İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacağı yönünde açıklama yapılan ve kısaca “FAY YASASI” olarak tanımlanan yasaya; toplumun doğa kaynaklı afetlere karşı güvenli ve hazır hale gelmesi, afet öncesi, sırası ve sonrası yapılacak çalışmaların stratejik bir temelde ele alınması ve imar, planlama, kentleşme, yapı üretimi ve denetimi, afet, afet sigortaları, kat malikleri kanunu, kentsel dönüşüm gibi birçok kanunda değişikliğini içinde barındırması şartı ile evet diyoruz. Bu düzenlemeler olmadan rant politikaları yaklaşımını temel alan, yapı denetim kuruluşları ile ve beton lobisinin istem ve çıkarları doğrultusunda yapılacak bir “fay yasasının” toplumu doğa kaynaklı afetlere karşı koruması mümkün değildir.
Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 09.09.2020
Güncellenme Zamanı: 09.09.2020 17:22:25
Odamız tarafından, toplumun doğa kaynaklı afetlere karşı güvenli ve hazır hale gelmesi, afet öncesi, sırası ve sonrası yapılacak çalışmaların stratejik bir temelde ele alınması ve imar, planlama, kentleşme, yapı üretimi ve denetimi, afet, afet sigortaları, kat malikleri kanunu, kentsel dönüşüm gibi birçok kanunda değişikliği içinde barındıracak bir “FAY YASASI”nın toplumsal ihtiyaçları karşılayacak şekilde çıkarılması gerektiği uzun zamandır dile getirilmektedir.
Buna ilişkin Odamızın yaptığı çağrılar TBMM’de yankı bulmuş, çok sayıda milletvekili ile bazı siyasi parti gurupları, bazı kanunlarda değişiklik öngören kanun tasarı tekliflerini TBMM’sine sunmuşlardır. TBMM’ne sunulan kanun tasarılarından sonra, İçişleri Bakanı tarafından basına ve kamuoyuna, “önümüzdeki dönem bir fay yasasının çıkarılması için çalışmalara başlanıldığı yönünde” açıklamalar yapılmıştır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak gündeme gelen,
FAY YASASINA “EVET” DİYORUZ.
ANCAK;
Ocak 2020 tarihinden bu yana geçen yaklaşık 8 aylık zaman dilimi içinde; Elazığ-Sivrice, Malatya-Pütürge, Van-Başkale, Bingöl-Karlıova, Manisa-Akhisar’da yaşanan depremler, Van-Bahçesaray’da yaşanan çığ düşmesi ile Adana, Mersin, Antalya, Bursa, İstanbul, Rize, Artvin, Trabzon ve en son Giresun’da yaşanan taşkınlar sonucunda 120’yi aşkın vatandaşımız yaşamını yitirmiş, 25.000’ni aşkın konut veya işyeri hasar görmüş, 8-9 milyar lirayı aşan maddi kayıplar ortaya çıkmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere ilgili Bakanlıkların bu konuda günümüze kadar yaptıkları düzenlemeler, toplumun ihtiyaçlarını afet risklerini önceleyen, zarar azaltıcı bir bakış açısı ile karşılamak yerine, beton lobisinin istem ve çıkarları yönünde; imar, afet, planlama, yapı üretim ve denetim, kentsel dönüşüm, çevre, orman, tabiat varlıklarını koruma gibi kanunlarda yaptıkları değişiklikler ile kentlerimizi doğa kaynaklı afetlere karşı korumasız bırakmış, her depremde veya taşkında daha fazla insanımızı kaybeder hale getirmiştir.
Çıkarılması planlanan ve kısaca “FAY YASASI” olarak tanımlamakla birlikte, deprem, heyelan, çığ düşmesi ve sel gibi doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi için yapılaşmaya getirilecek kısıtlamaları kapsayan ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Dair Kanun’da değişikliği içeren önerimiz, aşağıda belirtilen kanunlarda asgari düzeyde değişiklikleri beraberinde getirmediği sürece başarıya ulaşma şansı bulunmaktadır.
Bu kapsamda:
- 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Dair Kanun “afet öncesi, sırası ve sonrası” yapılacak iş ve işlemlere açıklık getirecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Yine kanunun 2 nci maddesi “….yapılacak özel jeolojik araştırmalar sonucunda” aktif olduğu tespit edilen fay hatları ve zonları üstüne yapı yapılamayacağı mutlaka vurgulanmalı, ayrıca “DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanacak taşkın tehlike ve risk haritalarına göre taşkın riski yüksek olan alanlar ile heyelan, çığ ve kaya düşmesi tehlikesi ile karşı karşıya bulunan alanların yapılaşmaya açılmayacağı” şeklinde düzenlenmelidir.
- 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. Maddesindeki “mekansal strateji planı” tanımı içine, “sağlık ve afet politikaları” kavramı da alınarak madde “…..ekonomik, sosyal, sağlık, çevre ve afet politikaları…” şeklinde yeniden düzenlenmeli, yine 8. maddeye ek fıkra düzenlemesi yapılarak “ 7269 sayılı yasaya göre afet riski bulunan alanlar “ imar planlarına işlenmeli ve imar planları kapsamı içinde yapılaşmaya açılmayacağı” vurgulanmalı ve 22. maddesine yapılacak revizyonla “ruhsat vermeye yetkili belediye ve valiliklerin” 7269 sayılı yasaya göre “afet riskli alanlar içinde bulunan parsellere yapı ruhsatı verilmez” şeklinde bir düzenlemeye gidilmelidir.
- 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunun 3. Maddesinde düzenleme yapılarak, binaların oturduğu zeminler için yapılacak jeolojik araştırmaların “yerinde denetimi esas alacak şekilde kontrol ve denetim hizmetlerinin yürütüleceği” açıkça belirtilmeli, ayrıca söz konusu kanuna ek madde ilavesi ile aktif fay zonları, dere yatakları, taşkın, heyelan, kaya ve çığ düşmesi sınırları içinde yer alan alanlar içinde yapılacak olası yapıların proje müellifliğini veya fenni mesuliyetini üstelenen mühendis ve mimarlara yönelik “caydırıcı işlemlerin tesis edileceğini” belirtir düzenleme yapılmalıdır.
- Aktif fay zonlarının üstü, dere yatakları, taşkın, heyelan, çığ ve kaya düşmesi tehlikesi alan sınırları içinde kalan yapılar öncelikle 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun” kapsamına alınarak kamusal bir anlayışla kentsel dönüşüm çalışmaları hızlandırılmalı, ancak afet riskli alanlar içinde bina veya konutu bulunan vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi için uygun alanlarda barınma ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanacağı çözüm önerileri geliştirilmelidir.
- Dere yataklarının doğal akışının değiştirilmesine, kesitlerinin daraltılmasına, moloz ve çöp döküm alanı, yol ve altyapı tesisi amaçlı kullanımına son verilmeli, bu kapsamda DSİ Genel Müdürlüğünce yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5213 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanununda değişiklik yapılarak, aktif fay hatlarının üstü, dere yatakları, taşkın alanları, heyelan çığ veya kaya düşmesi tehlikesi yaşanacak alanların yeşil alan kullanımı dışında, hiçbir amaçla kullanılmayacağı, bu alanları farklı amaçla kullanıma açanlara yönelik idari ve cezai yaptırımların uygulanacağına yönelik düzenlemeler yapılmadır.
- 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu, 2644 sayılı Tapu Kanunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapılarak, kanunun yürürlük tarihinden sonra aktif fay hatlarının üstü, dere yatakları, taşkın alanları, heyelan, çığ veya kaya düşmesi tehlikesi bulunan alanlarda yapılacak yapıların alım, satım ve devir işlemlerinin yapılamayacağına ilişkin kısıtlayıcı düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
- Türk Ceza Kanunda değişiklik yapılarak aktif fay hatlarının üstü, dere yatakları, taşkın alanları, heyelan ve kaya düşmesi tehlikesi bulunmasına rağmen bu alanlarda yapı yapılmasına müsamaha gösteren veya izinsiz yapı yapmak suretiyle can kayıplarına neden olanlar hakkında cezai işlemler yürütülmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Sonuç olarak; yukarıda vurgulanan düzenlemeleri içeren bir “FAY YASASINA” EVET” DİYORUZ. Aksi takdirde rant politikaları yaklaşımını temel alan, yapı denetim kuruluşları ile ve beton lobisinin istem ve çıkarları doğrultusunda yapılacak bir “fay yasasının” toplumu doğa kaynaklı afetlere karşı koruması mümkün değildir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, kamu yararı çerçevesinde, afet risklerini önceleyen bir fay yasası çalışmasına her türlü destek ve katkıyı vermeye devam edecektir.
Saygılarımızla,
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
Fay Yasasına “EVET” spotu için lütfen tıklayınız.