TMMOB Odalar 28 Mart 2024, Perşembe

Van depreminin 1. yılında İzmir Fayı üzerinde "İzmir Van olmasın, 23 Ekim Van depreminden bugüne" başlıklı bir basın açıklaması yapıldı.

Yayınlayan Birim: İZMİR ŞUBE
Yayına Giriş Tarihi: 27.10.2012
Güncellenme Zamanı: 31.10.2012 11:39:05

Bugün Van depreminin 1. Yılı. Van‘da 23 Ekim ve 9 Kasım‘da meydana gelen depremlerde 644 vatandaşımız yaşamını yitirmiş binlercesi yaralanmıştır. 20.000 üzerinde konut hasar görmüş 65.000 vatandaşımız Van‘dan büyük kentlere göç etmiştir.

Ülkemizin başta deprem olmak üzere doğa olayları ile karşılaşılan son bir- bir buçuk yıllık dönemine bakıldığında; geçtiğimiz yıl mayıs ayında  Kütahya-Simav depremi ile başlayan  deprem sürecinin,  23 Ekim ve 9 Kasım Van depremleri, Nisan 2012‘de Kütahya- Simav, Mayıs 2012 İzmir Körfezi, akabinde  Fethiye Körfezi, Kırşehir-Kaman ve son günlerde Akdeniz doğu baseni ile Kahramanmaraş ve çevresinde yaşanan hareketlilikler ile devam ettiği görülmektedir.

Jeoloji mühendislerince tanımlanan İzmir Fayı 1688‘de 6.8‘lik şiddetinde yarattığı bir deprem sonucu İzmir‘de  20 bin insanın ölümüne ve kentin yüzde kırkının yıkılmasına neden olmuştur. 1977‘de ise  5.5‘lik sarsıntı ile 30 yaralı, 200 ev ağır hasar görmesine neden olmuştur. Tarih boyunca birçok önemli depreme neden olan İzmir Fayı, Körfez‘in doğusundan başlıyor. Körfezi güneyden doğu-batı olarak kesen fay, Güzelbahçe ile Bornova Pınarbaşı arasında 40 km. uzunluğa sahiptir.

Yaşadığımız kent Dünyada deprem riski en yüksek kentler arasında yer almaktadır. İzmir ve çevresi 13 aktif fay hattı üzerinde konumlanmış, bu faylar da başta İzmir Fayı olmak üzere tarih boyunca deprem üretmiştir. İzmir‘de 7 ve üzeri deprem üretecek potansiyeli taşıyan bu fayların varlığı kentin yönetiminden sorumlu başta kamu yöneticileri olmak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesine ilçe belediyelerine ve yapı güvenliğinden sorumlu yapı denetim şirketlerine önemli sorumluluklar yüklemektedir. Ancak gerek kamu yöneticileri, İzmir‘in bazı ilçe belediyeleri ve yapı denetim şirketleri bu sorumlulukları yerine getirmemektedir.

Üzülerek belirtmek isteriz ki İzmir‘de yapı güvenliği denetim dışıdır. Kentimizde yılda yaklaşık 10 bin adet yapının zemin temel etüdü yapılmaktadır. Odamızca bu etütlere yönelik yapılan mesleki denetimlerde Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki birçok ilçe belediyesinde, bu etütlerin sondaja dayalı arazi denetimlerinin yapılmadığı, sondajların derinlikleri, yapılıp yapılmadığının kontrol edilmediği ve sondajlar sırasında yapılan deneylerin de denetlenmediği tespit edilmektedir.
Çünkü bu etütleri kamu adına denetleyecek birçok ilçe belediyesinde ve onlarca yapı denetim şirketinde jeoloji mühendisleri çalışmamaktadır.

Büyükşehir Belediyesi‘nin son çıkardığı imar yönetmenliğinde kamu denetimi için ilçe belediyelerde de jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilmiştir.

İzmir‘de seksenin üzerinde yapı denetim şirketi bulunmaktadır. Bu şirketlerin yalnızca sekiz tanesinde jeoloji mühendisleri istihdam edilerek binaların temel taşıyıcı sistemlerinde en önemli unsur olan zemin etütleri denetlenmektedir. Diğer yapı denetim şirketlerinde yönetmenlikler ve yasa gereği zorunlu olmasına karşın zemin etütleri jeoloji mühendislerince kontrol edilmemekte ve denetlenmemektedir. İzmirli vatandaşlarımız yada müteahhitler ev, bina ,işyeri yaptırırken  seçecekleri yapı denetim kuruluşunda jeoloji mühendisi çalışıp çalışmadığını mutlaka kontrol etmelidir. Yapacakları yapının güvenliği için jeoloji mühendisi istihdam etmeyen yapı denetim şirketlerine iş vermemeli ve yaptırmamalıdır.

Dili jeolojiyle yazılmış olan doğa ancak jeolojiyle çözümlenebilir gerçeği temel alınarak;

  • Depremleri engellemenin mümkün olmadığı, ancak afete dönüşmesini engellemenin mümkün olduğu bilinciyle, toplumsal ve yönetsel düzeyde tüm kaynakları zarar azaltma hedefine yönlendirecek, kişi ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlayacak, üniversitelerin, kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek örgütlerinin ve sivil tolum kuruluşlarının katılımı ile ‘Stratejik Afet Eylem Planı` hazırlanmalıdır.
  • Deprem zararlarının azaltılması yönünde yapılması gereken pek çok çalışmaya temel oluşturan diri fay haritaları incelendiğinde, bir çok yerleşim biriminin fay hatları veya zonları üzerinde, yakınında veya etki alanında yer aldığı görülerek; öncelikle diri fayların üzerinde yer alan yerleşim bölgelerinde üretebilecekleri deprem büyüklükleri de baz alınarak yapı yapılması engellenmeli, riskli alanlar kamuoyuyla da paylaşılarak terk edilmelidir. Bu amaçla en kısa sürede TBMM den bir "Fay Yasası" çıkarılmalıdır.
  • MTA tarafından ülkemiz karasal alanları için düzenlenen Diri Fay haritaları, deniz alanlarının tamamını kapsayacak şekilde, kısa süre içinde genişletilmelidir.
  • Gerek MTA tarafından yenilenen diri fay haritası gerekse de  mevcut sismik veri ve kayıtlar ile  jeoloji, yapısal jeoloji, tektonik, jeomorfoloji ve paleosismoloji çalışmaları sonucunda elde edilen verilere dayalı olarak farklı ölçeklerde "Sismotektonik Haritalar" hazırlanmalıdır.
  • Ülkemizin mevcut tektonik yapısı, yeni hazırlanan "diri fay haritası"  ile hazırlanacak sismotektonik haritalar baz alınarak  " Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası" yenilenmelidir.
  • Ülkemizin hala birbirine entegre olmuş afet, imar ve yapı mevzuatına sahip olmaması üstelik afet olgusuna içeriğinde yer vermemiş bir imar yasasının büyük bir zafiyet olduğu görülerek, 3194 Sayılı İmar Kanunu, 7269 Sayılı Afetler Kanunu ve 4709 sayılı Yapı Denetimi Kanunu tüm tarafların görüşü alınarak değiştirilmelidir.
  • Kamu ve toplum yararı açısından bütün bu yasal sistemlere  jeoloji mühendisleri acilen dahil edilmelidir.
  • Planlama ve uygulama süreçlerini yönlendirmek için başta Belediyeler olmak üzere Yerel Yönetimlerde Jeolojik Jeoteknik Etütler (Zemin Etütleri) birimleri kurulmalıdır. Yapılan çalışmaların zemin parametrelerine uygunluğu istihdamı sağlanacak jeoloji mühendisleri eliyle yürütülmelidir.
  • Son yıllarda devlet müteahhitliği ve rant proje ihaleleri yapan bir kuruluş haline getirilen TOKİ yeniden yapılandırılmalı, yoksullar için sosyal konutlar üreten bir yapıya dönüştürülmelidir.
  • 5902 sayılı yasa ile kurulan Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında (AFAD) gerekli reorganizasyon gerçekleştirilerek  yeniden yapılandırılmalıdır.
  • Halkın barınma ve mülkiyet haklarını elinden alan rant‘a dönük Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve Uygulama Yönetmeliği toplum yararı gözetilerek yeniden ele alınmalıdır. Bu kanun yerine, insan merkezli toplumsal politikaların hayata geçirilmesini esas alan, üniversiteler, meslek odaları, yerel yönetimler ve halkın katılımı ile; rant odaklı değil, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşam hakkını sağlayabilecek yasal düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Kentsel dönüşümün daha sağlıklı işletilebilmesi için halkın katılımını sağlayacak,   ekonomik, sosyal, kültürel ve teknik boyutlarıyla bütünlüklü dönüşüm projeleri üretilmelidir.

Sonuç olarak, TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki;
Doğa olaylarının afete dönüşmesi "kader"  değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir. Üzerinde yaşadığımız yerkürede tanık olduğumuz gelişmelere, aklın ve bilimin ışığını yansıtmaya çalışmak temel anlayışımız olmaya devam edecektir.


Bilimle, emekle, inatla, umutla..

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.     
                                                                      
TMMOB jeoloji Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu