Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü; bu güne 13 milyon insanı doğrudan etkileyen, evinden yurdundan eden Kahramanmaraş merkezli depremler silsilesinin gölgesinde girdik.
6 Şubat ve devamında meydana gelen depremler fay zonlarında üç yüz kilometrelik yüzey kırığı oluşturdu. Kırıklar sadece yüzeyde değil ruhumuzda, duygularımızda da tamiri imkansız hasarlar yarattı. Siyasi iktidarın içlerini boşalttığı kurumlar, liyakatsiz kadrolarının beceriksizliği, afet öncesi, sırası ve sonrası alınması gereken önlemlere ilişkin duyarsızlık ve vurdumduymazlık nedeniyle resmi rakamlarla kırk altı bin canımız yaşamını yitirdi, en az bir o kadar yurttaşımız da yaralandı. Depremin etkili olduğu bölgelerimizde yaşam olanağı bulamayan pek çok yurttaşımız başka bölgelere göç etmek zorunda kaldı; yerlerini terk edemeyenler ise hala konteyner ya da çadır bulabilmenin mücadelesini vermekteler.
Evet bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü. Kadınların acıyla dolu yüzlerce yıllık hak mücadeleleri ve kazanımlarını idrak etme, anlamayanlara, anlamak istemeyenlere bir kez daha hatırlatma günü. Yaşadığımız depremle ortaya çıkan ağır hasar tablosu cinsiyet ayrımı yapmaksızın her bir bireyimizi benzer şekilde etkilemiş olmakla birlikte doğa kaynaklı afetler, kıtlık, kuraklık ya da savaş gibi olağanüstü durumlarda meydana gelen olayların özellikle yaşlılar, engelliler, çocuklar ve kadınlar gibi dezavantajlı kesimler üzerinde çok büyük etki yarattığı bir gerçektir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak özellikle kadınlar, günlük normal yaşamlarında da yaşlı, engelli ve çocukların bakım, beslenme gibi ihtiyaçlarını giderme görevini üstlenmişken, afet gibi olağanüstü koşullarda kendi ruhsal dengelerini korumaya fırsat bulamadan yakınlarının ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olmaktadır. Gerek göç durumunda gerekse afet bölgesinde kalarak çadır ya da konteynerlerde yaşam mücadelesi veren kadınlar, psikolojik ve fizyolojik olarak ciddi sağlık ve güvenlik sorunlarıyla yüz yüze kalmaktadırlar. Özellikle yetersiz temiz su, gıda ve hijyen koşulları başta kadınlar olmak üzere yaşlılar, engelliler ve çocuklar üzerinde etkili olmaktadır.
Depremin yarattığı fiziksel ve ruhsal hasarı bir nebze de olsa atlatabilmek için hem afet bölgesinde, hem de göçlerin ağırlıklı olarak gerçekleştiği kentlerde sığınma evleri ile psikolojik rehabilitasyon merkezlerinin açılması, kadınların iş gücüne dahil olma olanaklarının sağlanması, mobil okul ve kütüphane olanaklarının yaratılması, ücretsiz sinema, tiyatro gibi sosyal etkinliklerin ve ücretsiz el sanatları, drama, bilgisayar dersleri vb gibi kurs sayılarının arttırılması gerekmektedir.
Evet bu gün, yüz yıllardır güncel politikaların sonucu olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı haksızlıklara karşı hak mücadelesi veren emekçi kadınların günü. Bu hak ve eşitlik gününe Ülkemizde derin bir travma yaratan deprem afetinin gölgesinde girmek ne kadar üzücü ise, tüm meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, dernekler, vatandaşların gönüllü destekleri ile gösterdikleri dayanışma ve örgütlü mücadele de bir o kadar sevindirici olmuş; toplum direncini artırmıştır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde zorlu sınavlardan geçen tüm dünya emekçi kadınları, geçmişten gelen deneyim, birikim, irade ve sabırlarıyla toplum direncini artıran en önemli unsurlar olmuş ve olmaya da devam edecek, bugüne kadar elde ettikleri kazanımlarından hiçbir surette taviz vermeyerek, "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" demeye devam edecekler.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Kadın Komisyonu
Okunma Sayısı: 3252