TMMOB Odalar 24 Kasım 2024, Pazar

Kadın hakları hareketinde önemli bir odak noktası olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin gelişmesinde bir mihenk taşıdır ve hiç şüphesiz ki bu mücadele artan bir ivmeyle devam edecektir…

Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 08.03.2021
Güncellenme Zamanı: 15.03.2021 21:23:35

Kadın hakları hareketinde önemli bir odak noktası olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin gelişmesinde bir mihenk taşıdır ve hiç şüphesiz ki bu mücadele artan bir ivmeyle devam edecektir…

Yaşamın her anında eğitim ve sosyal seviyemizden bağımsız; hatta eşitlik, özgürlük, insan hakları için sınıf mücadelesi verdiğimiz bir anda dahi karşımıza çıkıveren toplumsal cinsiyet temelli düşünce, davranış ve kullanılan dil sistematiği en derin haksızlıkları, ayrımcılığı, ötekileştirmeyi beraberinde getirmektedir. Bulunulan sosyal seviyeye göre farklılaşan bu eşitsizlik durumu alt sosyal gruplarda kimsenin üstünde düşünme zamanının dahi olmadığı bir yaşam şekline dönüşürken, her şeyin çok normal göründüğü, yolunda gittiği düşünülen üst sosyal gruplarda ise hareket kabiliyetini kısıtlayan camdan duvarlara, tavanlara dönüşmektedir.

Tahakküm ve sömürüye dayalı tüm toplumsal ilişki türleri, bir sınıflı toplum biçiminden diğerine, biçim değiştirerek geçmişten günümüze kadar gelmiştir. Geldiğimiz noktada yükselen kapitalizmin devralıp, dinsel ögelerle şekillendirmeye, ayar çekmeye çalıştığı kadınlık durumları, kadınların iktisadî, siyasal ve toplumsal karar alma süreçlerinden dışlandıkları, beden ve cinsellikleri üzerinde ağır bir denetim ve tahakkümün hüküm sürdürdüğü bir sahneye dönüşmüştür.

Kadınların yıllar yılı süren mücadelelerinin bir sonucu olan İstanbul Sözleşmesi kadınlar için son derece önemli bir kazanımdır; aynen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gibi. Ülkemizde İstanbul Sözleşmesi hayata geçeli 10 yıl, bağlı mevzuatı Aileyi Koruma ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanun hayata geçeli 9 yıl olmasına rağmen toplumsal cinsiyetçi yaklaşımların neden olduğu cinayet ve şiddet her geçen gün artıyorsa, bu ülkede görevini yerine getirmeyen, getirmemek için direnen bir zihniyet ve birileri var demektir. Kadınların her alanda sindirilmesinin, pasifize edilmesinin yolunu açan bu ataerkil düzende uygulanmayan bu yasalar nedeniyle, suçlular cezalandırılmak yerine adeta ödüllendirilmekte, içinde bulunduğumuz bu düzen sistematik biçimde, göz göre göre kadın cinayetlerinin işlenmesine göz yummaktadır. Bu “bilinçli” hareketin adı “cinskırım” değilse nedir?

Toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsedebilmemiz için, kiminin aleni biçimde gösterdiği, kimininse yüreğinin derinliklerinde taşıyıp da göstermekten çekindiği içimizdeki o orta çağdan kalma ilkel duygudan kurtulmamız gerekiyor. Her alanda ve her koşulda kadın haklarını savunmanın yolu hiç şüphesiz öncelikle bireysel bilinçlenmeden, sonrasında ise örgütlenme pratiğinden geçmektedir. Bilinçlenmenin yolu ise, bugüne kadar toplumsal cinsiyet adına zihnimize kazınan, öğretilmiş, öğrenilmiş her ne varsa zihnimizden söküp atmamızdan, sözün özü kendi hikayemizin etkin bir yazarı olmamızdan geçiyor.

Kendi hikayesini yazan, yazma cesareti gösteren tüm kadınlara selam olsun…

Selam olsun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe…

TMMOB JMO
GENEL MERKEZ ve ŞUBELER
KADIN KOMİSYONU

Dosyalar

(178 KB) (08.03.2021 09:31:50)

PDF uzantılı Makale dosyalarını veya diğer Ek Dosyaları okuyabilmeniz için Acrobat® Reader®'ın bilgisayarınızda yüklü olması gerekmektedir.
Acrobat® Reader® yüklemek için

Okunma Sayısı: 3215