15 Temmuz Darbe girişimi sonrasında “Darbe girişiminde bulunan terör örgütünün tüm unsurlarıyla ve süratle bertaraf edilebilmesi” amacıyla 3 aylığına ilan edilen Olağanüstü Hal tam iki yıl sonra nihayet kaldırıldı.
OHAL altında geçen 2 yıllık süreç, sadece kişisel hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu, hukuksuz ve keyfi yönetim anlayışının had safhada yaşandığı değil, Anayasa’nın değiştirildiği, parlamenter demokrasinin ortadan kaldırılarak tek adam rejiminin inşa edildiği dönem oldu.
Aradan geçen 2 yıla rağmen bugün hala darbe girişiminin tam olarak aydınlatılmadığı, sorumlularının ortaya çıkartılmadığı göz önünde bulundurulduğunda, OHAL rejiminin asıl amacının tek adam rejiminin inşası olduğu gerçeğiyle yüz yüzeyiz.
Bugün itibariyle OHAL uygulamasının ortadan kalkmış olması, OHAL’i gerektiren şartların ortadan kalktığının en açık ve resmi ifadesidir. Bu duruma rağmen OHAL’i sürekli kılacak yasal düzenleme yapılmak istenmesi kabul edilemez. Anayasamıza göre “OHAL Rejimi”, “neden, konu, amaç ve süre” bakımlarından sınırlandırılmış istisnai bir yönetim biçimidir. Herhangi bir nedene bağlı olmaksızın sürekli bir olağanüstü hal uygulaması söz konusu olamaz.
Siyasal rejim tümüyle değiştirilmiş, devletin idari yapılanmasını baştan aşağı Cumhurbaşkanına bağlanmış olsa da, OHAL’in sürekli kılınmak istenmesi, siyasal iktidarın hiçbir biçimde hukuka ve anayasaya bağlı kalmak istemediğinin en açık ifadesidir. Bu durum kabul edilemez.
OHAL dönemi boyunca anayasal hak ve özgürlüklere getirilen tüm sınırlandırmalar bugün itibariyle ortadan kalkmıştır. Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu, kamudan ihraç edilenlere ilişkin olarak 1989 tarihinde verdiği kararda “sıkıyönetim komutanlarının istemleri üzerine işlerine son verilen memurların, diğer kamu görevlilerinin ve kamu hizmetlerinde görevli işçilerin, ilk kez kamu görevine girdikleri tarihte bu görev için yasa ve yönetmeliklerde öngörülen nitelikleri kaybetmemiş olmaları koşuluyla, işlerine son verildiği bölgede sıkıyönetim kalktıktan sonra, kurumlarınca eski görevlerine iade edilmeleri gerektiğini” tartışmaya yer bırakmayacak biçimde ortaya koymuştur.
Danıştay’ın bu kararı, Sıkıyönetim ve OHAL dönemlerinde alınan tüm kararlar için bağlayıcıdır. Bunun anlamı, OHAL döneminde alınan kararların da yürürlükten kalktığı, hukuksuz biçimde ihraç edilen ve haklarında kamu görevinden yasaklı olmalarını gerektirecek bir ceza verilmeyen herkesin görevlerine iade edilmesi gerektiğidir. Bu durumun takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.
Ülkemizin ihtiyacı olan OHAL’in süreklileştirilmesi değil, demokrasi ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilerek, OHAL ve KHK rejimi ile yaratılan hak kayıplarının ortadan kaldırılmasıdır. Başta milletvekilleri olmak üzere tüm sorumluları bu ihtiyaca uygun davranmaya çağırıyoruz.
Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Okunma Sayısı: 3142