Kazdağı Koruma Girişimi ve Bayramiç Çevre Hareketi‘nin düzenlediği,21.11.2007 tarihli "ALTIN MADENCİLİĞİ VE ÇEVRE" konulu bilgilendirme toplantısında, Savaş DİLEK‘in konuşmasının özeti:
Konuyu iki temel yaklaşımla anlatmaya çalışacağım.
α =>Ülke geneline göre Kazdağları‘nın, bölgeye görede Bayramiç, Yenice, Kalkım, Ezine ilçelerindeki "Kıymetli Metal(altın-gümüş) ve Polimetal(bakır-kurşun-çinko)" mineralizasyon, zuhur ve madenlerin konumu(yöre insanlarının nicelik olarak neyle karşı karşıya kalacaklarının anlaşılması)...
β => Maden ve Madencilik faaliyetlerinin çevreye etkilerinin nitelik olarak sorgulanması...
α => Ülkemiz, metalik maden yatakları açısından iki ana provensten (maden bölgesinden) oluşur.
A- Doğu Karadeniz:1. "Volkano-Sedimanter Grup":a.Altınlı, polimetalik Masif Sülfit Yatakları. 2."Plutono-Volkanik Grup": a.Epitermal Altın Yatakları, b.Altınlı, Porfiri Bakır Yatakları.
B-Biga Yarımadası(Kazdağları):"Plutono-Volkanik Grup", a. Epitermal Altın Yatakları (Volkaniklere bağlı):
1. Altınlı Kuvars Damarları(kuvars-adularya-serizit tipi),
2.Altınlı Hidrotermal Breşler,
3.Ilıca Tipi altın yatakları.
b.Kontak Metasomatik Altın Yatakları(endo-skarnlar,ekzo-skarnlar) .
c.Altınlı, Porfiri Bakır Yatakları.
Ayrıca Biga Yarımadası iki yaş dönemine ait Plutono-volkanik etkinliklere bağlı cevherleşmeler içerirler:- Eosen dönemine ilişkin(55milyon yıl öncesi),-Miyosen dönemine ilişkin(25milyon yıl öncesi) mağmatik faaliyetler...
Bayramiç-Muratlar K. ve Küçükkuyu altın sahaları ile gündeme gelen altın madenciliği; bunların dışında dört ilçeyi kapsayan bölgede, 1972-1992 yılları arasında gerek M.T.A., gerekse şirketler tarafından araştırılıp o günün koşullarında ekonomik görülmeyen yaklaşık "60 adet" Polimetal-Kıymetli metal mineralizasyon ve cevher sahası, günümüz koşullarında, "Fiyat-Teknoloji, özellikle TEŞVİK-İMTİYAZ ve YASAL YÜKÜMLÜLÜK-MUAFİYETLERLE" işletmelere önemli avantajlar getirilmiş, değerlendirmek için yerli-yabancı şirketlerin gündemine oturmuştur. Özellikle 2004 yılında çıkarılan 5177 sayılı maden yasasına ilişkin değişiklikler ve buna bağlı yönetmelik değişiklikleriyle, "tarihi ve doğal sit alanları, sulak alanlar, su havzaları, kıyılar, meralar, tarım arazileri, kent imar alanları, koruma alanları ve zeytinlik alanlar gibi" daha önce yasaklanmış bölgeler bakan iznine bağlı olarak maden aramalarına açılmıştır. Aynı değişiklikte, ayrıca madenlerdeki devlet hakkı yüzde 5‘den yüzde 2‘ye indirilmiş, hatta rafinajın ülkede yapılması koşulu ile devlet hakkı yüzde 2‘den yüzde 1‘e düşürülmüştür. Bununla da yetinilmemiş, ÇED(Çevresel Etki Değerlendirilmesi) Yönetmeliğinde (2002,2003,2004,2005) tarihlerinde yapılan değişikliklerle de çevre projelerine ilişkin denetim ve yükümlülükler, "işletici firma" ile "ÇED projesini yapan firma" taahüdüne bırakılarak DOĞA, karını maksimize etme anlayışındaki piyasa şirketlerinin insafına terk edilmiştir! Ayrıca, 2004 tarihli, 5228 sayılı kanunla yapılan KDV ile ilgili değişikliklerle, "altın,gümüş, platin" ile ilgili ARAMA, İŞLETME, ZENGİNLEŞTİRME VE RAFİNAJ faaliyetlerine yönelik yapılan teslim ve hizmetler de istisna kapsamına alınmış, bununla birlikte son 5520 sayılı Kurumlar vergisi Kanunu ile de kazancın yüzde 75‘ine sürekli vergi istisnası sağlanarak, kazancın yüzde
25‘inin yüzde 20‘si kadar,yani toplam kazancın yüzde 5 (beş)‘i kadar vergi verilmesi sağlanmıştır. Böylece DOĞAL KAYNAKLAR VE ÇEVRE, ulus ötesi şirketlerle ve onların yerli taşeronlarının talanına açılmıştır.
Bu durumda, sadece Bayramiç‘ten örneklersek: Muratlar köyü dışında, Dombaycılar K. (bakır-altın), Karıncalı-Hacıköy-Yiğitler-Yeniköy(bakır-altın),Pirantepe(epitermal altın), Kuşçayırı(bakır-kurşun-çinko,skarn), Kuştepe(bakır-kurşun-çinko,ekzo skarn), Tongurlu-Yeşilköy-Sarıot (porfiri bakır-molibden) ile (kurşun-çinko-vollastonit, skarn), Evciler-Ayazma dere (altınlı ekzo skarn), Evciler-Bakırlıktepe(bakır- kurşun-çinko, endo skarn), Yiğitler-Döşeme dere(epi. Altın),Yiğitler-Asmalıdere(epi. Altın), Yiğitler Malahit dere (epi. Altın); Bayramiç-Çan arasında, Kestane dere(epi.altın), Aralık dere(epi.altın),Hamam tepe(epi.altın), Halilağa K.(epi.altın), Karaibrahimler K.(bakırlı skarn) gibi 16 saha hızlıca sorgulanarak gündeme gelecektir.
β =>Maden ve Çevre: Madenlerin diğer kaynaklardan farkı, sınırlı ve yenilenemez olmalarıdır. Ekonomik olmalarındaki önemli bir etken, canlıların yaşam alanı olan yer yüzünde veya ona yakın yerlerde bulunma gereklilikleridir.
Mağmatik ve volkanik olaylara bağlı mineralizasyonlar ve cevherleşmelerin çevresi, fiziko-kimyasal sistem olduklarından doğal kirletilmiş alanlardır. Ancak oluşumlarından günümüze kadar geçen süreçte atmosferle etkileşerek kirletici etkilerini kaybetmişler, doğal dengeleri oluşturmuşlardır. Madencilik faaliyetleriyle doğal dengeler bozularak kirletici işlevleri tekrar ortaya çıkar. Dolayısıyla madencilik faaliyetleri diğer endüstri faaliyetlerine göre çevrenin fiziksel ve kimyasal olarak bozulmasına direk nedendir.
Madenciliğe ilişkin faaliyetler birkaç aşamada olup, her birinde doğa farklı olarak zarar görür. En zararlı faaliyetler: "Maden çıkarma-Zenginleştirme(kırma-öğütme-konsantre)-Metal Tasfiyesi ve Metal Kazanılması" gibi işlemlerdir. Çoğu Metalurjik dolasiyle Kimyasal işlemleri içerdiği için bunlara bağlı Kimyasallarla kirletilmiş sıvı ve katı atıkların çevreye deşarjı ve yüzeyde depolanması kaçınılmazdır. Bununla birlikte madenin büyüklüğü ve fiziko-kimyasal yapısı ile faaliyetin süresi de önemlidir.
Madenciliğin Çevre Etkileri: "Hava-Su-Toprak Kirliliği"(fiziksel-kimyasal), "Estetik Kirliliği"(topoğrafya-morfolojinin bozulması), "Gürültü ve Titreşim", "Pasaların Yüzeyde Büyük Hacimde Depolanması","Cevher Zenginleştirme İşlemlerinden itibaren oluşan, kimyasallarla kirletilmiş İnce Taneli Atıkların Yüzeyde Depolanması"(hem arazi kaybına nedendir, hemde içerdiği faydalı olmayan Sülfitli Ağır Metallerden dolayı Su ve Toprak Kirliliğine nedendir), "Faydalı Element veya Minerallerin Zenginleştirilmesi ve Kazanılması Sırasında Prosese Katılan Kimyasallarla Kirletilmiş Sıvı ve Katı Atıkların Yüzeyde Depolanması","Sülfitli Mineralizasyon içeren Maden İşletmelerinde ve sonrasında ortaya çıkan ASİT MADEN DRENAJI(AMD) " ve oluşan "AĞIR METAL KİRLİLİĞİ"(Atık Depoları, Pasalar, Açık-Kapalı Ocaklar ve Şevlerden oluşacak sızmalar,Atık Barajı Göçmeleri) gibi olgular !... Siyanür Liç‘i ile kıymetli metallerin sıvı faza alınarak ileri zenginleştirilmesi sonucunda oluşacak sıvı-katı atıkların Su-Toprak için büyük risk oluşturduğu, sıvı fazdaki atıklara arıtma uygulansa dahi katı atıklardaki KUVVETLİ METAL SİYANÜR KOMPLEKSLERİ‘nin (demir-kobalt-altın gibi) "60-80 yıl" gibi birkaç kuşak, katı atıklar içinde canlı kalabileceği tehlikesi ciddi siyanür kimyacısı bilim adamları tarafından belirtilmektedir.
Asit Maden Drenajı(AMD)‘nda dört temel faktör rol oynar.1.Asitide,2.Tuzlanma,3.Metal Toksitesi,4.Sedimantasyon prosesleridir.Bunların Çevre Etkileride:a).Kimyasal,b).Fiziksel,
c).Biyolojik,d).Ekolojiktir. Sonuç olarak; Yüzey ve yer altı sularının beslediği Nehir ve Göl EKOSİSTEMLERİNDE besin zinciri değişime uğrar,basitleşir, Türler yok olur ve Ekolojik sistem zayıflar. Metaller çözeltiye geçtiklerinde; doğrudan etkileri, hassas bitki ve hayvan
Türleri yok olurken canlıların tolerans sınırlarında , davranışlarında ve üremelerinde değişimler görülür; dolaylı etkileri ise Biyoakümülasyon ve Biyobüyümeye neden
olmalarıdır. Sonuçta, hassas habitatlar kaybolur, besin zinciri değişime uğrar ve Tür çeşitliliği azalır. Bu tür sularla sulanan tarım alanlarından elde edilen ürünler kanalıyla Ağır Metaller
diğer canlılara geçerek dolaylı olarak diğer canlılar etkilenir. Sonuç, tam bir ÇEVRE FELAKETİ‘dir!..
Ülkede Madencilik Politikaları piyasalara bırakılmış, yerli-yabancı şitketlerin kurdukları vakıflar kanalıyla sektörle ilgili tüm yasa ve yönetmelik değişikliklerinin kendi çıkarları doğrultusunda oluşmasını sağlamışlardır. Soros‘un finanse ettiği "Açık Toplum Enstitü"sünün 2001-2005 yılları arasında, toplam 60 projeye "6"milyon dolar destek verdiklerini, bunların içinde "ÖZEL SEKTÖR MADENCİLİĞİNDE EKONOMİK VE SOSYAL HAKLAR" projesininde olduğu, Enstitü danışma kurulu başkanı Can Paker tarafından basın açıklaması ile duyurulmuştur(27.05.2005,Cumhuriyet).
Günümüzde uygulanan Küreselleşme adı altındaki neo-liberal, piyasacı politikaların; emperyal ülkeler adına denetçisi olan Dünya Bankası‘nın 1991-Aralık ayında yayınlanan yıllık "Global Raporu" yazılırken Banka baş ekonomisti Lawrence Summers‘ın iç yazışma notunda, "Afrika, nüfus yoğunluğu büyük ölçüde düşük bir kıtadır ve zehirli artık maddeleri, insanın ortalama ömrünün düşük olduğu bölgelere dökmek, burada insanların ölerek kaybedecekleri şeyler çok az olduğu için, ekonomik akla uygundur" (E.Yıldızoğlu, 06.11.1996,Cumhuriyet) ülkemizde de siyasal iktidarlar tarafından savunulduğu düşünüldüğünde, neyle karşı karşıya olduğumuz açıktır!
"Ekoloji-piyasa ilişkisi üzerine, Jean Paul Marcel, Le Monde Diplomatique makalesinde Ekonominin, insan yaşam sisteminin bir alt birimi ,insan yaşam sisteminin ise biosferin(küresel yaşam sistemi) bir alt birimi olduğuna işaret ederek, ekomiye ilişkin bir mantıkla (piyasa) çok daha bir üst sistemin sorunlarının çözülemiyeceğini söylüyordu"(E.Y. 06.11.1996,Cumhuriyet).
Yurttaş ile şirket karşı karşıya geldiğinde, idare ve hükümetin kimin yanında olacağının önemi göz önüne alınırsa, örgütlülüğün ve soluklu mücadelenin bilgi ile donatılarak sürdürülmesi kaçınılmazdır.21.11.2007.
Savaş DİLEK
Jeo. Yük. Müh.
Okunma Sayısı: 3170