Kıymetli Meslektaşlarım,
Coğrafya temel alınarak yapılan uluslararası siyasete verilen ad olan jeopolitikanın (geopolitics) başlangıcı, 1813 Rus-İran Anlaşması ile birlikte İngiltere ile Rusya arasında Afganistan konusunda ortaya çıkan büyük rekabetin adı olan Büyük Oyun`a (Great Game) kadar uzanmaktadır. Jeopolitikanın günümüzde sıkça gündeme gelen "kaynak mücadelesi" (struggle over resources, ight for rescources) anlamı ise XX. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış, uğruna mücadele edilen aynakların başında da enerji kaynakları yer almıştır.
1871 yılında 27 küçük prensliğin birleşerek büyük bir Alman İmparatorluğu`nun kurulması bir süredir Avrupa`da hakim olan gerginliği iyice artırmıştı. Dönemin başat gücü olan Büyük Britanya imparatorluğu artık "güneş batmayan denizler"de tek başına değildi. Alman İmparatorluğu hızla teknolojiyi geliştirmeyi başarmış ve o zamana kadar kömürle çalışan savaş gemilerinin sıvı hidrokarbonlarla çalışmasını mümkün kılmıştı. Bu gelişmeler, gemi motorlarının verimliliğini artırarak daha hızlı yol alınmasını, manevra kabiliyetlerinin artırılmasını ve yakıt deposu için ayrılan yerin mühimmat amacıyla kullanılmasını sağlıyordu. Fakat bu durumun en can alıcı noktası; dönemin başat gücü Büyük Britanya İmparatorluğu`nun, ve onun en büyük rakibi Alman İmparatorluğu`nun ne kendi topraklarında, ne de sömürgelerinde petrol bulunmamasıydı.
Enerji jeopolitikasını zirveye çıkaran bu durum, başta Osmanlı, Alman ve Avusturya-Macaristan olmak üzere bir çok imparatorluğun yıkıldığı ve Ortadoğu petrollerinin paylaşıldığı iki dünya savaşına neden olmuştu. Tam anlamıyla enerjide geçişin yaşandığı bu dönem sonunda artık İngiltere`nin yerini ABD, kömürün yerini ise petrol almıştı. Sir Halford J. MacKinder`ın (1861-1947) 1904`te kaleme aldığı "The Geographical Pivot of History" başlıklı makalesinde Büyük Britanya İmparatoluğu için, Zbigniew Kazimierz Brzezinski`nin (1928- ) ise 1997`de yazdığı "The Grand Chessboard: American Primacy and Its Geostrategic Imperatives" adlı kitabında Amerika Birleşik Devletleri için söylediği gibi, dünyanın enerji kaynaklarının çoğu Avrasya`da bulunuyordu ve bu kaynaklara hakim olmayanın dünyaya da hakim olması imkansızdı. Çünkü burası dünyanın kalbi idi (heartland).
Bu açıdan bakıldığında, Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu`nun geleneksel olarak her yıl düzenlediği 69. Kurultay`ın ana temasını "Doğal Kaynakların Jeopolitikası" (Geopolitics of Natural Resources) olarak belirlemesinin ne kadar isabetli bir karar olduğu görülecektir.
Dünyanın kalbi olan Avrasya`nın tam ortasında bulunan Türkiye, günümüzde enerji jepolitikasının da merkezinde yer almaktadır. Türkiye dünyanın en büyük enerji üreticileriyle tüketicileri arasındaki köprü konumunun yanı sıra, bölgenin en önemli enerji oyuncularından da biri olmayı hedeflemektedir.
1997 yılında ABD hükümetlerinin çok önem verilen bir uluslararası politikası haline getirilen Büyük Ortadoğu Projesi 2003`te komşumuz Irak`ın işgali ile başlamış ve yakın coğrafyamızda benzer olaylar hala devam etmektedir. Bu projenin devamı niteliğindeki 2010`da Tunus`ta başlayan Arap Baharı da yine komşu coğrafyamızda bütün şiddetiyle sürmektedir. Her iki projenin temelinde de enerji kaynakları bulunduğuna dair tam bir konsensüs sağlanmış durumdadır.
Öte yandan, kuzeyimizdeki Karadeniz ile güneyimizdeki Akdeniz de günümüz enerji jeopolitikalarının önemli sahneleri haline gelmiştir. Rusya Federasyonu`nun Ukrayna`yı işgal ederek, Kırım dahil önemli bir kısmını kendi birliği içine katması bölgenin enerji coğrafyasında önemli değişikliklere sebep olmuştur. Doğu Akdeniz`in Levant Bölgesi`nde 2000`den beri ortaya çıkan derin deniz doğal gaz bulguları ise hayati değişiklikleri ortaya çıkarabilecek öneme sahiptir. İsrail ve Kıbrıs gibi enerji ithalatçısı olan ülkeleri enerji ihracatçısı konumuna getirecek kadar radikal değişiklikler gündemdedir.
Bütün bu önemli konular 11-15 Nisan 2016 tarihleri arasında Ankara`da düzenlenecek olan 69. Türkiye Jeoloji Kurultayı`nda ayrıntılarıyla tartışılacaktır. Kurultay boyunca düzenlenecek olan panellerde de konunun çeşitli uzmanlarıyla ülkemizin enerji sorunlarına çözüm aranacaktır.
Doğal kaynakların jeopolitikasının yanı sıra jeolojinin geleneksel konularının da ele alınacağı Kurultayda çok sayıda uzman görüşlerini paylaşacak, geniş bir tartışma ortamı oluşturulacaktır. Doğal kaynak sorununu çözmeden ülkemizin 21. yüzyılda başarılı olması mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle 21. yüzyıldaki geleceğimize katkıda bulunmak hepimiz için önemli bir görev olacaktır. Bu önemli toplantıya sadece meslektaşlarımızı değil ülkemizin geleceğini düşünen herkesi bekliyoruz.
Volkan Ş. Ediger
Düzenleme Kurulu Başkanı