TMMOB Odalar 18 Temmuz 2024, Perşembe
Yayınlayan Birim: DİYARBAKIR ŞUBE
Yayına Giriş Tarihi: 25.03.2010
Güncellenme Zamanı: 26.03.2010 09:50:59

BASINA VE KAMUOYUNA

 

DÜNYA SU GÜNÜ

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 22 Şubat 1993‘te aldığı kararla, dünyada suyun giderek önem kazanması, suyun önemi ile ilgili bilincin geliştirilmesi ve önerilen uygulamaların kontrolü amacıyla her yılın 22 Mart Gününü, DÜNYA SU GÜNÜ olarak ilan etmiştir.

Böylesine önemli ve herkesin hak sahibi olduğu bir doğal varlık olan suyun,satılan ekonomik bir mal haline gelmesinde dünyadan birçok kurum aktif rol oynamış,böylece çok uluslu su şirketlerine çalışma zemini yaratılmıştır. Birleşmiş Milletler‘in 1977‘de Mar Del Plata kentinde düzenlediği su konferansında, içme suyuna erişimin insan hakkı olduğu sonucunda birleşilmiştir. Ancak yukarıda belirtilen farkındalık kısa süre içinde BM söylemi ile şirketlerin ortak söyleminin ortaklaşmasına neden olmuştur.

Bu çerçevede, BM‘nin 1992‘de Dublin‘de düzenlediği SU ve Çevre konferansında bir önceki yaklaşımın tam tersi olarak suyun ekonomik bir mal olduğu kararı benimsenmiştir. Bu karar ile su piyasa koşullarına açılacak ve kamu hizmeti anlayışı dışına çıkarılabilecekti. Yine aynı yıl BM‘nin Rio De Janerio‘da düzenlediği Çevre ve Kalkınma Konferansında da suyun ekonomik bir mal olarak çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmesine ilişkin yaklaşımlar benimsenmiş sürdürülebilirlik deyiminin içi boşaltılmış, su bir üretim faktörü olan mal konumuna indirgenmiştir. Artık tek kaygı, kar aracı olan bu malı, üretimi aksatacak bir tükenme-kirlenme çizgisine düşürmeden kullanmaktadır.

Ancak her yıl değişik ülkelerde yapılan toplantılarda; suyun topluma en iyi şekilde sunumundan çok, erişilebilir su kaynaklarının kimin yönetim ve denetiminde olacağı, suyun hangi kanallarla tüketiciye ulaştırılacağı, üretim, pazarlama ve dağıtım yetkisinin kimde olacağı ve nasıl yapılacağı, suyun silah olarak nasıl kullanılacağı gibi konular çalışılmaya ve dayatılmaya başlanmıştır.

Ülkemizde de buna yönelik girişimler hızla artarak uygulamalar çoğalmış, önce şehirlerde içme kullanma amaçlı suyun dağıtım ve satışına yönelik uygulamalarla başlayan süreç bugün su havzalarının enerji sulama içme amaçlı sermayeye açılmasına peşkeş olmuştur.

DİYARBAKIR‘DA SU KAYNAKLARI

İlimizin ortalama yıllık yağışı 809 mm‘dir. Bu miktardaki yağış ortalama olarak yıllık 12 milyar m3 suya karşılık gelmektedir. İlimizin toplam su potansiyeli 7,255 milyar m3‘tür. Bunun 6,9 milyar m3‘ ü yer üstü suları toplamıdır (6,52 milyar m3‘ü Dicle havzası, 0,385 milyar m3‘ü Fırat havzası). 0,350 milyar m3 ü ise Yer altı suyu potansiyelidir. Geri kalan (4,75 m3) su da buharlaşma ile atmosfere karışmaktadır. İlimizin sahip olduğu su potansiyeli kişi başına yılda yaklaşık 8170 m3‘tür.

İlimizde de su kaynaklarımızın korunmasına ve akılcı kullanılmasına dikkat edilmeli, su israfının önlenmesi amacıyla halkımız aydınlatılmalı, salma sulama yerine damla ve yağmurlama sulama modellerine ağırlık verilmeli ve teşvik edilmelidir. Ayrıca baraj gölleri ve çevresi ağaçlandırılmalı, her türlü kirleticilerin akarsu yataklarına deşarjı önlenmeli ve arıtma tesisleri kurulmalıdır.

İlimizdeki Yer altı suyu kaynaklarının korunmasına da hassasiyet gösterilmeli, birbirlerini etkileyecek şekilde su sondaj kuyuları açılmamalı, aşırı çekimler kontrol edilerek suyun israfı önlenmelidir. Artezyen yapıp boşa akan kuyular kontrol altına alınmalıdır. Ayrıca Yer altı suyu kaynaklarını kirletici yapılara ve kirli suyun yer altına arıtılmadan enjekte edilmesine izin verilmemelidir.

İlimizin içme suyu havzaları için de kirliliğe karşı gerekli koruyucu önlemler alınmalı, özellikle Gözeli içme suyu havzası kirliliğine karşı oluşturulan mutlak koruma alanı uygulaması gereğince alınması gereken tedbirler uygulanmalıdır.

Diyarbakır içme suyunun karşılandığı Dicle Baraj Gölü çevresinde ise mutlak koruma alanı oluşturulmalı ve kirliliğe yol açan kaynaklar için önlemler alınmalı ve arıtma tesisleri kurulmalıdır.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesi olarak diyoruz ki;

Doğal yaşamın devamı için, ekolojik dengenin bozulmaması için, tarihi kültürel değerlerimizin korunması için, yaşam kültürünün temellerinin yok olmaması için, insanların güvenlik bahanesiyle zorunlu göçlere maruz bırakılmaması için, doğanın katledilmemesi için; Sayıları yüzleri bulan plansız nehir tipi HES ve Barajların doğa katliamı yaratmasına engel olmak için;Bırakın doğal hayatın devam etmesi için su özgür aksın.

Suyun, yalnızca insanlık için değil, canlı ve cansız tüm doğa için vazgeçilmez doğal ihtiyaç olduğu unutulmamalı.

-Bu ülke, bu halklar, bu doğa, bu tarih, bu kültür, bu dereler satılık değildir.

-Su sadece bir insan hakkı değil, bütünüyle bir yaşam hakkıdır.

-Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları özelleştirmeye çalışılarak su hakkının, yaşam hakkının ticarileştirilerek piyasanın emrine verilmeye çalışılıyor olmasından endişeliyiz.

 

22.03.2010

 

TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI

DİYARBAKIR ŞUBESİ YÖNETİM KURULU