TMMOB Odalar 01 Temmuz 2024, Pazartesi

Bu yasa 50’den fazla çalışanı olan işyerlerini kapsıyor ama kazaların büyük kısmı 50’den az çalışanı olan işyerlerinde meydana geliyor.

Yayınlayan Birim: İSTANBUL ŞUBE
Yayına Giriş Tarihi: 02.12.2019
Güncellenme Zamanı: 10.12.2019 12:57:50

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, İstanbul Barosu, DİSK İstanbul Temsilciliği, İstanbul İSİG Meclisi ve İşyeri Hekimleri Derneği tarafından düzenlenen “7. Yılında 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu`nun Değerlendirilmesi Sempozyumu” 29-30 Kasım 2019 tarihlerinde İstanbul Barosu Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

Sempozyum açılışında konuşan TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, iş cinayetlerinde hayatını kaybeden ve iş kazalarında iş göremez hale gelen işçilerin tam sayısının tespit edilemediği bir dönemden geçildiğinin altını çizerek; “İş kazalarının ve iş cinayetlerinin normalleştirildiği, çalışma ve yaşam hakkının gasp edildiği bu dönemde iş cinayetleri ve meslek hastalıklarının engellenmesi şöyle dursun maliyet ve iş gücü hesabı yapılarak işçi yaşamı hiçe sayılıyor. Ülkemiz, toplu iş cinayetleri ve kazalarında dünyada ilk sıraya yerleşti. Meclisin yayınladığı rakamlara göre 2018 yılında en az 1923 işçi yaşamını yitirdi. AKP iktidarıyla birlikte 2012 yılından itibaren 2019 yılına kadar hayatını kaybeden emekçilerin sayısının da 22 bini aştığı görülmektedir. Ancak bu rakamlar bildirimlere göre çıkarıldığı için gerçek bundan çok daha fazladır. Öncelikle işverenin sorumluluktan kaçamayacağı düzenlemeler yapmak gerekiyor.” dedi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Her gün 5 arkadaşımızı kaybediyoruz. İşçi sağlığı ve güvenliği artık bir mücadele alanıdır. Hepimiz biliyoruz ki yasalar kendisini çevreleyen siyasal, ideolojik koşullara göre şekillenir. Hükümet de bu yasayla çok övündü. Ama kara tablo ortadan kalkmadı, aksine ağırlaştı. Piyasa mantığının ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu alanın kendisini piyasaya açan yasanın çöpe atılıp, sendikaların,meslek örgütlerinin, baroların, üniversitelerin karar sahibi olduğu bir süreç işlemeli. Bunların dışında en önemli sorunlardan biri de işçilerin örgütsüzlüğü ve örgütlenmenin önündeki engellerdir” diye konuştu.

İstanbul Tabip Odası Bașkanı Pınar Saip de şunları söyledi: “Bu yasa 50’den fazla çalışanı olan işyerlerini kapsıyor ama kazaların büyük kısmı 50’den az çalışanı olan işyerlerinde meydana geliyor. Biz hekimlerde sağlıkta dönüşüm programından sonra, gelen hastaya nerede çalıştığını ve ne iş yaptığını sormuyoruz. Meslek örgütlerinin yetkileri azaltıldı. Bütün bunları topladığımızda iş kazalarının neden arttığını görüyoruz. Bu kanunun meslek kuruluşları tarafından hazırlanması gerekiyor.”

İstanbul Barosu adına konuşan Nazan Moroğlu,“Yasalar çıkarılırken hukukçulara sorulmayan bir süreçten geçiyoruz. O yasalar hangi amaca uygun, nasıl uygulanacak, kimlere hak ve yükümlülükler verilmiş? Ne yazık ki bunları da takip edebilmemiz çok güç. İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Yasası, diğer alanlarda olduğu gibi; özelleştirme, emeğin hakkını göz ardı etme noktasında nasibi almış ve bu alan da piyasanın hizmetine sunulmuştur. Meslek Odaları olarak uzun yıllardır emek ve demokrasi mücadelesi içerisindeyiz. Önümüzdeki süreçte de aynı kararlılıkla yürütmeye devam edeceğimiz bu mücadele, umuyorum ki bir şeyleri değiştirebilir.” ifadelerini kullandı.

Sempozyumun ilk günkü oturumlarında “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine İlişkin Düzenlemelerin Aşamaları ve Bugünkü Durumu”, “6331Sayılı Yasa Çerçevesinde Taraflar ve Sorumlulukları” başlıkları altında sunumlar yapılırken, ikinci gün oturumlarında “OSGB’lerin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Etkisi”, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uygulamalarının Genel Değerlendirilmesi” konuları ele alındı.

TMMOB İstanbul İKK