05.05.2018 tarihinde Ankara`da öğle saatlerinde başlayan sağanak yağış başta Boğaziçi Mahallesi Neşet Ertaş Caddesi bölgesi olmak üzere Mamak ilçesine bağlı yerleşim birimlerinde hayatı olumsuz yönde etkileyen sel olayına neden olmuştur. Basına yansıyan bilgilerden; “olayda seyir ve park halindeki onlarca aracın sürüklenerek kullanılamaz hale geldiği, çok sayıdaki işyerinin sulardan etkilenerek maddi kayba uğradıkları ve 6 yurttaşın yaralandığı” anlaşılmaktadır.
Mamak ilçesinde incelemelerde bulunan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Tuna, CNN TÜRK yayınında "Bu 500 yılda bir vuku bulacak bir afet. Ankara`nın tarihinde bu bölgede böyle bir şey görülmemiş. Bunun önlemi olamaz. Çok kısa sürede böyle bir afetle karşılaşınca ne yapabilirsiniz" şeklinde bir açıklamada bulunmuştur.
Değerli Basın Emekçileri,
Bugüne kadar Odamız hem yaptığı basın açıklamaları, hem de hazırladığı raporlar yoluyla ülkemizdeki afet yönetim sisteminin nasıl çalıştığını ve aslında nasıl çalışması gerektiğini açıklamaya; “risk azaltma odaklı” bir afet yönetim sisteminin ülkemiz için ne derecede yaşamsal bir konu olduğunu ifade etmeye çalışmıştır. Ancak “risk azaltma odaklı” bir afet yönetim sistemi hala ülkemizde başarılamamıştır. Ankara’da yaşanan sel, bunun en açık ve somut örneğidir.
Ankara Mamak’taki sel için "Bu 500 yılda bir vuku bulacak bir afet. Ankara`nın tarihinde bu bölgede böyle bir şey görülmemiş. Bunun önlemi olamaz. Çok kısa sürede böyle bir afetle karşılaşınca ne yapabilirsiniz" diye bir açıklamada bulunabiliyorsanız, afet yönetiminin tüm kavram ve yaklaşımlarını yok saymışsınız demektir. Eğer bir de bu açıklamayı Başkentin Belediye Başkanı olarak yapmışsanız, bu daha da acı ve düşündürücü bir durumdur.
Ankara hem meteorolojik hem de jeolojik ve jeomorfolojik koşulları nedeniyle sellerden en çok etkilenen kentlerimizden biridir. Çoğu zaman kamuoyunun dikkatinden kaçsa da Ankara kenti ülkemiz için önemli derecede taşkın tehlikesi altındaki kentlerden biridir. Gerek en katastrofik etkinin yaşandığı 11 Eylül 1957, gerekse 18 Haziran 1961 ve 12 Haziran 1988 tarihlerinde toplam 201 can kaybına yol açan taşkınlar, bu tehlikenin kent yönetiminde ve planlarında önemli bir faktör olması gerektiğini göstermektedir. Aşağıdaki haritalar bu durumu “görmeyen gözlerin” bile görebileceği açıklıktadır.
Şekil 1: 1940-2000 arası Su baskını Afetinin Uzun Yıllar Dağılımı [CEYLAN, Abdullah. Meteorolojik Karakterli Doğal Afetlerin Zamansal ve Bölgesel Dağılımı].
Şekil 2: Ülkemizde Su baskını olay sayısı bazında etkilenen illerin (a) ve etkilenen illerin afetzede sayısı bazında (b) dağılımları [Gökçe,O., Özden,Ş., Demir,A., Türkiye’de Afetlerin Mekansal ve İstatistiksel Dağılımı Afet Bilgileri Envanteri].
Yapılan araştırmalar taşkına neden olan aşırı yağışların genel olarak Mayıs-Haziran döneminde görüldüğünü işaret etmektedir. Bu dönemde sabah sakin bir hava ile başlayan hava koşulları öğleden sonra ani yağışlara dönüşmekte olup, halk arasında “kırkikindi yağmuru” olarak adlandırılan aşırı yağışlar yaşanabilmektedir. Kent merkezinde Mamak ilçesinde olduğu gibi jeolojik açıdan geçirimsiz kayaçların yüzeylenmesi nedeniyle yağış suları zemine sızmadan, jeolomorfolojik yapının da etkisiyle, kolayca yüzeysel akışa geçebilmektedir.
Yağış sonucu yeryüzüne ulaşan sular bölgedeki eğimlere uygun olarak gelişen bir drenaj ağı ile taşınır. Mamak ilçesi ilksel drenaj sistemi oldukça gelişmiş bir sahada kurulmuş olup, bu doğal drenaj sisteminde dere yatakları kısa mesafede birbirine bağlanarak akıştaki su miktarının artmasına neden olmaktadır. Bu drenaj sistemi sahanın jeolojik ve jeomorfolojik yapısına özgü bir durum olup, Mamak ilçesini sel riskine en açık bölge haline getirmektedir. Başta 1988 seli olmak üzere Mamak bölgesinde geçmişte meydana gelen seller de bunun açık bir göstergesidir.
Günümüzde Mamak ilçesindeki ilksel drenaj sistemi bozulmuş, hatta yok edilmiştir. Selin meydana gelmesi için jeolojik geçirimsizliğe gereksinimi kalmamıştır; çünkü kentleşme politikaları sonucunda tüm yüzeyler “asfalt” ve “beton” ile örtülmüştür. Dere yatakları su yükünü taşıyamaz hale getirilmiş, eski dere yatakları cadde ve sokaklara dönüştürülmüştür. Örneğin Neşet Ertaş Caddesi aslında bölgenin eski dere yataklarından biridir.
Gerek Ankara genelinde, gerekse Mamak ilçesi özelinde yağış sularının doğal drenajı artık söz konusu değildir. Dere yataklarının üzeri kapatılarak dereler dar kesitler içindeki kanallarda akmak zorunda bırakılmış; altyapı üstyapıdan gelen baskılara dayanamayarak iflas etmiştir. Kısaca, yanlış planlama ve yapılaşma kararları doğal drenajı bozarak taşkın risklerine açık yeni alanlar yaratmıştır.
Bu noktada sorulması gereken, “Ankara Taşkın Riski Yönetim Planlarının” hazırlanıp hazırlanmadığıdır. Eğer bu planlar hazır ise Mamak İlçesi özelinde hangi önlemler öngörülmüştür?. Mamak ilçesindeki planlama ve yapılaşma kararları verilirken doğal drenaj sistemini korumaya yönelik hangi kararlar alınmıştır?.
Değerli Basın Emekçileri,
Ankara derelerini geri istiyor!!!!
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha uyarıyoruz.Ankara’nın ortasında geçmekte olan Hatip Çayı ile Ankara Çay’ının kuzey ve güney kesimlerinde yer alan ve yüzey sularının derenajını sağlayan derelerin tümü uygulanan yanlış imar politikaları ve rant nedeniyle üsteleri örtülerek yok edilmiştir. Başta Ankara Büyükşehir Belediyesi olmak üzere yerel yönetimlere düşen sorumluluk bu tehlikenin riske yani, 05.05.2018 tarihinde yaşandığı gibi, kayıp ve zararlara dönüşmesini engelleyecek projeleri hayata geçirmektir. Yoksa “Bunun önlemi olamaz. Çok kısa sürede böyle bir afetle karşılaşınca ne yapabilirsiniz" şeklindeki yapılması gereken şeyleri yapmayıp kadere havale eden böylece sorunların üstünü örten yaklaşımları sergilemek değildir. Bu kaderci anlayışlarla kentlerimizi afet risklerinden koruyamayız. Ankara derelerini geri istiyor.!!!!
Saygılarımızla,
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
(1257 KB) (07.05.2018 09:52:43)
Okunma Sayısı: 3221