet tehlike ve risklerini gözetmeyen yanlis yerseçimi kararlari gibi çesitli nedenlere bagli sorunlar yasamaktadir. Kentlerde yasayanlarin dogal,siyasal, kültürel çevrelerinin bozulmasi ile sonuçlanan bu süreçlere karsi çözüm arayislarina ihtiyaç duyulmaktadir. Kentsel dönüsüm kavrami, iste bu arayislarin bir sonucu, çözüm yolu olarak önerilmektedir.

Genel olarak, kentsel dönüsüm, farkli nedenlerden ötürü zaman süreci içinde tahrip edilmis, güvenli olmayan,yanlis kullanilan veya terkedilmis kentsel dokunun, bilim ve teknigin, kamu yararinin ve yerel kosullarinin ( zemin, siyasal,sosyal,ekonomik vb.) gözönünde tutularak olusturulacak çözüm araçlari ile , dönüstürülmesi, rehabilite edilmesi ve sonuçta yeni bir kimlikle yeniden kente kazandirilmasi olarak ifade edilebilir.

Kentsel dönüsüm, bütünlüklü bir strateji temelinde gerçeklestirilebilecek bir süreçtir. Stratejinin üç temel ayaginin bulundugu söylenebilir;

1.) Bilim ve teknik Karar Süreçleri: Kentsel dönüsüm yukarida yapilan tanimi geregi sosyal ve dogal afet tehlike ve risk analiz verilerine göre yürütülecek bir süreçtir. Kenti veya bir parçasini tehdit eden sosyo-ekonomik, kültürel,çevresel ve jeolojik etkenler ile yapi stogunun bütünlestirilmis bir analizinin yapilmasi ve bu verileri altlik olarak kabul eden bir kentsel dönüsüm programinin ve projelerinin olusturulmasi gerekir.Basta deprem olmak üzere heyelan, kaya ve çig düsmesi,su baskini vb dogal afet tehlikelerine açik alanlarda konut, sanayi vb amaçlarla yerlesmelerin önemli oranda tamamlandigi ve güvensiz bir yapi stogunun olustugu ülkemizde kentsel dönüsüm yasamsal bir olgudur. Sahip oldugumuz tarihi ve kültürel mirasi ve bunlarin korunmasi gerekliligini de gözönüne aldigimizda konunun önemini daha da arttirmaktadir.

2.)Uygulama Süreçleri: Bu stratejileri gerek olusturulmasinda gerekse uygulanmasinda merkezi ve yerel yönetimlere önemli görevler düsmektedir. Elde edilen bilimsel ve teknik verilere göre farkli kurum ve kuruluslar arasinda bir is bölümünün yapilmasi gereklidir. Merkezi idareye gereksinim duyulan yasal, mali ve teknik altyapinin hazirlanmasi , yerel yönetimlere ise uygulamanin planlanmasi açilarindan agirlikli islevler düsmektedir.

3.) Katilimi süreçleri: Sadece teknik bazda ele alinamayacagini belirttigimiz kentsel dönüsüm sürecinde karar mekanizmalarina yurttaslarin ve demokratik kitle örgütlerinin katilimi esastir. Ancak katilim olgusu “ Imar ve Sehirlesme Kanun Tasarisinda “ oldugu gibi “ itiraz hakkinin kullanimi” seklinde ele alinmamalidir.

Dönüsüm projelerinin odaginda yer alan bir faktörde , kentli yurttaslardir. Proje uygulama alaninda yer alan semt sakinlerinin kuracagi dernek, komite vb araciligiyla karar ve uygulama süreçlerine katilmalidirlar. Hazirlanacak projelerde bina veya alan rehabilitasyonu yaninda bölge sakinleri için meslek edindirme, egitim, anne ve çocuk sagligi vb konulara yönelik uygulamalarda yer almak zorundadir.

Ayni sekilde dönüsüm program ve projeleri için TMMOB’ ye bagli meslek odalari ile isbirligi yapilarak, onlarin görüs ve önerileri dogrultusunda hareket edilmesi gereklidir. Bu amaçla, ilgili meslek odalarinin temsilcilerinin de karar alma ve uygulama sürecinde yer almasi saglanmak zorundadir.

Ancak yukarida belirtmeye çalistigimiz üç saç ayaginin üzerine basacagi zemin de en az ayaklar kadar önemlidir. Bu zemin, Imar ve Sehirlesme, Afetler mevzuatlarini birbiriyle iliskilendirecek ve bütünleyecek bir yasal çatinin kurulmasi ile olusturulabilir. Mevcut durumda olmayan bu zeminin, olusturulmasina yönelik bir bakis açisinin da yasa tasarisi hazirlayicilarinda olmadigi görülmektedir. Afet tehlike ve risk arastirma ve haritalarinin hazirlanma ve kullanim vb. esaslarini düzenleyen, Imar ve Sehircilik yasasiyla iliskili bir “Afetler Yasasi”; afet verilerinin planlamada nasil kullanilacagini, risk faktörlerinin belirlenmesini düzenleyen ve yüksek riskli alanlarin kullanim esaslarini belirleyen, fiziksel çevresi kadar sosyal , siyasal, kültürel çevresine de duyarli, katilimci , Afetler ve Kentsel Dönüsüm Yasalari ve uygulamalari ile bütünlestirilmis bir “ Imar ve Sehircilik Yasasi“; her iki yasayla da eklemlenmis bir “ Kentsel Dönüsüm Yasasi” olmadan dogal veya sosyal afetlere güvenli bir yasamin olusturulmasi mümkün degildir. Elbette ki” Kentsel dönüsüm “ ülkemiz için temel bir gereksinimdir, ancak yukaridaki bütünlük temelinde.Bugün biraz “ilginç” bir durumla karsi karsiyayiz. Kisa bir süre önce odalarimiza gönderilen “ Imar ve Sehircilik Kanun Tasarisi Taslaginda “ kentsel dönüsüme yönelik bir ifade yer almamis, sadece “ Planlamaya Iliskin Ilke ve Esaslar” basligini tasiyan 8. Maddesinde “Afetlerin önlenmesi, zararlarinin azaltilmasi için yerbilimsel analizler, jeolojik arastirmalar yapilarak, planlama kararlarina yansitilir. Bölge ve kentte risk olusturan alanlar, altyapi, kullanimlar, yapilar birbirleriyle iliskileri ele alinarak risk yönetim esaslari belirlenir” denilmekle yetinilmistir. Ayni Bakanligin görev konusu içinde yer alan bu yasalarin hala birbirinden kopuk bir sekilde ele alinmaya çalisilmasi “ilginç” , bir o derecede de “ garip “ bir durumdur.Yukarida genel hatlariyla belirtmeye çalistigimiz olmasi gereken bütünlügünü saglayamamis bir “ Kentsel Dönüsüm Kanun Tasarisindan “ geriye gecekondu affi ve kentsel alanlara sermayenin yatirim alt yapisinin olusturulmasindan baska bir sey kalmiyor. Gerek Kamu Yönetimi Temel Kanunu gerekse Yerel Yönetim Reformu ( Belediyeler Kanunu, Il Özel Idaresi Kanunun vb ) taslaklarina yansitilan sosyal devletin temel hizmet alanlarinin ticarilestirilmesi perspektifine uyumlu olarak kentsel topraklarin sermayenin yatirim yapabilecegi alanlar haline getirilmesi bu taslagin arka planinda kendini gösteriyor. Özellikle basin araciligiyla kamuoyuna da yansiyan özel girisimin Istanbul - Avcilar Ilçesindeki “dönüsüm”(!) gayretlerini örnek olarak verebiliriz. Avcilarda yaklasik 6000 konutun kaldirilarak orman arazilerine tasinmasina yönelik girisimlerin bugünlerde arttigi görülmektedir. Orman statüsündeki kamu arazilerinin girisimcilerin mali haline getirmek pahasina.

Kentsel dönüsüme elbette ki, evet. Odamiz, Ülkemizde sadece kentsel alanlar için degil köy yerlesim alanlari içinde geçerli olacak dönüsüme yada yenilemeye yönelik adimlar atilmasi gerektigine inanmakta, bu konunun bir politika olarak kamuoyunun gündeminde ön planda tutulmasini zorunlu görmektedir Ancak burada temel soru, hangi araçlarla nasil bir dönüsüm sorusudur. Bilimsel ve kamusal amaçlara uygun mekanizmalarla mi yoksa piyasa kurallarini esas alan mekanizmalarla mi?. Cevabimiz tipki Imar ve Sehirlesme Tasarisinda oldugu gibi, bilimin, teknigin, kamu yararinin öngördügü mekanizmalarla olacaktir.

2. TASARI MADDELERI ÜZERINE DEGERLENDIRME

Tasari maddeleri içinde jeoloji-hidrojeoloji-mühendislik jeolojisi ve jeoteknik arastirmalara ve analizlere göre belirlenecek tehlike ve risk verilerinin elde edilmesine, kullanimina yönelik bir sistematik mevcut degildir. Dolaysiyla kentsel risk faktörlerinin bütünlüklü bir degerlendirmesinin yapilabilmesi konusu tasarida belirsiz kalmistir. Afetlere karsi duyarlilik, güvenli kentlesme ve yapilasma hedefinin ve özellikle de kentsel dönüsüm gibi daha özel bir planlama çalismasinin temelini, afet tehlike verilerinin kullanimi olusturur. Her amaçla yapilacak planlama sürecindeki gerek yerseçimi gerekse arazi kullanim için verilecek kararlar makro ve mikro ölçek tehlike haritalarina ve rapor sonuçlarina dayandirilir. Bu harita ve raporlar agirlikli olarak , arazinin zemin özelliklerini, dinamik davranislarini, litolojik, yapisal, hidrojeolojik, jeomorfolojik, jeomühendislik özelliklerini yerinde ve/veya laboratuvar deney, analiz ve arastirma yöntemleriyle ortaya koyan, heyelan, deprem, yanal yayilma, sivilasma, tsunami, kaya düsmesi, oturma, sisme, çökme, taskin, çig düsmesi gibi afet tehlikelerine karsi zarar azaltma önlemlerini belirleyerek arazinin yerlesime uygunluk degerlendirmesini içeren, planlamayi yönlendiren onayli halihazir haritalara islenmis, jeolojik raporu ile bütünlük arzeden çalismalarla hazirlanabilmektedir.

Tehlike verilerinin belirlenmesinden sonra risk analizleri gerçeklestirilir. Kentsel risk faktörleri sadece zeminin jeolojik karakterinden kaynaklanmaz, bu bagli olarak yapilasma biçimi, yogunlugu, tehlikeli kullanim ( LPG, akaryakit istasyonlari, zehirli madde depolari vb ), altyapi sistemleri, okul, hastane, tarihi yapilar gibi diger faktörlerde risk degerlendirmelerinde göz önüne alinir. Tehlike ve risk degerlendirmeleri için her zaman etkin bir Jeoloji Mühendisligi hizmeti gerekir. Tasarinin 7. Maddesinde tasfiyeye yönelik “ tespit ve tasnif islemleri; en az 1’er adet sehir plancisi, mimar, insaat, harita ve jeoloji veya jeofizik mühendislerinden olusturulan yeterli sayi da heyet ve yardimci eleman tarafindan yapilir” denilerek hem mesleki görev, yetki ve sorumluluklar hem de alan belirlemeye yönelik teknik kriterler konusunda eksiklik yapilmistir. Tipki 2001 yilinda hazirlanan “ Imar ve Sehirlesme Tasarisinda “ oldugu gibi birbirinin yerine hizmet üretmesi mümkün olmayan Jeoloji ve Jeofizik Mühendislikleri esdeger kabul edilmistir ki, bu durum tasari hazirlayicilarinin hem yerbilim mühendisliklerinin planlama konusundaki islevlerini anlamadigini hem de mühendislik yetki ve sorumluluklarina müdahale edemeyecegini bilmedigini göstermektedir. Tasarida mühendislik disiplinlerine yönelik bu degerlendirme degistirilmelidir.Kentsel alanlardaki tehlikeler makro ölçekli tehlike haritalarindan baslayan , bugün “ imar planina esas jeolojik ve jeoteknik etütler “ olarak bilinen 1/1000 ölçekli “ yerlesime uygunluk harita “ ve raporlarina uzanan bir bütünlük içinde kullanilarak degerlendirilir. Bu sistematik tasarida gözardi edilmis ve tasfiye alan sinirinin belirlenmesi, hangi verileri kararlarinda altlik kullanacagini belirtmeden, bir ekip çalismasina birakilmistir. Yine ayni madde de eleman sikintisinin bulunmasi durumunda “Idareler …. yeterli sayida eleman temin edemez ise bu elemanlar ücreti karsiliginda özel sektörden 4706/4734 sayili Ihale Kanununa tabi olmadan temin “ etme yolu açilmistir. Bu ifadeden kastedilenin ilave personel istihdami olmadigi asil amacin özel sirketlerin devreye sokulmasi oldugu anlasilmaktadir. Bu ifadenin de metinden çikartilmasi gerekir.Tasarinin 15. Maddesine göre “ Jeolojik, jeofizik durumu, deprem, taskin heyelan v.b. afet ve riski tasiyan alanlar” içinde kalan yapilar “ Tasfiye Alaninda Kalan Yapilar” kapsaminda sayilmistir. Bu alanlar 7269 sayili yasa kapsaminda degerlendirilen alanlar kategorisinde olup , “ Afet Maruz Bölge “ olarak tanimlanir. Bu sakincali alanlarda yer alan konut sahiplerinin Bakanlik tarafindan verilen kararlarla tehlikesiz alanlarda seçilen kalici konutlarina yerlestirilmeleri yasal zorunluluktur. Dolaysiyla Afetler ve Dönüsüm yasalari arasindaki kopukluk nedeniyle bu tür alanlarda uygulanacak projeler belirsiz kalmaktadir.Afete Maruz Bölge olarak belirlenen ve sinirlari kroki, pafta vb üzerine islenen alanlarin kentsel planlama açisindan önemli bir sorun olusturdugu bilinmektedir. Afet Maruz Bölge kararinin alinmasindan sonra alanlar kendi kaderlerine terk edilmekte ve çogunluklada kaçak yapilasma ile kisa zamanda dolmaktadir. Yüksek riskli alanlarin nasil kullanilacagi ile ilgili çözümler tasarida yer almamaktadir. Bu alanlarda uygulanmak özere özel düzenlemeler hazirlanmasi ve kentsel altyapi hizmetlerinin götürülmesinin engellenmesi gereklidir. Kentsel dönüsüm plani kapsaminda iyilestirme ve dönüsüm alaninda kalan yapilardan “ Kentsel dönüsüm plani karari geregi ve basvuruda ibraz edilen durum tespit raporuna göre yerinde korunabilecek sartlari tasidigi, Ilgili Idarece tespit edilen imar mevzuatina aykiri yapilardan; yapinin; afet dayanimi, yangin vb. risk ile çevre ve halk sagligi açisindan dayanikliligi ile ilgili olarak Bakanlikça hazirlanan yönetmelikte belirtilen sartlara haiz teknik rapor”(Madde :15) istenecegi ifade edilmektedir. Bu raporlarin “ Imar ve Sehirlesme Kanun Tasarisinda “ ifade edilen “ Zemin Etütleriyle” ayni kapsamda olup olmadigi belirsizdir. Bu raporlarin kentsel planlamaya esas hazirlanacak jeoloji –hidrojeoloji- mühendislik jeolojisi etüt ( jeolojik – jeoteknik etüt ) rapor ve haritalarinin yönlendiriciliginde gerçeklestirilecek zemin - yapi etkilesimini ortaya koyan jeoteknik etütler olmalidir.Yukarida özellikle mesleki hak, yetki ve sorumluluklar açisindan bazi maddelerin irdelemesini yapmaya çalistik. Bu açidan da bakilinca afet tehlike ve risklerine son derece açik bir cografyada yer alan ülkemizde Kentsel Dönüsüm yasasinin en temel amaçlarindan birinin mevcut yapi stogunun ve riskli çevrenin rehabilitasyonu ve yeniden kazanimidir. Ancak bu amaca giden yolda Jeoloji Mühendisligi hizmetlerinin gerektigi ölçüde kullanilamadigi görülmektedir.Sonuç olarak karsimiza gelen “ Kentsel Dönüsüm Kanun Tasari Taslagi”, ülkemizde kentsel risk faktörlerinin belirlenmesi, riskli alan ve yapilarin rehabilite edilmesi açisindan kavram olarak bir ihtiyaci, içerigindeki araç ve yöntemler olarak yanlisliklari ifade etmektedir. Bu haliyle çok tehlikeli sonuçlara neden olabilecektir. Sonuç olarak, saglikli, güvenli, insan haklarina duyarli, paylasimci bir yasam çevresi tüm yurttaslarin hakki olup elde edilmesi için bütünlestirilmis bir yaklasim gerekir. Konuyla ilgili tüm yasalarin birlikte ele alinmasini ve bütünlestirilmis bir yaklasim sunulmasini saglamak bizler için temel görevdir.


Okunma Sayısı: 3184