TMMOB Odalar 18 Temmuz 2024, Perşembe

24-25 Kasım 2011-DİYARBAKIR TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi olarak 24-25 Kasım 2011 tarihlerinde düzenlenen "2. GAP ve Jeoloji Sempozyumu" Sonuç Bildirgesi açıklandı.

Yayınlayan Birim: DİYARBAKIR ŞUBE
Yayına Giriş Tarihi: 01.12.2011
Güncellenme Zamanı: 28.02.2012 17:07:30

BASINA VE KAMUOYUNA

2.GAP VE JEOLOJİ SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRİSİ

24-25 Kasım 2011-DİYARBAKIR TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi olarak 24-25 Kasım 2011 tarihlerinde "2. GAP ve Jeoloji Sempozyumu" düzenlenmiştir.

Sempozyumda; Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Bölgesinin tuğla-kiremit, doğaltaş, metalik madenler, kömür potansiyeli, petrol potansiyeli, yüzey ve yeraltı suları ile jeotermal kaynakları potansiyeli, GAP`ın çevresel etkileri ve sorunları, bölgedeki kanser vakaları ile jeolojinin ilgisi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin depremselliği ele alınmış ayrıca Türkiye`nin ve bölgenin GAP`tan beklentileri yapılan panelde tartışılmıştır. Sempozyum boyunca yapılan tartışmalar, vurgulanan noktalar ve sonuçları üzerine Odamızın değerlendirmeleri aşağıda sunulmuştur:

Ülkemizde ve bölgemizde yaz ve kış ayları arasındaki büyük ısı farkına dayanabilen doğru yapı malzemesi olan tuğla-kiremitin kullanılması ile enerji tasarrufu sağlamak mümkündür. Kaliteli kaplama, ısı izolasyonu, ses izolasyonu, klimatik özelliği olan, dayanıklı, enerji tasarrufu sağlayan, doğayı kirletmeyen, geri dönüşümü olan tuğla ve kireç yapı malzemesi olarak kullanılmalı ve bölgemizde potansiyelleri araştırılmalıdır.

Diyarbakır ve Adıyaman başta olmak üzere büyük bir potansiyeli olan mermer sektörü Ar-Ge ve harita üretimi ile desteklenmeli, yoğun emek ağırlıklı bu sektörün gelişimi için ulaşım, güvenlik ve mülkiyet ile ilgili sorunlara çözüm üretilmelidir. Yerel yönetimler ve mimarlar bölgenin doğal yapı taşları olan bazalt ile Midyat ve Urfa taşlarının kullanılmasına destek vermelidirler.

Türkiye`nin bilinen fosfat potansiyelinin tamamına yakını Güneydoğu Anadolu`da bulunmaktadır. Mazıdağı Bölgesinde bulunan en önemli yatak olan Batıkasrık yatağı, işletilen ve konsantratör kurulan ancak 1994 yılından itibaren üretim yapılmayan bir konumdadır. Bugüne kadar ekonomiye kazandırılması için girişimde bulunulmuş, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ihalelerde sonuç alınamamıştır. Ancak 2011 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ihalelerde özel bir şirket, diğer katılımcılardan uygun teklif vererek ihaleyi kazanmış ve teminat ile ihale bedelini yatırarak sözleşme imzalayarak Ruhsat Sahalarını ve Tesisleri devir almıştır. 2012-2016 yılları arasında toplam 1050 kişilik istihdam yaratacak olan şirketin 149 milyon dolarlık yatırım taahhütü bulunmaktadır. JMO bu projeyi yakından takip etmeye devam edecektir.

GAP Bölgesinde Madenköy-Siirt bakır yatağı, Diyarbakır-Elazığ bakır ve manganez cevherleşmeleri yer almaktadır. Adıyaman demir, Diyarbakır-Dicle kurşun-çinko, Diyarbakır- Hazro bakır ve bölgedeki çok sayıda krom ve mangan sahaları mevcuttur. GAP Bölgesinin jeolojik oluşumu metalik madenler açısından zengin bir potansiyele sahip olduğunun göstergesidir. Bölgenin jeolojik birimleri, yeni arama yöntemleri ve araçları ile yeniden araştırılmalı ve değerlendirilerek haritalandırılmalıdır.

Toplam enerji tüketiminde yüzde 70 oranında dışa bağımlı olan ülkemizde; ham petrol ihtiyacımızın yüzde 8`i, doğal gaz tüketimimizin ise sadece yüzde 2`si yerli kaynaklardan sağlanmaktadır. GAP bölgesinde Türkiye Petrolleri A.O. ve yabancı şirketler tarafından yürütülen arama çalışmaları sonucunda 114 adet ham petrol ve 5 doğal gaz sahası keşfedilmiştir.

Ülkemizdeki ham petrol rezervinin %98,5`i, doğal gaz rezervinin ise % 56`sı GAP bölgesinde bulunmakta olup; bölgede 40,8 milyon ton kalan üretilebilir ham petrol ve 3,2 milyar m³ kalan üretilebilir doğal gaz rezervi mevcuttur. Ham petrol üretiminin % 99` u, doğal gaz üretiminin ise % 5` i bu bölgedeki sahalarda üretilmektedir. Bölgenin ham petrol ve doğalgaz aramaları için daha fazla yatırımlar yapılmalıdır. Buradan elde edilecek gelirler bölgenin ekonomik kalkınmasında kullanılmalıdır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Adıyaman-Gölbaşı ve Diyarbakır-Hazro`da kömür yatakları, Şırnak-Silopi`de asfaltit yatakları bulunmaktadır. Adıyaman havzasında 60 milyon ton, Hazro`da 2,3 milyon ton kömür rezervi, Şırnak-Silopi`de 80 milyon ton asfaltit rezervi mevcuttur.

Asfaltitlerin organik kısımlarının yanında, yüksek oranda U, V, Cd, Mo, Cu, Co ve Zn içerdikleri tespit edilmiştir. Gerek kömür, gerekse asfaltitlerden üretilebilecek piritlerden sülfirik asit üretilip, fosfatlar için talep edilen ihtiyacın bir bölümü buralardan karşılanabilinir.

Yaşam için temel maddelerden biri olan su, her ülkenin en önemli servetidir. Bölge; Türkiye‘nin ekonomik olarak sulanabilen arazilerinin %20‘sine (1.693.027 ha), sahiptir. Hidroelektrik enerji potansiyelinin ise %22‘si (27 milyar kWh/yıl) bu bölgeden karşılanmaktadır. Fırat ve Dicle havza planlamasının doğru ve iyi bir şekilde yapılması gerekmektedir.

Dicle havzasındaki GAP Bölgesinin yeraltısuyu rezervi yaklaşık 585 hm3/yıl olup Fırat havzasında ise yaklaşık 1924 hm3/yıl`dır. Ova ve havza etütlerinin büyük çoğunlukla 1964-1970 yılları arasında yapılması nedeniyle bu raporların revize edilerek yeraltısuyu potansiyelinin güncellenmesi gerekmektedir. Ayrıca Bölgede etüdü yapılmamış ovalar bulunmaktadır. Bu ovaların da etüt edilmesi ile mevcut yeraltısuyu rezervinde artışlar olacaktır.

Özellikle Kızıltepe, Derik, Suruç, Silopi ovalarında kaçak olarak açılmış çok sayıda sondaj kuyusu bulunmaktadır. Ayrıca kuyuların birbirine yakın açılması ve fazla çekim yapılmasından kaynaklanan nedenlerle yeraltısuyu seviyesinde önemli düşümler olmuş ve bazı ovalarda yeraltısuyu tükenmiştir. Kuyuların birbirlerini etkilemeyecek şekilde açılması ve kaçak kuyu açımlarının önlenmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde teorik jeotermal enerji potansiyeli 81 MWT olarak belirlenmiştir. Bölgede yer alan kuyu ve kaynaktan elde edilen görünür potansiyel 34.87MWt`dir. Bölgede; Diyarbakır-Çermik (48°C), Midyat-Dargeçit-Germav (63.5°C), Şırnak-Hısta (67°C), Siirt-Billuris (34°C) "Doğal Sıcak Kaynaklar", Batman-Sason-Taşlıdere (83°C) ve Şanlıurfa-Karaali (51°C) ise "Kapalı (örtülü) Jeotermal Sistemler" olup, bu alanlardan elde edilecek jeotermal akışkandan başta ısıtmacılık (sera, bina, zirai kullanımlar) ve termal turizm olmak üzere endüstride (yiyecek kurutulması, kerestecilik, kağıt ve dokuma sanayinde, dericilikte, soğutma tesislerinde), kimyasal madde üretiminde yararlanmak mümkün olabilecektir.

GAP Projesi doğa, kültür ve insan odaklı olarak yeniden değerlendirilmeli, çevreye etkileri minimize edilerek proje sürdürülebilinir kılınmalıdır.

GAP Bölgesinin "Arazi Kullanım Potansiyel Haritaları" üretilmelidir. Bu haritalar bilinen toprak haritalarının üzerine mühendislik parametrelerinin, doğal risklere dair verilerin ve çevre ile sağlık arasındaki köprülerin kurulabileceği kapsamlı haritalardır. Söz konusu haritalar geleceğe yönelik planlamanın daha gerçekçi ve verimli olmasını sağlayacaktır.

Bölgenin çevre sorunları "Bütünsel (=Entegre) Çevre Yönetim Sistemi" çerçevesinde ele alınmalıdır. Böyle bir anlayış sağlanmadan projenin işleyişi sonucu ortaya çıkacak tehlikeli atıkların bertarafı, geri dönüşüm, yeniden kazanım ve kullanım gibi seçeneklerin verimli bir şekilde değerlendirilmesi, su kaynaklarının korunması, projenin koordinasyonu ve herhangi bir sorunun aniden ortaya çıkması sonucunda uygulanması gereken acil eylem planlarının yaşama geçirilmesi mümkün olamaz.

Asbest nedeni ile oluşan Mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) ülkemiz ve bölgemiz için halen önemli bir sağlık sorunudur. Ergani, Çermik, Çüngüş, Siverek, Dicle yörelerinde bu tür vakalara sıkça rastlanmaktadır. Hastalığın insidansı birçok gelişmiş ülkeye göre yüksektir. Asbest kullanımının yasaklanmasına karşın bazı yerleşim birimlerinde halen evlerde sıva ve badana malzemesi olarak kullanılmasına devam edilmektedir. Toplumu (özellikle asbest kullanılan yerleşim birimlerinde vatandaşları) bilgilendirici çalışmalara ağırlık verilmelidir.

Deprem, ülkemizin jeolojik bir gerçekliğidir. Deprem riski çok yüksek olan bölgemizde, doğa olaylarının afete dönüşmemesi için uygun yerleşim alanlarının ve yapı biçiminin seçilmesi büyük önem taşımaktadır. Yapılacak yapılarda uygun zeminlerin seçilmesinin yanında, zemine uygun projelerin ve bu projelerin gerektirdiği inşaat kalitesinde binaların yapılması deprem riskini en aza indirecektir.

DAF (Doğu Anadolu Fayı) ve Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı boyunca yer alan kentlerimizin yerel yöneticilerinin, yaşamsal öneme sahip olan bu konuya gerekli hassasiyeti göstermeleri çok önemlidir.  Tüm yapılarda mutlaka yasal zorunluluk olan "Zemin Etütleri"nin yaptırılması ve takibinin yapılması gerekmektedir.

3194 sayılı İmar Kanunu, 7269 sayılı Afetler Kanununu ve 4709 sayılı Yapı Denetimi Kanunu değiştirilmelidir. 5543 sayılı İskan Kanunu değiştirilerek kırsal yerleşim birimlerinin altyapısı ve üst yapısı yenilenmelidir.

Her deprem sonrasında halkı korku ve paniğe sevk etmeden bilgilendirmek için arazi çalışmaları ile aletsel sismik veri kayıtlarını tutan, değerlendiren ve kamuoyunu doğru bilgilendiren bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır.  "Türkiye Jeolojik Araştırmalar Kurumu" kurulmalıdır.

Deprem ve depremlere neden olabilecek yapısal unsurlara ilişkin araştırmalar üniversitelerle ortaklaşa yapılmalı ve sonucunda  "Türkiye Diri Fay Haritası" güncellenmelidir. Ülkemizde kırsal ve kentsel birçok yerleşim birimi aktif fayların üzerinde veya kenarına yapılmış bulunmaktadır. Aktif fayların yeri belirlenmeli ve belirlenen bu fayların üreteceği deprem büyüklükleri de dikkate alınarak yerleşim yerlerinin bu faylar üzerinde yapılması engellenmelidir. Bu amaçla  bir "Fay Yasası" çıkarılmalıdır.

Bölgesel planlardan-uygulama imar planına kadar tüm planlama süreç ve kademelerinde, yerleşim ve gelişim stratejisine esas olacak çalışmalarda "Plana Esas Jeolojik-Jeoteknik" çalışmalar yapılmalı ve yapılan çalışma anlayışına uygun "Afet Duyarlı Planlama" yapılmalıdır. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yeniden yapılandırılmalı, görülen koordinasyon eksikliği giderilerek ilkyardım, müdahale, beslenme, barınma gibi konularda eşgüdümü sağlanmalıdır. Niteliksiz ve standartlara uygun olmayan yapı malzemelerinin kullanılması engellenmelidir. Mutlaka "Hasar Tespit Dairesi Başkanlığı" oluşturulmalıdır. Yaşam çevremizin bir parçası olan jeolojik çevreye farkındalık yaratılması amacıyla ilkokuldan başlayarak "jeoloji" ders olarak eğitim programı kapsamına alınmalıdır.

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP); yerel yönetimler, bölge üniversiteleri ve meslek örgütlerinin de içinde bulunduğu bir koordinasyon kurulu ile yönetilmelidir. Türkiye`nin aşırı merkeziyetçi yönetim yapısı bu tür projelerin başarısını engellemektedir. Bölgesel yönetimler ile bölgesel eşitsizlikler ortadan kaldırılabilir. GAP`a bugüne kadar 33,7 milyar YTL harcama yapılmıştır. 2010 yılı sonuna kadar 337,7 milyar kwh enerji üretilmiştir. 2009 yılı elektrik satış fiyatlarına göre elde edilen gelir 61 milyar YTL`dir. Enerji geliri yapılan yatırımların fazlasını karşılamıştır. GAP İdaresi burada elde edilen gelirin bu projeye aktarılmasını koordine ederek sulama ve sosyal boyutundaki eksikliklerin tamamlanmasını sağlamalıdır. GAP; gelişmişliğin, eşitsizlikleri aşmanın, akan kanı durdurmanın, barışı sağlamanın, Kürt Sorununu demokratik yöntem ile çözmenin adı olmalıdır.

01.12.2011                                TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ

Dosyalar

(124 KB) (05.12.2011 14:22:52)

(139 KB) (05.12.2011 14:23:06)

(115 KB) (05.12.2011 14:23:18)

PDF uzantılı Makale dosyalarını veya diğer Ek Dosyaları okuyabilmeniz için Acrobat® Reader®'ın bilgisayarınızda yüklü olması gerekmektedir.
Acrobat® Reader® yüklemek için