TMMOB Odalar 01 Temmuz 2024, Pazartesi

Bütün bu yasal düzenlemeler de göstermektedir ki, başta deprem olmak üzere afet yönetim sistemi kamu yararı ve bilimsel gerçeklere göre değil, rant odaklı bir temelde kamusal denetimden de kaçırılarak yeniden inşa edilmek istenmektedir.

Yayınlayan Birim: SAMSUN ŞUBE
Yayına Giriş Tarihi: 19.08.2013
Güncellenme Zamanı: 19.08.2013 16:37:37

17 AĞUSTOS, RANTIN DEĞİL; GÜVENLİ YERLEŞİMLERDE YAŞAMA HAKKININ SAVUNULDUĞU BİR GÜN OLMALIDIR!

 

Bugün 17 Ağustos Depreminin 14. Yıldönümü.

Bir doğa olayı olan depremin afete dönüştüğü gün.

Binlerce canımızı kırk beş saniyede yitirdiğimiz "asrın felaketi"nin yaşandığı gündür.

Afet hafızası zayıf toplumlarda "depremin unutulabileceği" ancak deprem gerçeğinin kendini asla unutturmayacağının bir kez daha hatırlandığı gündür.

Plansız ve kalitesiz yapılaşmanın, yapı üretim bedelinin en fazla %0,2`sine bile ulaşmamasına karşın hep kaçınılan jeolojik araştırmaların ne derece acı sonuçlara ve yüksek faturalara neden olduğunun öğrenildiği gün.

Sosyal bir devletin en temel görevinin yurttaşları için sağlıklı, güvenli ve çevreye dost yaşam alanları ve yapılar üretmek olduğunun anlaşılması gereken bir gün.

17 Ağustos`ların unutulmayıp yeniden yaşanmaması için sürekli hatırlanacağı,

 

yapılanların ve yapılmayanların sorgulanacağı bir gün olması gerekmektedir.

 


Oysa, 17 Ağustos`un üzerinden 14 yıl geçmiş olmasına rağmen bu gün;

 


- 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Depremlerinden geriye kalan orta hasarlı binaların hala varlığını koruduğu ve bu yapıların kullanılmaya devam edildiği,

- Afetlerle mücadele konusunda kurumsal yapılanmada çok başlılığın ve mevzuatsal dağınıklığın giderilmediği,

- Merkezi ve yerel düzeyde başta deprem olmak üzere afetlerle etkin mücadele edecek planlarının hazırlanmadığı,

- Ulusal ve bölgesel düzeyde yapılması gereken afet risk harita ve değerlendirmelerine yönelik çalışmaların yetersiz ve çok yavaş ilerlediği bilinmekte,

 

sonuç olarak hala yapılması gerekenlerin olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ülkemizde, birçok boyutuyla yetersiz kalan afet yönetim sisteminin dertlerine karşı bir "ilaç" olarak sunulan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun`un, uygulandığı bir yıl içinde afetlere karşı güvenli yerleşimler oluşturmak yerine, düşük gelir gurupları ile kamunun elinde bulunan alanların açılması ile sadece inşaat sektöründeki bazı müteahhitlik firmalarına olanak sağlanmıştır.

Bu yasanın, deprem tehdidi altındaki illerimizin olası yakın depremlerde karşılaşacağı zararları azaltması, mevcut ve sağlıksız yapı stoğunu değiştirmeyi sağlaması mümkün değildir.

Yasanın çıktığı günden bugüne kadar geçen bir yıllık zaman içinde ilan edilen "riskli alanlara" bakıldığında, ülkenin deprem/afet riski yüksek olan aktif fay zonları üzerinde yer alan yerleşim birimleri yerine, şehirlerin merkezi yerleri riskli alan olarak seçilmiştir.

 

"Afet" olgusu kullanılarak ortaya konulan projelerde, insan yoğunluğu azaltılmış alanlar dahi plan değişiklikleri ile yüksek yapılaşmalara açılarak riskler daha da artırılmıştır.

 


Yasanın uygulanması için çıkarılan yönetmelik,  talepler doğrultusunda üç kez değiştirilmiş ve her değişiklikte kamu yararı biraz daha zedelenmiştir.

Tüm bu olumsuzluklar, 17 Ağustos depreminin 14. yılında, yaşanmış acılara ve tecrübeye rağmen hala afetlere karşı sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşadığımızı söylemeyi ve umutlu olmayı mümkün kılmamaktadır.

Çıkarılan Torba yasa maddesi ile, afetlere karşı güvenli yerleşim alanlarının belirlenmesine, nitelikli ve güvenli yapılaşmaya yönelik olarak Odalarımızın yaptığı kamusal mesleki denetim ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

 

Bu yasa düzenlemesi ile, fay zonları, heyelanlı bölgeler, taşkın alanları gibi jeolojik tehlike ve riskleri ortaya koyan, yapı-zemin ilişkisini belirleyen planlama ve yapı üretim süreçlerinde hazırlanan raporların denetlenmesi engellenmek istenmiştir.

 

Oda mesleki denetimini ortadan kaldırmayı amaçlayan bu yasa ile, sahte mühendis ve mimarların türemesinin, standartlara uygun olmayan niteliksiz mühendislik hizmetleri verilmesinin yolu açılmıştır.

Bütün bu yasal düzenlemeler de göstermektedir ki, başta deprem olmak üzere afet yönetim sistemi kamu yararı ve bilimsel gerçeklere göre değil, rant odaklı bir temelde kamusal denetimden de kaçırılarak yeniden inşa edilmek istenmektedir.

Ülkemizde dün yaklaşık 150 deprem üretecek diri fay olduğu bilinirken, bugün MTA tarafından yapılan çalışmalarla güncellenen Türkiye Diri Fay Haritasına göre büyüklüğü 5.5 ve üzeri deprem üretebilecek 485 diri fay veya fay segmenti olduğunun saptanmış olması neredeyse tüm ülke coğrafyasının ne derecede büyük bir deprem tehdidi altında olduğunun jeolojik gerçekliğini açık olarak ortaya koymuşken, bu gün düne göre depremlere karşı daha güvenli bir yaşam yolunda olduğumuzu söylemek mümkün değildir.

Meslek odalarını mesleki denetim dışında bırakan bu anlayışla, ülkemiz her depremde daha büyük can ve mal kayıpları ile karşı karşıya kalmaya devam edecektir.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, 17 Ağustos`u, güvenli yerleşimlerde yaşama hakkının savunulduğu bir gün olması için çabasını sürdürecektir.

Bilimle, Emekle, İnatla, Umutla..
                                                                                                                                                                     17 Ağustos 2013

 

                                                                                                                                         TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası

 

                                                                                    Samsun Şubesi