BASINA VE KAMUOYUNA
45 SANİYE
Bugün 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 21 yıl geçti..
45 saniyede yıkıldı, 21 yılda neler yapıldı ?
Yeni 17 Ağustoslar Kapıda..
Deprem gerçeği unutuldu,,,
Geriye doğru baktığımızda; sırf “Ocak 2020 ile 17 Ağustos 2020” tarihleri arasında geçen yaklaşık 8 aylık zaman dilimi içinde “Elazığ-Sivrice, Bingöl-Karlıova, Van Başkale, Manisa-Akhisar depremleri, Van-Bahçesaray çığ düşmesi, Adana, Antalya, İstanbul, Bursa, Rize ve Artvin’de meydana gelen sel baskınları nedeniyle 100’ü aşkın vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, 25.000’e yakın konutun veya iş yerinin hasar gördüğü, 7 milyar lirayı aşkın maddi kaybın meydana geldiği bir tablo ile karşı karşıyayız.
Cumhuriyetimizin 100 üncü yılı olan 2023’ün, aynı zamanda “afet güvenliği” konusunda da önemli sıçramaları gerçekleştirdiğimiz bir “eşik” olmasına tanıklık etmek istiyoruz.
İmar Barışı, Fay Zonları, Dere Yatakları ile Heyelanlı Alanları Yapılaşmaya Açan ve deprem güvenliğini hiçe sayan uygulamalar afet bilincinin oluşmasını engellemektedir.
Bunu başarabilmek için, bulunduğumuz coğrafyanın jeolojik yapısı itibariyle karşı karşıya kaldığımız doğa ve insan kaynaklı afet risklerine karşı “afet güvenliğini önceleyen tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir farkındalık yaratarak bu yolda ilerlemek zorundayız.
İklim değişikliği, tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de afetlerin gerek şiddetini, gerekse meydana geliş sıklıklarını ve yıkıcı gücünü artırıyor. Afet güvenliğimiz için zamanın iyiden iyiye daraldığı, önlemleri hayata geçirmekte sıkıştığımız hatta geciktiğimiz bir eşikteyiz.
Sadece 2020 yılında meydana gelen ve onlarca yurttaşımızın ölümüne yol açan 24 Ocak Elazığ-Sivrice, 23 Şubat Van-İran Hoy,14.06.2020 Bingöl-Karlıova, Manisa- Saruhanlı ve Akhisar depremleri ve 04 Ağustos Malatya-Pötürge depremleri, deprem gerçekliğimizi ve bu gerçekliğin yaratabileceği yıkım ve kayıpları anlamamız için yeterlidir.
Afet güvenliğimiz için zamanın iyice daraldığı bu eşikte, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki;
Afet; olayın kendisi değil sonucudur; deprem, heyelan, çığ düşmesi, taşkın vb. tehlikeler ile içerisinde yaşadığımız ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel ilişkilerin ve kırılganlıkların bir fonksiyonudur. Bu nedenle afet etkilerine karşı kırılganlıklarımızı azaltmayı hedefleyen, sadece teknik açıdan değil siyasal, ekonomik ve sosyal boyutları güçlendirilmiş politikalar ve planlar hayata geçirilmelidir.
Bu bağlamda;
Üzerinden 16 yıl geçmiş olan Deprem Şurası’nın ikincisi, güncel bilimsel ve teknik gelişmeler ve ihtiyaçlar ışığında, her görüşten ve kesimden insanın katılımı ile ivedilikle toplanmalı; doğa ve insan kaynaklı afetlerin olumsuz etkilerine karşı, afet risk azatlımı ve yönetimi sisteminin inşası için gerekli eylemleri, iş programı ve zaman cetvelini de içeren stratejik plan oluşturulmalıdır. Bu planın izleme ve değerlendirmesi ilgili kamu kurumlarının yanı sıra meslek odalarının da yer aldığı bir grup tarafından gerçekleştirilmeli ve kamuoyuna belirli periyotlar da açıklamalar yapılmalıdır.
1- Ülkemizdeki afet risk yönetimi sisteminin kurulması ve işletilmesi için gerekli çalışmalar katılımcı ve çevreye duyarlılık temelinde sürdürülmeli,
2- İmar Barışı, Fay Zonları, Dere Yatakları ile Heyelanları Alanlarını yapılaşmaya açan uygulamalardan vazgeçilmeli,
3-7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısı ile Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun” günümüz koşullarına göre güncellenmeli,
4-Ülke geneli için “FAY YASASI” hazırlanmalı. Planlama ve yapılaşma açısından “Diri Fay Haritası Kullanımına” ve “Yüzey Faylanması Tehlikesinin Değerlendirilmesine” ilişkin alt mevzuatı oluşturulmalıdır. Ülkemizde sayıları 500’ün üzerinde olduğu tahmin edilen ve deprem üreten fay hatları ve zonlarına ilişkin özel jeolojik araştırmalar ve projeler teşvik edilmeli, bu konuda yetişmiş insan kaynağı geliştirilmesi çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
5-Yapı stokunun afetlere karşı dayanıklılığını sağlamak üzere güçlendirilmesi ve yenilenmesi için tedbirler geliştirilmeli ve afetlere dayanıklı yapı stoku oluşturulmalıdır.
6-Ülkemizde sadece deprem için değil heyelan, çığ düşmesi, su baskını vb. olaylara yönelik tehlike ve risk haritası üretimi hızlandırılmalı; bu haritaların üretimi konusunda ilgili kurumlar ve üniversiteler teşvik edilmeli, ülke insanının kullanımına ücretsiz sunulmalıdır.
Sonuç olarak, deprem/afetler karşısında risk havuzu haline gelen yaşam alanlarımızın, afetlere karşı korunması, ülkemiz insanının can ve mal güvenliğinin sağlanması için gerekli çalışmalara acilen hız verilmelidir.
Saygılarımızla,
TMMOB
Jeoloji Mühendisleri Odası
Samsun Şubesi Yönetim Kurulu Adına
Gül YÜZÜNCÜ YILMAZ
Okunma Sayısı: 3191