TMMOB Odalar 25 Kasım 2024, Pazartesi
Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ
Yayına Giriş Tarihi: 21.09.2018
Güncellenme Zamanı: 01.10.2018 10:37:23

20.09.2018 tarih ve 30541 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan değişikle “YAPI KAYIT BELGESİ VERİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR” yeniden düzenlenmiştir. Gerek Mayıs ayında 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen “Geçici 16. Madde”, gerekse Haziran ayında yayımlanan Tebliğ ile ilgili TMMOB ve bağlı Odalarca yapılan çok sayıdaki basın açıklamasında topluma “İmar Barışı” olarak sunulan sistemin yaratacağı olumsuzluklar anlatılmaya çalışılarak, bu yoldan geri dönülmesi çağrıları yapılmıştı. Dün Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikler bu çağrıların ne kadar haklı ve yerinde olduğunu açıkça göstermiştir.

20.09.2018 tarih ve 30541 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “YAPI KAYIT BELGESİ VERİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR”da yapılan değişiklerle,  imar affının sadece 3194 sayılı yasa kapsamındaki yapılar ve konularla sınırlı olmadığı; Kıyı Kanunu, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun gibi farklı kanunların alanları içinde yer alan ve İmar Kanunu ile alakası bulunmayan enerji tesisleri, iskele, liman tersane, istinat duvarı, dolgu alanı, havuz gibi bina niteliği taşımayan yapılara da  “YAPI KAYIT BELGESİ” verilmesi suretiyle imar affı sınırlarının hukuksuz bir şekilde genişletildiği görülmektedir.

Bu değişikliklerle;

  • İskele, liman, tersane vb. yapılara ilişkin yapılan açık atıfla gerek kıyı alanı içinde ve gerisinde, gerekse göl, akarsu ve deniz alanları içinde hukuksuz bir şekilde yapılan iskele, liman, tersane gibi kaçak yapılar başta Anayasa’nın 43. Maddesinde belirtilen “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir”  hükümleri ile Kıyı Kanunu yok sayılarak, yasal ve teknik aykırılıklar görmezden gelinerek “YAPI KAYIT BELGESİ” verilebilecektir.
  • Dolgunun yapıldığı yer, dolgu malzemenin kamu sağlığı ve güvenliği konusunda oluşturduğu tehlikeler görmezden gelinerek yer kazanmak amacıyla göl, akarsu, deniz doldurularak elde edilmiş alanlarda dahil olmak üzere tüm dolgu alanları üzerinde yapılan yapılarda da hiçbir teknik bilgi ve belge istenmeden, dolgu işlemlerinden doğan aykırılıklarda dikkate alınmaksızın “YAPI KAYIT BELGESİ” verilebilecektir.
  • Beyoğlu-Sütlüce’de meydana gelen istinat duvarı çökmesi (benzeri olaylar yoğun yapılaşmış kentsel alanlarda zaten sık sık yaşanmaktadır)  ile kamuoyunun gündemine gelen istinat yapılarında yapılan aykırılıklar da görmezden gelinerek “YAPI KAYIT BELGESİ” verilebilecektir.
  • Bütün bunlara ilave olarak basit veya entegre sanayi tesisleri, aykırılıklarının zararlı etkileri, patlama ve yangın riskleri vb. boyutlar göz ardı edilerek YAPI KAYIT BELGESİ sistemine daha ilk günden alınmıştı. Bu değişiklikle yelpaze daha da genişletilmiştir.

Yukarıda belirtilen değişikliklerin imar ve çevre güvenliği üzerinde yaratacağı riskleri tarif etmeye gerek bile yok, kentlerimiz zaten birer “risk havuzu” haline gelmişken yapılan bu düzenleme ile birlikte ülke insanımızın “Sağlıklı ve Güvenli Bir Çevrede Yaşama Hakkı” tümüyle yok edecektir.

Peki, bütün bunlar ne için? Esas itibariyle “yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamaktan”, imar sisteminin güvenliğinden birinci derecede sorumlu ve yetkili kurum olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, kendi gerçekleştirdiği düzenlemeleri bile yok sayıp aykırılıkları görmezden geliyor? Bir yandan “bir imar planı nasıl yapılmalı üzerine kurallar tesis ederek mevzuat oluşturuyor” diğer yandan da mevcut imar planlarını yok sayan, kıyı yağmasına neden olan ve yapı güvenliğini afetlere karşı yok eden düzenlemelere hukuksal alt yapıyı hazırlıyor?

Rant için, para için; daha çok para için anayasal ve yasal düzenlemeler yok sayılarak kamu sağlığı ve güvenliği riske atılıyor, göl, akarsu ve denizel kıyı alanlarımız talan ediliyor.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, bir kez daha uyarıyoruz, ülke insanımızı afetlere karşı güvencesiz bırakan, kıyı alanlarımızın talanına yol açan bu düzenlemelerle elde edilecek kaynakların çok daha fazlasının ilk doğa kaynaklı afette, doğa tarafından geri alınacağı unutulmamalıdır.

Saygılarımızla,

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu

 

 


Okunma Sayısı: 3148